GÜNAYDIN Değerli Okurlar,

19 Temmuz 2024 Cuma günü, tüm dünyanın bilgisayara dayalı sistemleri allak bullak oldu. Bu konuda düşüncemi paylaşacağım ama aklıma gelen bir başka olay var ki, ondan söz etmeden geçemeyeceğim.

Hatırlar mısınız bilmiyorum, 31 Mart 2015 Salı günü, tüm Türkiye’ de elektrikler 8-9 saat kesildi ve ülkenin elektriğe dayalı tüm sistemleri saniyeler içinde çöktü.

Bu yazıyı hazırlarken bile, herhalde tesadüf,  Trakya’ da devamlı kesilen elektrik arızalarının yarattığı bunalımdan söz ediliyordu.

O zamanlar, söz konusu tarihte ülke genelinde etkili olan elektrik kesintisi, 17 Ağustos 1999'da yaşanan Marmara depreminden sonra Türkiye elektrik sisteminin yaşadığı en ciddi olay olarak nitelendirilmişti. Arızanın nedeni önce anlaşılamadı, her kafadan bir ses çıktı. Uzun süre mantıklı bir açıklama yapılamadı. Benim tespitime göre, eğer gözümden kaçmamışsa,  arızanın nedenine ait ilk net ve ayrıntılı açıklama aylar sonra yapıldı. ( Habertürk, 22/10/2015)

Elektrik Mühendisleri Odası (EMO), 11 Mayıs 2015 tarihinde, tüm Türkiye’ yi etkileyen 10 saatlik kesintinin teknik nedenlerine ilişkin kamuoyunu bilgilendirme amacıyla bir kamu spotu yayımladı.

İletim sisteminin çökmesine neden olan, hat açması, frekans kayması, santralların devreden çıkması veya girememesi, yedek güç sıkıntısı gibi etkenlerin irdelendiği kamu spotunda, aynı anda bir dizi olumsuzluğun yaşanmasının rastlantısal olamayacağı vurgulanarak, yönetim zafiyetine dikkat çekildi.

Siyasî otorite ve bağlı kurum yöneticileri tarafından rastlantısal olarak gösterilmeye çalışılan etkenlerin nasıl olup da bir araya geldiğine dair sistem sorununu gözden kaçıran sorumluların hesap vermesi istendi.

Spotta ayrıca özelleştirilmenin artması, kamunun enerji piyasasından çekilmesi ve yeterli denetimin tek elden yapılamaması en büyük sorun olarak gösteriliyordu.

Daha sonra da 31 Mart Sistem Çökmesi Raporu, yayımlandı. Bence çok önemli bir olaydı, nedense kamuoyunda yeterli etkisi olmadı. Ayrıntılı tartışıldığını (eğer olduysa da duymadım) görmedim. Oysa önemsenmesi, tekrarlanmaması için tüm önlemlerin alındığının açıklanması ve bunun devamlı şekilde takip edildiğinin vurgulanması gerekiyordu.

19 Temmuz 2024 günü, tüm dünyayı etkileyen dijital felâketi duyunca aklıma hemen bu olay geldi.

Bu konuya girmeden önce, dikkatimi çeken bir uygulamadan söz etmek isterim.

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının bir T.C. kimlik numarası alması, tüm kişisel bilgilerinin buradan takip edilmesi hakkında dikkatimi çeken bazı uygulamalar var. Örneğin, Türkiye’ de kullanılan bilgisayar yazılımlarının tamamı yurt dışı kaynaklı. Bazı Amerikan filmlerinde de işleniyor; dünyanın her tarafındaki kişilere ve işletmelere ait bilgiler, banka hareketleri, alım satımlar, akla hayale gelmeyecek her türlü hareketler kilometrelerce uzaktan takip edilebiliyor.

Yine sokaklarda ve işyerlerinde bulunan kamera sistemlerine, okyanus ötesinden (!), girilip izlendiğine dair filmler var.

Hiç dikkatinizi çekmiş miydi: Dünya Ekonomik Forumu Başkanı Klaus Schwab, 2023 Davos toplantısından hemen önce "bir sonraki pandemi" uyarısında bulunmuştu: "O kadar büyük bir siber saldırı olacak ki bütün dünyada internet bağlantısı kesilecek. Yeni internete ise yalnızca biyometrik/dijital kimliğe sahip olanlar erişebilecek."

Schwab, Chicago Küresel İlişkiler Konseyi'nde yaptığı konuşmada da "Dördüncü sanayi devriminin yol açacağı şey, fiziksel, dijital ve biyolojik kimliğimizin bir birleşimidir" demişti. ( Yeniçağ, 20/07/2024)

Ayrıntısına girmiyorum ama bunlar aklımızın bir köşesinde kalsın!

Şimdi gelelim 19 Temmuz 2024 tarihindeki dijital felâkete… Bir arkadaşımın endişelerini sizlerle paylaşmak isterim. Okurken endişelerimin arttığını söyleyebilirim.

***

ABD’li teknoloji şirketi Microsoft 365’in sisteminde yaşanan kesinti sıradan bir arıza açıklamasıyla geçiştirilemeyecek kadar önemlidir. Hatta Üçüncü Dünya Savaşının siber işaret fişeğidir.

Havacılık, bankacılık ve hastaneler, fabrikalar başta olmak üzere tüm dünya bir günde kaos yaşadı, hâlâ kısmen yaşamaya devam ediyor.

Açıklamaya göre Microsoft’a siber güvenlik hizmeti veren Crowdstrike’nin sistemindeki arıza bir anda küresel yazılım krizine dönüşmüş.

Komplo teorisi üretmiyorum. Sadece öngörüde bulunuyorum. Bu olay resmen ABD’nin dünyaya gösterdiği bir sopadır. Özellikle Trump’ın da dile getirdiği üçüncü dünya savaşı söylemlerinin arttığı son günlerde bu olay teknik bir arıza olarak geçiştirilemez. Neden bir dijital senaryo provası olmasın?

Rusya’ nın, Çin’ in kendi yazılım sistemleri var. Biz de, acilen uydusuyla birlikte tamamen yerli ve millî yazılım sistemine geçmeliyiz. Bu bizim için ölüm kalım meselesi kadar önemlidir. Bağımsızlığımız bir tuşun altında saklı olmamalı…

İç siyasî ve ideolojik çekişmeleri, kutuplaşmaları bir yana bırakıp işgal güçleri kapıya dayanmadan hem fizikî, hem teknolojik, hem de siber/ yazılım güvenliğimizi sağlamalıyız.

Umarım, Türkiye’nin güvenliği için, yazılım alanında büyük bir atılım yapma fırsatının doğduğunu düşünen politikacılar olur!

Bu işten tasarruf olmaz. Bu millet aç kalmaya razı olur ama vatanını ve devletini koruma konusunda hiçbir fedakârlıktan kaçınmaz. Mikrosoftun arıza komedisini bir de bu açıdan değerlendirin istedim.

Gününüz aydınlık ve esenlik dolu olsun!

NE MUTLU TÜRK’ ÜM DİYENE VE SÖZÜNDEN DÖNMEYENE!