GÜNAYDIN Değerli Okurlar,

Geçen yazımızda İş Bankası’ nın İzmit Kâğıt Fabrikası kurmak için tüm plân ve projeleri hazırlamış olmasına rağmen, hükûmetin buna onay vermeyişinden; ATATÜRK’ ün de durumu öğrenince Yalova’ da yaptığı bir görüşmeden sonra İktisat Bakanı Mustafa Şeref (ÖZKAN) Bey’ i istifa ettirip yerine Celâl BAYAR’ ı getirdiğinden söz etmiştik. Bundan sonra Cumhurbaşkanı ATATÜRK ile Başbakan İsmet (İNÖNÜ) arasında ilginç bir olay yaşandı.

29 Ağustos 1932 günü, bir süredir Heybeliada’da bulunmakta olan Başbakan İsmet Paşa, Yalova’ya geldi. Dışişleri Bakanı Tevfik RÜŞTÜ ile İçişleri Bakanı Şükrü KAYA da Yalova’ya geldiler.

O gün Yalova’da gergin bir hava vardı. 26 Ağustos 1932 günü, ATATÜRK ile İktisat Bakanı Mustafa Şeref Bey arasındaki konuşmalar duyulmuştu.

Ama ortada bir de İsmet Paşa vardı. O, kendi kabinesinden bir bakanın hem de kabinenin elinde bulunan bir tesis programı ile ilgili bir konuda, bir gece, bir sofra halkı arasında, öylesine kıyasıya bir muameleye maruz bırakılışını elbette hoş görmeyecekti. Kaldı ki o, İş Bankası etrafında ve yürütülen bazı teşebbüslerin kendilerince doğru olmadığına, devlet nüfusuna dayanarak iş yürütmek isteyen insanlar bulunduğuna ve bu nüfus sayesinde başarılan şeylerin, kendi zekâ ve kabiliyetlerinin eseri gibi gösterildiğine inanmaktaydı. Kısaca, İsmet Paşa da kuşkulu ve tedirgindi.

29 Ağustos 1932 akşamı, İsmet Paşa davet edilmişti, sofrada olacaktı. Yakup Kadri KARAOSMANOĞLU ve eşi oradaydı. Yalova’ nın misafirleri, gecenin birçok şeye gebe olduğuna inanıyorlardı.

ATATÜRK’ ün yakın çalışma arkadaşlarından merhum Kılıç Ali, o gün yaşananları şöyle anlatıyor:

“ …Salih BOZOK, İsmet Paşa ile birlikte vapurla Yalova’ ya gelmişler. Salih BOZOK, bana ‘ İsmet Paşa’ da bir şey var. Canını çok sıkkın gördüm. İstersen git, bir hoş geldin de, durumu anla…’ dedi.

Kalktım, İsmet Paşa’ nın köşküne gittim. İsmet Paşa balkonda asık bir yüzle oturuyordu. Hatırını sorunca bana da siyatiğinden şikâyet etti ve banyo yapacağını söyledi.

‘ Yalova’ ya geldiğinizi herhalde ATATÜRK haber alacağı için, sofraya gelmeniz çok iyi olur Paşam’ dedim. Birlikte kalktık, köşke gittik.

Bulunduğumuz salona biraz sonra ATATÜRK geldi. Sofraya oturduk. İsmet Paşa hâlâ neşesiz, yorgun ve sinirli görünüyordu.

Sofradakilerden biri, o günkü gazetelerin birinde, İngiliz kralı tarafından ATATÜRK’  e dizbağı nişanı verileceğine dair bir haber okuduğunu söyledi. O ana kadar sessiz kalan İsmet Paşa birden söze karışarak ATATÜRK’ e döndü:

‘Evet, Paşam, ben de gazetede böyle bir haber gördüm. İzin verirseniz aslı olmadığını söyleyelim, tekzip edelim’ dedi.

Ancak önce tekzibin içeriğinde anlaşamadılar. Sonunda bir metin üzerinde anlaştılar.

İsmet Paşa tekzibin telefonla Ankara’ ya verilmesini emretmişti. Ankara’ da bu tekzibi not edecek bir memur bulunamadığı haberi geldi. ATATÜRK buna da fena halde sinirlendi. Elini masaya şiddetle vurarak bağırdı:

‘ Efendiler! Şu anda hükûmet mekanizması işlemiyor. Başbakan da bu dakikada Ankara’ da emirlerini yaptıracak sorumlu bir muhatap bulamıyor. Bu nasıl idaredir? Hükûmet mekanizması yorulmuş, durmuş vaziyettedir. Böyle idare olmaz.’

ATATÜRK sofraya yemeğin getirilmesini emretti. Yemek getirilmesi emri daima, sofranın artık sona erdiği demekti. (Atatürk’ ün Sırdaşı Kılıç Ali Anlatıyor, Derleyen: Hulusi Turgut, sayfa 282- 283)

Sonuçta Yalova’ da yapılan görüşmelerden sonra İzmit’ te bir kâğıt fabrikası kurulmasına karar verildi. Osmanlı döneminde Yalova’ da Elmalık Köyü’ nde kurulan kâğıthanenin dışında Yalova, yeniden bir kâğıt fabrikasının kurulmasına vesile olmuştu.

(Y.N: 26 Ağustos 1932 akşamı, ATATÜRK’ ün sofrasındaki tatsız konuşmalardan sonra Mustafa Şeref, sıhhi sebeplerle görevinden çekildi. Yerine Celâl BAYAR İktisat Bakanı oldu. Ama bu İktisat Bakanı, artık İsmet Paşa Kabinesi’nin İktisat Bakanı’ ydı. Selüloz Kâğıt Sanayii’nin bu sefer devlet eliyle yapılmasını savundu. Bununla da kalmadı, daha önce tasarlanan bütün tesislerin devlet eliyle gerçekleştirilmesi için Başbakanlığa kendi imzasıyla müracaat etti. Bu plânın savunucusu, hatta öncüsü oldu.)

Gününüz aydınlık ve esenlik dolu olsun.

NE MUTLU TÜRK’ ÜM DİYENE!