GÜNAYDIN Değerli Okurlar,

Tasarruf tedbirleri hakkındaki açıklamalar birbiri ardından geliyor.

İnsanın “Vay Canına” diyesi geliyor. Düşünmeden edemiyorum, acaba “İtibardan tasarruf olmaz” düşüncesi ne olacak?

Kamuda tasarruf olacakmış, öyle mi?

Gel de inan!

Enflasyonu düşürmek için öncelikle üretimi artırmak, üreticiyi desteklemek gerekiyor. Kendi kendine yeterli bir ülke olmamıza rağmen, son yıllarda tarım ve hayvancılıkta göz göre göre dışa bağımlı hale geldik. Hayvancılık desteklenmezse et, et ürünleri, süt ve süt ürünü peynir, yoğurt vb. hiç ucuzlar mı?

Bırakın diğer yerleri elimizde Harran Ovası ve Haymana Ovası gibi buğday ambarları var, biz her türlü unu savaş halindeki Ukrayna’ dan alıyoruz. Suriye’ den de patates… Şaka gibi…

Odunu diksen yeşerecek bereketli topraklarımız var, pek çok ürününü okyanus ötesi ülkelerden (örneğin Kanada’ dan mercimek , Çin’ den sarımsak) alıyoruz. Tabi canlı hayvanı da…

Kendi çiftçimize/ üreticimize destek sağlayacağımız maddî olanakları, yabancı ülke üreticilerine bir bakıma armağan ediyoruz.

Göz alabildiğine uzanan zeytinliklerimiz bir bir elden çıkıyor, yerlerine ya turistik tesisler açılıyor ya da maden arama sahalarına dönüştürülüyor. Sonra da zeytinyağı pahalı diye şikâyet ediyoruz.

Tasarruf öncelikle devletin tüm kurumlarından başlamalı… Öncelikle belediyelerdeki gösterişli başkanlık binalarına, konaklara ve benzer yerlere ne gerek var? Acaba bunların bütçelerinden bir tasarruf olacak mı?

Görevli bir kişinin, bir yerden bir yere giderken uzun konvoylar eşliğinde gitmesinin kime ne faydası var?

Son derece lüks otellerde ya da kamplarda, bir devlet kurumunun bireylerinin çalışma toplantıları yapması ya da ağırlanmaları uygun mu? Bunların masrafları neden bütçeden karşılanıyor?

Devletin görevlileri bir yerden bir yere giderken neden özel uçak kullanıyor da, tarifeli seferlerden yararlanmıyor?

Ayrıntısına girmiyorum ama tasarrufa önce Diyanet İşleri Bütçesi’ nden başlamak gerekmiyor mu?

Sıralı her makamdaki örtülü ödeneklerin sınırlandırılması neden düşünülmüyor?

Döviz ödemeli, yolcu, araç ve hasta garantili köprü, yol ve hastane projelerine son verilmesi gerekmez mi?

Ulusal basında sık sık yer alıyor, bir takım vakıflara bağlanan para muslukları tasarruf tedbirleri kapsamına alınacak mı?

Bu konuda sayfalar dolusu yazabilirim.

Bu gün, haberlerde dikkatimi çeken iki olayla yazımı sonlandıracağım.

Şanlıurfa ve Mardin’ de sürekli elektrik kesintileri oluyor ve bu bölgede oturan vatandaşlar mağdur ediliyormuş. Oysa onurlu bir yaşam için elektrik bir ihtiyaç… Solunum cihazına bağlı insanlar var, diyaliz hastaları var. Elektrik bir enerji olması nedeniyle yaşam hakkıdır. Hiçbir gerekçeyle insanlar bu yaşam hakkından mahrum bırakılamaz.

Bunlar yetmezmiş gibi, yapılan açıklamalara göre, Şanlıurfa'nın Suriye'ye olan sınırından Suriye'ye ücretsiz olarak elektrik gönderiliyormuş. Alın size bir şaka daha…

Neden diye sormak lâzım, neden? Sonra tasarruftan söz ediliyor.

İkinci haber de taa Cibuti’ den… (Güney Afrika’ nın doğusunda küçük bir ülkeden söz ediyorum.)

Haberlerde Cibıuti’ den Yemen’ e gitmeye çalışan mültecilerin tekneleri batmış, çok sayıda ölen var.

Şimdi bu konunun bizim tasarruf tedbirlerimizle ne ilgisi var diye düşünebilirsiniz. Var, var!

Cibuti’ ye “Ambouli Dostluk Barajı” adı verilen bir baraj yaptık. Maliyeti başlangıç safhasında Hibe Antlaşması çerçevesinde 16 milyon Avro olarak belirlenmişti.

Yine Cibuti’ de, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ nın bulunduğu Salines Quest Semti’ nde, Sultan II. Abdülhamit Han’ ın adını taşıyan bir cami ve külliye inşa ettik. Altı bin kişinin aynı anda namaz kılabildiği caminin inşa malzemesinin neredeyse tamamı Türkiye’ den götürüldü.

Tekrarlıyorum, Cibuti, Doğu Afrika’ da, Aden Körfezi’ nin bir girintisi olan Tacura Körfezi’ nin güney kıyısında yer alan Cibuti Cumhuriyeti’ nin başkenti…

Biz buraya neden baraj, cami ve külliye yaptık, (herhalde bunun bir cevabı vardır ) ama benim aklıma uygun bir yanıt gelmiyor.

Tekrarlıyorum, her halde vardır bir nedeni…

Başka da sözüm yok!

Takdir ve yorum sizlerin...

GÜNÜN NOTU: Arşivi karıştırırken ilgimi çekti. Efsanevi ağır sıklet boks şampiyonu Muhammed Ali’ye ait, ABD’nin Michigan eyaletindeki Berren Springs’de St. Joseph Nehri’ ne uzun bir kıyısı bulunan 328 dönüm araziyle birlikte çiftlik, yaklaşık 2.5 milyon dolara satılmış. Çiftlik ve arazisini, Türkiye’ de kamu yararına vakıf olarak faaliyet gösterdiği için devlete vergi vermeyen bir vakıf satın almış. ( NTV. 11/01/2019)

Gününüz aydınlık ve esenlik dolu olsun!