Zarife kız henüz on üçünde. Tek göz odada dul anasıyla yaşıyor. Babası öldüğünde dört yaşlarda olmalı ki; babasını ancak hayal meyal ancak hatırlıyor. Çok istese de okula gidemiyor. Komşu gelini Emine’den el oyası yapmayı öğreniyor. Anası da geçim için evde yapılacak bir iki işten ekmek parası çıkarmaya çalışıyor.
Zarife kız gece geç vakitlere kadar gaz lambasının titrek ışığında oya kasnağına veya gergerfe gerili kumaşa iğnesini batırıp çıkarıyor, kasnağa gerili kumaşa damlayan gözyaşları; kumaş üstünde oya oya gül olup, çiçek olup açıyor.
Zarife kız; anasıyla onurla paylaştığı geçim yükü nedeniyle akranları gibi sokağa çıkamıyor, konu komşu ziyaretine gidemiyor. Sadece bitirdiği oya işini teslim etmek için iki sokak ötedeki Saniye Teyzeye gidiyor ve yeni iş malzemelerini teslim alıp eve geri dönüyor.
Saniye Teyzeye her gidiş dönüşte caminin tam karşısındaki bakkal Hüseyin’in önünden geçiyor. Mevsimine göre dükkanın önünde elma, portakal veya salkım salkım üzüm çeşitleri, narlar oluyor. Zarife bu meyvelere özense de, canı çok çekse de alamıyor.
Bakkal Hüseyin zaman zaman bozulmaya yüz tutmuş ve satılamayacak durumda olan meyve, sebzeyi küçük oğluyla; komşusu olan bu yoksul ana kıza gönderiyor. Zarife bu durumu içine sindiremiyor ama; anası yine de “Allah razı olsun” diyerek gelenlerden çok az bile olsa ayırıp, kalanını çöpe atıyor.
Sonbaharın güzel bir günü Zarife koltuğunun altına bitirdiği iş bohçasıyla geçerken; bakkal dükkanının önünde iplerle asılmış kocaman üzüm salkımlarını gördü. Bakkal Hüseyin’in onlara bazan gönderdiği üzümler hep tane tane ve biraz da yarı çürümüş gibi olurdu. Zarife kararını verdi, dönüşte iki kocaman üzüm salkımı alacaktı. Bir kocaman salkım beyaz, bir kocaman salkım kara üzüm… İçinden de:
“Anam ne ders desin, bizim de canımız yok mu? Biz de insan değilmiyiz…”
Saniye Teyze işi beğendi. Yeni iş bocası ile teslim ettiği işin parasını da verdi ve “Anana selam söyle” deyip Zarife’yi uğurladı.
Zarife dönüşte bakkal Hasan’a üzüm alacağını söyledi. Bakkal Hasan:
Akşama kadar biraz daha birikir. Ben bizi küçük oğlanla gönderirim.
Zarife eliyle asılı iki salkım üzümü işaret ederek:
Be aha şu iki salkımı istiyorum. Biri beyaz, biri de kara olan aha şu iki salkım üzümü...
Bakkal Hasan şaşkın:
Şu sepetten iki salkım vereyim.
Yoook!.. Olmaz. Ben bu asılı olanları isterim. “Elini eteğinin cebine atıp, Saniye Teyzenin verdiği tüm barayı avuçlayıp Bakkalın avucuna koydu ve”
Bu para yetmez mi? Ben bu iki salkımı istiyorum.
Bakkal Hüseyin söylene söylene, ayağının altına bir kürsü koyarak o iki salkım üzümün ipini kesip tartı ve parasını alıp, üzümleri iki ayrı büyük kese kağıdına koydu.
Zarife, koltuğunun altında yeni işin bohçası, iki eliyle taşıdığı üzümle eve zor ulaştı. Zarife kalan parayı anasına teslim etti, bakkalda olan biteni anasına anlattı. Ana kız sarılıp ağladılar. Genç yaşta saçları ağaran Emine kadın:
İyi etmişsin benim melek kızım. Hep her şeyin çürüğünü mü yiyeceğiz… Çok iyi etmişsin…
Ana kız tekrar birbirine sarılarak bir yandan ağlayıp, bir yandan da güldüler.