Komşuluk bir insanın aileden sonra bağ kurduğu ikinci bir alandır. Komşuluk sayesinde, güvene dayalı sıcak ve samimi ilişkilerin aile dışında yeşerdiği, geliştiği ikinci alandır.
Komşuluk yardımlaşmadır, dayanışmadır ve aile bağlarından sonraki en güçlü sosyal bağdır.
Ne var ki günümüzde görsel ve yazılı basında komşu kavgaları haberlerinin birçoğunda da yaralama ve öldürme olaylarını görüyor, okuyoruz. ‘İki komşunun çöp kavgası kanlı bitti’ gibi haber olmayan günümüz yok.
Bazan TV haberleri bizi irkiltiyor ‘.. Apartmanında gelen kötü koku üzerine güvenlik güçlerince açılan kapıda …nın çürümüş cesedi bulundu’ gibi ürpertici haberlerle karşılaşıyoruz. Töremize ve inandığımız dine uymayan bu ürkütücü gelişmenin temelini oluşturan nedir?
Modern çağın getirdiği değişimle birlikte geçmişte ve bugün yaşanan komşuluk ilişkilerinde önemli farklılıklar meydana geldiği yadsınamaz bir gerçek.
Dün karşı komşumuz emekli öğretmen Cemile Hanım çat kapı geldi. Oysa hiç habersiz gelmezdi. Biraz hazırlıksız, biraz şaşkınlıkla karşıladık. Demek ki biz de zamana uymuş çat kapı komşu gelişine şaşırmıştık. Cemile öğretmen:
“Ay vallahi anlatmazsam çatlayacağım. Benim bitişik komşu Ender az önce ‘bizim tarafa uzanan dalları kesmenizi istiyoruz, bir zahmet… Bizim çocukların polen alerjisi var da’ dedi. Kendince çok bilgili, çok medeni bir Avrupa ülkesinde doğmuş ve çifte vatandaş olmakla övünür.”
“Güzel öğretmenim, güzel komşum hele bir soluklan, İsmail Bey nasıl, sağlık durumunda bir gelişme var mı?” Diye soruma cevabı şak diye:
“İsmail duysa yataktan fırlar, heyecanla ve başına vura vura dersini anlatmaya başlar. Sen akılsız adamsın, dalı kessem bir karış ötede bizim tarafta onlarca dal var. Senin çocuklara alerji olan; demek sadece sizin tarafa geçen bizim bir karış dallarımız… Hadi sen neysen nesin de, bizi niye aptal yerine koyasın be komşum; aynı çiçek açmış ağaçlar senin bahçende de var. Onlar alerji yapmıyor mu veya senin ağaçlar ve açtığı çiçekler efsunlu mu?’ diye he kıyametleri koparır, hem de iyi bir ders verirdi.”
İçimden; ‘sokağımızda hiç kimseyle merhabası, iletişimi olmayan ama kapısında yabancı plakalı son model en az iki arabası olan bu komşumuza sorsanız, töremize ve dinimize son derece bağlı olduğunu, eşinin kapalı ve inancımıza uygun yaşadığını savunur’ diye düşündüm.
İlkbaharın güzel bir günüydü. Bahçede bahar çiçeklerinin renklerine bakarak eşimin getirdiği kahveyi yudumlarken Cemile öğretmen elinde tuttuğu kağıdı bana uzatarak:
“Sizin gazetede köşeniz var. Hem ben hem de İsmail Bey komşulukla ilgili olarak derlediğimiz bu özlü sözleri köşenizde uygun görürseniz paylaşmanızı rica ediyoruz. Belki unutulan komşuluk değerlerimizin hatırlanmasına vesile olur…” dedi.
İşte yılların imbiğinden süzülmüş o sözler:
· Komşu komşunun külüne muhtaçtır.
· Komşusu aç iken, tok yatan bizden değildir.
· Ev alma, komşu al.
· Komşunla kavga etme, misafir gider o kalır.
· Komşu; bir fincan kahvedir, bir avuç tuzdur.
· Komşu; bende kalmamış, sizde vardır.
· Komşu; sırrını paylaştığın dosttur.
· Komşu; çat kapıdır, dert ortağındır.
· Komşu; bu gece evdeysenizdir, ilaçtır, eczanedir, doktordur, dermandır.
· İyi komşu aileden kötü komşu gaileden sayılır.
· Sırça köşkte oturan komşusuna taş atmamalı
· Kötü komşusu olan, ne kadar iyi huylu insan olsa da huzur içinde yaşayamaz.
· Komşularımızın her birine güler yüzlü davranabilirsek, toplumun huzuru için de adım atmış oluruz.
· Komşun yardım isterse yardım et. Borç isterse ver. Fakir ise gözet. Hastalanırsa ziyaret et. İyi şeylerini tebrik et, felaketlerinde sabır dile. Ölünce cenazesine git.
· İyi komşu, sadece komşularına ve diğer insanlara zarar vermeyen değil, onlardan gelecek zararlara ve sıkıntılara da katlanandır.
· Bir kimse, komşusundan ne bekliyorsa, komşusuna da aynı şeyleri yapmalıdır.
· İyi komşu, komşusunu Cennete sokar.]