GÜNAYDIN Değerli Okurlar,
Bugün, 17 Kasım 2023, son Padişah Vahdettin’ in, İngilizlere ait HMS Malaya Zırhlısı ile ülkeyi terk ettiği tarihin yıldönümüdür. Çok fazla ayrıntıya girmeden, konuyu aydınlığa çıkaracak bazı notları belirtelim.
Bakın Yılmaz Çetiner, “Son Padişah Vahdettin” adını verdiği incelemesinde neler yazıyor:
“… Büyük zafer İstanbul’ da büyük şenliklerle kutlanıyordu. Halk gündüzleri meydanlarda toplanıyor, her yerde heyecanlı nutuklar söyleniyordu. Padişah’a karşı yer yer en ağır sözler sarf ediliyor, hakaretler yağdırılıyordu. Aynı gün kalabalık bir grup Yıldız Sarayı’ nın önüne gelip Padişah ve padişahlık aleyhine gösteriler yapmıştı. Mevlit gecesi ise tramvayların üzerine tebeşirle, ‘ Kahrolsun Vahdettin’ sözleri yazılıyordu. Saraydaki görevlilerin, memurların çoğu korkudan gelemiyordu.“ ( a.g.e. s. 258)
Sultan Vahdettin, 6 Kasım 1922’ de İngiliz Yüksek Komiseri Rumbold ve Baştercüman Ryan’ ı kabul ederek onlarla uzun bir görüşme yaptı. Vahdettin bu görüşmede İngiliz makamlarının yakın bir tehlike halinde şahsını korumak için her şeyi yapacaklarına dair 1920’ de verdikleri sözü hatırlattı. Kendisini güvenli bir yere götürüp götüremeyeceklerini, götüreceklerse Mısır’ a mı, Kıbrıs’ a mı götüreceklerini sordu. Sultan Vahdettin, bu görüşmede, Bolşevik olarak tanımladığı Kemalistlerin bir azınlık oluşturduklarını, söyledi. (Jaeschke, Kurtuluş Savaşı ile İlgili İngiliz Belgeleri, s. 248- 249)
İstanbul İşgal Kuvvetleri Komutanı General Harrington, durumu Londra’ ya bildirdikten ve gerekli yanıtı aldıktan sonra, Padişahın Yaveri Fahri Ergin’ le görüşerek Sultan Vahdettin’e şu mesajı gönderdi:
“Vaziyet Türkiye’ de gittikçe fena bir şekil alıyor, Padişah isterse, kendisini Malaya gemimizle Malta’ ya nakledebiliriz. Durum düzelince memleketine dönerler.”(Yakın Tarihimiz, Cilt III, s. 385)
Tahtını istemeyerek bırakmak zorunda kalan Sultan Vahdettin, aldığı bu cevap üzerine, 16 Kasım 1922 günü İstanbul’ daki İşgal Kuvvetleri Komutanı General Harrington’a kısa bir not yazarak, sığınma talep etti.
“Dersaadet (İstanbul) İşgal Orduları Başkomutanı General Harington Cenaplarına…
İstanbul'da hayatımı tehlikede gördüğümden, İngiltere devleti fahimesine iltica ve biran evvel İstanbul'dan mahall-i ahara naklimi (başka bir yere götürülmemi) talep ederim efendim. 16 Teşrin-i sani(Kasım) 1922. Müslümanların Halifesi Mehmet Vahideddin.”
İngilizlerin kabul ettiği haberi gelmesinden sonra, olaylar şöyle gelişti:
17 Kasım 1922 günü sabahı erken saatlerde, Yıldız Sarayı’nda Merasim Köşkü’nün alt kattaki sofasında 11 kişiydiler. Ana kapıya değil, Malta Kapısı’na yürüdüler. Kapının gerisindeki yolun öbür tarafında kışlalar vardı ve işgalden bu yana İngiliz askerleri kalıyordu o kışlalarda… Kapının hemen önünde İngiliz Kızılhaç’ına ait iki ambulans ve Steele isminde bir İngiliz Albayın komuta ettiği bir İngiliz Muhafız Taburu bekliyordu. İngiliz Yüksek Komişserliği’nin Baş Tercüman Vekili Matthews’le Teğmen Kendall da oradaydılar.
Saat sabahın tam sekiziydi. Önce Vahideddin’i taşıyan ambulans, ondan on dakika sonra da maiyetindekilerin bindiği ve bavulların yerleştirilmiş olduğu araç hareket etti. Balmumcu çiftliğiyle Nişantaşı üzerinden Dolmabahçe’ye inip Tophane’ye doğru yola devam ettiler. Dolmabahçe rıhtımına yüz kişilik silâhlı bir birlik yerleştirilmişti. (Murat Bardakçı, Şahbaba, s. 253)
Yüksek Komiser Vekili Neville Henderson, Harrington’un Kurmay Başkanı General Hastings Anderson ve Albay Baird rıhtımda bekliyordu. Burada hiç beklenmedi hemen istimbota binilerek açıkta bekleyen Malaya isimli gemiye çıkıldı. Bu gemiyi Malaya Adası Müslümanları İngiltere’ye hediye etmişlerdi.
Sultan Vahideddin’i, Malaya’nın kaptanı Payne ile İngiltere’nin Akdeniz Filosu Komutanı Amiral Sir Osmond de Beavoır karşıladı.
Amiral, Sultan Vahideddin’e İngiltere Kralı ve hükümeti adına “hoş geldiniz” dedi. “Artık İngiliz toprağında ve güvenlik içinde olduğunu” ifade etti. Sonra, “Özellikle gitmek istediği herhangi bir yer olup olmadığını “ sordu. Hiçbir tercihi bulunmadığını söyledi Vahideddin.
Önce Malta’ya, oradan da Mekke’ye giden Sultan Vahideddin, Mekke’de beklediği ilgiyi göremeyince tekrar Avrupa’ya döndü ve (Birinci Dünya Savaşı sonrasında, Osmanlı’yı parçalamak isteyen ve bu amaçla Anadolu’yu işgal eden emperyalist ülkelerden biri olan) İtalya’ nın San Remo kentine yerleşti.
Tarihî bilgilerle okuyucuyu bunaltmak istemiyorum. Bundan sonrası ise ayrı bir yazı konusudur.
Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılı Hayırlı Olsun.
Aydınlık ve esenlik dolu günler dilerim.
NE MUTLU TÜRK’ ÜM DİYENE!