Hafta sonu Eğitim-Sen Yalova Şubesi’nin; Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı özel program ve proje uygulayan eğitim kurumlarına öğretmen atama ve yönetici görevlendirme sonuçlarının duyurmasının ardından yaptığı açıklama dikkatimi çekti.
Açıklamada, “Atama sürecinin yine liyakatten uzak ve keyfi bir şekilde yürütüldüğü, bu durumun Yalova’daki proje okullarını da olumsuz etkilediği vurgulandı. Eğitim-Sen Yalova Şubesi tarafından yapılan değerlendirmede, proje okullarına yapılan atamalarda objektif kriterlerin tamamen göz ardı edildiği, kıdem, hizmet puanı ve mesleki yeterlilik gibi unsurların dikkate alınmadan yalnızca siyasi ve idari takdirle hareket edildiği” söyleniyordu.
Açıklamanın devamında “Bu keyfi uygulama yalnızca öğretmenlerimizi mağdur etmiyor, aynı zamanda öğrencilerimizin eğitim kalitesini de ciddi şekilde etkiliyor” deniyordu.
Şöyle hafızamı bir zorladığımda 90’lı yIllarda ve 2000’li yılların başında Yalova’nın eğitim konusunda ne kadar önde olduğunu yapılan sınavlarda ilk üç il arasında daima yer aldığını çok iyi hatırladım. Bugün yapılan bu serzenişin aslında ne kadar haklı olduğunun kanıtı o yıllarda elde edilen başarılardır.
Aslında sadece eğitim alanında değil birçok alanda o haberde de söylendiği gibi “Liyakatin yerini Siyasi Sadakat” almadı mı? Herkesin bu soruya hep bir ağızdan cevap verdiğini duyar gibiyim. Toplumun her kesiminde bu serzeniş var. Çocuğuna iş arayan da, mesleki hayatında hak ettiği halde yükselemeyen de bu durumdan şikayetçi.
Kaybeden sadece hakkı elinden alınanlar değil, kaybeden toplumun tüm kesimi. Ne zaman ki sistem ülkesi haline geliriz. Hak, hukuk ve adalet mekanizması düzgün çalışmaya başlar, işte bizim ülkemizde de bu sorunlar artık konuşulmamaya başlar. Yoksa siyasi arkası olan liyakatli mi değil mi bakılmaksızın kariyer basamaklarını hızla çıkarken, en iyi eğitimi almış, birikimli, donanımlı insanlar ise yerinde saymaya devam eder.
Ama bu durum elbet bir gün değişir diye umut etmeye devam etmek ve değiştirmek için taşın altına elimizi koymak hepimizin görevi.