GÜNAYDIN Değerli Okurlar,

Yıllardır çeşitli ortamlarda ve basında yer alan bir iddia vardır; buna göre Sultan Vahideddin, gayet kıymetli yarış atlarını satarak, elde ettiği 40 000 altını, Samsun’a hareket etmeden önce Mustafa Kemal Paşa’ ya vermiştir.

Oysa gerçek çok farklıdır. Mustafa Kemal Paşa, Samsun’a hareket etmeden önce, devletin kendisine ve ekibine verdiği kanunî harcırahını almıştır. Bunun dışında, örtülü ödenekten de bir miktar para aldığı bilinmektedir. Dâhiliye Nazırı Mehmet Ali Bey’in, Anadolu’daki görevi için,  Mustafa Kemal Paşa’ya, bakanlığın örtülü ödeneğinden bir miktar para verdiği gerçektir. Yine de bu para, Mustafa Kemal’in Anadolu yolculuklarında sürekli olarak parasızlık çekmesini önlememiştir.

Ne var ki, Sultan Vahideddin’in, Çengelköy’deki köşkünde bulunan cins atlarını satarak, aldığı parayı Mustafa Kemal Paşa’ya gizlice verdiği iddiası yaygındır.

Örneğin Tarihçi- Yazar İsmet Bozdağ, 2 Ağustos 2005 günü, Yeni Şafak Gazetesi’ne, “…Abdülhamit’in kızı Şadiye Sultan’dan dinlediğim bir iddiaya göre Vahideddin, kıymetli atlarının satışından elde ettiği 40 000 altını Mustafa Kemal Paşa’ya vermiştir” diye bir açıklamada bulunmuştu.

Yazının gazetede çıkmasından bir hafta kadar sonra, merhum İsmet Bozdağ’a, Beyoğlu Tomtom Kaptan Sokak’ taki evinde, “Bu iddia doğru mu?” diye sordum, yüzüme baktı baktı ve sadece “Bana böyle söylendi” dedi.

Sultan Vahideddin’in Mustafa Kemal Paşa’ya gizlice para vermesinin hiçbir mantığı yoktur. Mustafa Kemal Paşa resmî görevliydi ve gereken resmî harcırah zaten verilmişti. Örtülü ödenekten de bir miktar para verilmişti. Örtülü ödenek de, hukuken geçerli olan ve bilinen bir uygulamadır. Sultan Vahideddin, her halde şahsî örtülü ödeneğinden vermeye kalksa, kimse bir şey diyemezdi.

Millî mücadele başladıktan sonraki yardım konusu ise, başka bir konudur. Sultan Vahideddin, belki millî mücadeleye bir katkıda bulunmak istemiş olabilir. Ancak, bu konu, (daha sonraki uygulamaları ve davranışları bir yana bırakalım) Vahideddin’in kendi hatıralarında ve açıklamasında değil, bu Osmanlı’dan ayrılmayı amaçlayan bir Kürt liderinin sözüm ona iddialarında yer alınca, tüm inanılırlığını kaybetmektedir.

Olayın anlatımının gerçekliği bir yana, Sultan Vahideddin’ in özel at yetiştirmesi ve bunları satma konusu da, incelenmeye değer… Çengelköy sırtlarındaki Vahideddin’in köşkü civarında at ahırları olduğu, Vahideddin’in burada at yetiştirdiği konusu, bilinen ve duyulan bir konu değildir.  Köşkün bulunduğu yer ve civarının da, konum olarak at yetiştirmeye uygun olduğu söylenemez.

Herhangi bir hatırada, Çengelköy’de tepedeki köşk civarında olduğu iddia edilen çiftlik ve burada at yetiştirildiği hakkında bir bilgi yoktur.

Yalova Gazetesi’ nin ilk kuruluş yıllarından hatırlayan olacaktır; gazete yazarlarından biri de Diş Tabibi Suat Kesili’ydi. Kendisi Çengelköy doğumluydu. Çocukluğunun önemli bir bölümü Vahideddin Köşkü’ nde geçtiğini söylerdi, bu atlar hakkında hiçbir bilgisi yoktu, “Orada at yetiştirilemez, at yetiştirildiğine dair en ufak bir iz görmedim”, derdi.

Örneğin, Sultan Vahideddin’in kızı Ulviye Sultan ile evlenerek padişah damadı olan Süvari Binbaşı İ. Hakkı Okday’ın anılarında, Sultan Vahideddin’in atlarından bahis yoktur.

1919 yılı Mayıs ayı şartlarında,  koca Osmanlı İmparatorluğu’nun Padişahı Sultan Vahideddin, atlarını her halde gizlice satamazdı… Kimsenin kimseye güvenmediği o işgal günlerinde, herhalde hiç tanınmayan birine, İngilizlerin gözü ve kulağı üzerindeyken, böyle bir satış yapılamazdı. Eğer böyle bir at satımı olsa, alıcı mutlaka Sultan Vahideddin’ e veya hanedana yakın birisi olurdu. Bu atlar satılmış olsa, her halde zaman içinde, bu değerli atların varlığı bir yerlerde duyulurdu, satan alan da sırf prestij için bu atların varlığından söz ederdi.

Sultan Vahideddin’in, işgalci ve müstemlekeci İngilizlere sığınarak, ülkesinden gizlice kaçmasındaki ağır suçluluk duygusunu her fırsatta unutturma ve ortadan kaldırma çabası içinde bulunan Osmanlı hanedan mensupları, gerçekten de böyle bir durum olsa, bu atların kime satıldığının belgesini mutlaka bulur ve değerlendirirlerdi.

İlginçtir ki, Cumhuriyet’in ilânından sonra ortaya atılan bu atların satılması iddiasından, mütareke döneminde Sultan Vahideddin’in çok yakınında bulunan Ali Nuri Okday Bey bile, Vahideddin’in para yardımında bulunup bulunmadığı sorulduğunda, “  bilmediğini”, söylemiştir.

Konu hakkında çok ayrıntılı yapılmış incelemeler var, fazla ayrıntıya girmek istemedim, genel bir bilgiyle yetinmeyi tercih ettim.

Türkiye Cumhuriyeti’ nin İkinci Yüzyılı Hayırlı Olsun!

Aydınlık ve esenlik dolu günler dilerim.

NE MUTLU TÜRK’ ÜM DİYENE!