Demet yalnız yaşıyordu. Arkadaşları ile de pek anlaşamıyordu. Çok erken yaşta bir evlilik yaşamış ve yine çok kısa sürede boşanmıştı. Sanki bu dünya ona göre değildi.

Duyguları yoğun ve sade bir yaşam arzuluyordu. Gerçek dünya ise çok yorucu, çok gürültülü, çok hızlıydı. Yıllar önce ailesi onu yuvaya vermişti. Belki de bu nedenle içine kapanıktı. En yakın arkadaşı Mine de yuvadandı. Mine Samet’le aynı işyerinde çalışırken yakınlaşıp evlenmişti. Oğlu Anıl doğunca işinden ayrılmış, oğlunu sevgiyle büyütmeye çalışıyordu.

Demet daha yuvadayken Hasan’la görüşüyor, konuşuyordu. Yuvadan çıkarılacağı günün sancılı sıkıntısı hep beynini kavuruyordu. Hasan’la evlenmeye bu beyin yangınında karar verdi. Aile olmak, gerçek bir yuva sıcaklığına kavuşmak tek arzusuydu ama olmamıştı.

Arada bir Mine’ye uğruyor, Anıl bebeği sevip okşuyordu. “Keşke benim de bir bebeğim olsaydı” diye düşünürken; birden beyninde bir şimşek çaktı. “Evet benimde bir bebeğim olabilir” dedi içinden.

Bir yumurta alacak, kuluçkaya koyacaktı. Evlat edineceği yumurta için seçimini de yaptı. Bir kınalı keklik yumurtası bulması pek kolay olmadı ama sonunda buldu. Sırada kuluçka düzenini kurması vardı. Amatör olarak kuluçkanın nasıl kurulacağını, kuluçka süresini araştırdı.

Basit bir ahşap kutu ve bir ampül ile kuluçka düzeneğini kurdu ve yirmi dört gün sonra da evlat edindiği yumurtadan minnacık Arkadaş adını verdiği yavru çıktı. Demet; Arkadaş’ı sevgiyle besleyip büyütmeye çalıştı. Arkadaş da onu anası olarak bildi ve biraz palazlanınca Demet’in peşinden gitmeye başladı.

Demet çok mutluydu, çünkü Arkadaş onunla sokağa çıkmaya hatta birlikte işyerine gitmeye başlamıştı. Demet’in iki önemli korusu vardı, biri Arkadaş’ın üstüne basmak, diğeri de Arkadaş’a kedi veya köpek saldırması… Demet sokakta yürürken hemen ayağının dibinde yürüyen kekliği görenler büyük bir şaşkınlık yaşıyordu. Bazıları da fotoğraf çekmek istiyordu.

Demet ve Arkadaş çok iyi arkadaş olmuşlardı. Beraber yemek yiyor, beraber işyerine gidiyor, beraber geziyorlardı. Mine’ye gittiklerinde de Anıl Arkadaşı çok sevmiş, bırakmak istememişti. Demet de ne yapsın;

Bak anıl bu da benim çocuğum. Annen seni bana verir mi? Elbette vermez. Sen Mine’nin oğlusun. Arkadaş da benim çocuğum. Onunla oynayıp, arkadaş olabilirsin ama şimdilik o seninle kalamaz. Belki daha sonra bir iki gün sende misafir olarak kalabilir.

Tamam da; ben bugün misafir kalsın istiyorum.

Mine söze girip:

Demet bu akşam Samet annesinde kalacak. Sen de burada kal, Anıl üzülmesinin.

Demet bu öneri karşısında epeyce şaşırdı ama, sonuçta Anıl sevinecekti. Arkadaş da keyifli görünüyordu.

İki mutlu çocuk; Anıl yere uzanmış, Arkadaş onun çevresinde sanki yiyecek bir şey varmış gibi yeri gagalayıp, sesler çıkarıyordu. İki mutlu çocuk ve onları izlemek ise çok daha büyük bir mutluluktu… Demet öneriyi kabul etti.

Sabah ayrılmak kolay olmadı. Anıl’a defalarca “yine geliriz” diye sözü verildi.