GÜNAYDIN Değerli Okurlar,
İstanbul Beşiktaş’ ta, Barbaros Bulvarı’ nın Dolmabahçe Caddesi ile kesiştiği köşede Sinan Paşa Camii bulunur. Caminin hemen karşısında da Barbaros Hayrettin Paşa’ nın türbesi yer alır.
Bugün, tarihten bir sayfayı aralayarak, Sultan II’nci Abdülhamit’ in, bayramda, Beşiktaş’ taki Sinan Paşa Camisi’ ne bayram namazı kılmaya gelişini, dönemi yaşamış bir tanığın gözünden, anlatacağım.
***
Caminin hünkâr girişindeki mermerler kar gibi bembeyaz olmuştu.
Padişah için kalın ve sık dokunmuş bir halı serilmişti merdivenlere…
Sultanın, beyaz takkeli, mor poturlu subayları da askerleri de bir kelime Türkçe bilmeyen Arnavut Muhafız Alayı Beşiktaş çarşısının üst kısmını, sultanın kırmızı şalvarlı, yeşil sarıklı subayları da askerleri de bir kelime Türkçe bilmeyen Arap Muhafız Alayı da caddeyi doldurdu.
Yalnız Türklerden oluşan ve uzun boylu askerlerden seçilmiş, göğüslerinde imparatorluğun ihtişamlı nişanlarını taşıyan muhafızları ise geniş bir çember meydana getirerek Arnavut ve Arap muhafızların önünde yer aldılar.
Cami meydanının soluna doğru saray arabaları gelip dizildiler.
Her birinin içinde Darrüssaade –i Şerif’ den birer ağayla padişahın hareminden dörder saraylı kadın vardı.
Alınlarından kaşlarına inen, boyunlarından dudaklarına kadar uzanan tüllerden gözleri, gözlerinin de sadece bebekleri görülebiliyordu.
Caminin girişindeki halıdan Hasan Paşa Karakolu’ na kadar askerî ve mülkî erkân, göğüsleri sırmalar ve nişanlarla dopdolu, rütbelerine göre iki sıra halinde dizildiler.
Caddenin uzaktaki dönemecinden önce bando sesi duyuldu.
Sonra da Saltanat Alayı göründü.
Önde, belli bir mesafede Gidiş Müdürü yürüyordu.
Yalnız ve yaya…
Elinde, yüksekte tuttuğu gümüş tepsideki günlüğün hoş kokusu, padişahın geçeceği yola yayılıyordu.
Arkadan dört atlı arabasında, Aziziye fesiyle Haşmetmeap Abdülhamit Han göründü.
Gazi Osman Paşa karşısına oturmuştu.
Ağır ve ölçülü ilerleyen arabanın dört atının dört süvarisinin uzun ve parlak kaftanlarının kolları bileklerinden sarkmıştı.
Arabanın arkasından gelen otuz atlı muhafızın gümüş gibi parlayan Taburu yarım daire halinde durdu.
Bunları mızraklı Süvari Taburu izlemekteydi.
Bu Tabur da durduktan sonra saltanat arabası iki sıra erkânın arasından ilerleyerek girişteki halıya yaklaştı.
Düzeltilmiş siyah sakallı, orta boylu, Hanedan-ı Â-i Osmanî kurdelalı büyük bir nişan taşıyan padişah arabadan çıktı ve bir temennayla halkı selâmladı.
Tebaası olan erkân yere kadar eğilerek temennayla karşılık verirlerken o, namazını kılmak için merdivenlerden çıkarak camiye girdi.
Sultan namazını kıldıktan sonra aşağıya indi.
Saltanat Alayı yeniden oluştu ve yola çıktı.
Muhafızlar Taburu, ardından mızraklı süvariler yürüyüşe geçti.
Onları saraylı kadınların arabaları izledi.
Onların arkasından da, sultana bayram tebriklerini ve uzun ömür temennilerini sunmak için doğru Dolmabahçe Sarayı’ na giden erkân ile Arnavut ve Arap devriyeler hareket etti.
Sinan Paşa Meydanı boşaldı.
(Kaynak: Hagop Mıntzuri, İstanbul Anıları, Sayfa 32- 33)
***
Ara sıra geçmişi hatırlamakta yarar olduğunu düşünüyorum.
Gününüz aydınlık ve esenlik dolu olsun.