Genç teğmenlerin “Mustafa Kemal’in askeri olmak” ifadesini kullandığı için haklarında soruşturma başlatıldığına dair haberler gündeme oturdu. Bu haber, toplumun geniş kesimlerinde haklı bir şaşkınlık ve öfke yarattı. Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini atan ve milletin bağımsızlık mücadelesine önderlik eden bir liderin adını gururla taşımak nasıl bir suç teşkil edebilir? Bu sorunun cevabını vicdanen vermek belki kolay ama hukuken ve ahlaken sorgulanması gereken çok şey var.
Öncelikle, “Mustafa Kemal’in askeri olmak” ifadesi bir suç değil, tam tersine bir onur beyanıdır. Bu ifade, sadece bir lideri değil, aynı zamanda onun temsil ettiği değerlere sadakati ifade eder. Bağımsızlık, çağdaşlık, laiklik ve cumhuriyet gibi değerler, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasının temel taşlarıdır. Bir teğmenin veya herhangi bir vatandaşın bu değerlere bağlılığını dile getirmesi neden bir soruşturma konusu olur? Bu, sadece bir yanlış anlama değil, aynı zamanda Atatürk’ün mirasına ve cumhuriyetin ruhuna yapılmış bir haksızlıktır.
Soruşturmanın gerekçesi ne olabilir? Tarafsızlık ilkesi mi? Eğer mesele bu ise, şunu sormak gerekir: Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkelerine sadık olmak bir taraf tutmak mı? Eğer Atatürk’ün ilkelerine bağlılık, devletin tarafsızlığını ihlal ediyorsa, o zaman o tarafsızlık tanımı kökten yanlış yapılmış demektir. Devletin ve ordunun tarafsızlığı, kurucu değerlerini reddetmek değil, aksine o değerlere sıkı sıkıya bağlı kalmakla mümkün olabilir.
Bu tür soruşturmalar, sadece ilgili kişileri değil, aynı zamanda geniş bir kamuoyu kesimini de derinden yaralar. Atatürk’ün mirası, Türkiye toplumunun ortak paydasıdır. Onun adı etrafında birleşmek, siyasi veya ideolojik bir aidiyet değil, ulusal bir kimlik meselesidir. Bu nedenle, “Mustafa Kemal’in askeri olmak” gibi bir beyanın suç gibi algılanması, toplumsal barışı zedeleyen bir algı yaratır.
Unutulmamalıdır ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerleri ve ilkeleri, sadece bir dönemin şartlarına uygun olarak şekillenmiş geçici fikirler değil, aynı zamanda modern bir devletin temel taşlarıdır. Atatürk’ün adını anmak, bu değerlere sahip çıkmak demektir. Eğer bir ülkede, bu değerlere sahip çıkanlar yargılanırsa, o ülkenin geleceği de karanlık bir yolculuğa mahkum olur.
Bu olayın hukuki boyutu kadar ahlaki boyutu da sorgulanmalıdır. Soruşturmayı başlatanlar, bu kararın topluma ne tür bir mesaj verdiğini düşünmelidir. Bu karar, Atatürk’ün adını gururla taşıyan herkesin yargılanabileceği algısını oluşturuyorsa, bu durum sadece bir kişi veya grup için değil, bütün bir millet için tehlikelidir.
Sonuç olarak, “Mustafa Kemal’in askeri olmak” bir suç değil, bu ülkenin geleceğini aydınlatan bir onur madalyasıdır. Bu tür soruşturmalar ne Atatürk sevgisini azaltır ne de onun mirasını unutturur. Tam tersine, bu tür girişimler, Atatürk’e olan bağlılığı daha da güçlendirir. Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği, ancak kurucu değerlerine sıkı sıkıya bağlı kalan, onları yaşatan ve savunan bireylerle aydınlanabilir. Bu yüzden, bu tür olaylar karşısında susmamalı, aksine daha güçlü bir şekilde Atatürk’ün mirasına sahip çıkmalıyız. Çünkü bu miras, sadece bir geçmiş değil, aynı zamanda bir gelecek vizyonudur.