Tek kızım var, geçen gün istemeye geldiler. Eşim “kızımız da istiyor” dedi. Geleneklerimize uyduk, söz, yüzük bir arada ve bizim evde oldu. Dünürümüz “Bu işi fazla uzatmayalım, sizce de uygun ise baharda düğünümüzü yapalım” dedi, biz de tamam, olur dedik.

Önümüzde dört aya yakın bir zaman vardı ama ben biraz şaşkın, biraz heyecanlı ve telaşlıydım. İşte tam da o sıra; iki yıl önce fabrika binasını yaptığımız dostum Yunus Bey aradı.

Dün işini yaptığımız ihracatçı patron bizim fabrikaya ziyarete geldi ve fabrikamızı çok beğendi. Kime yaptırdığımı sordu, seni söyledim. İstanbul Esenyurt’taki her iki fabrikasını genişletmek istiyormuş. Uygun bir zamanda ziyaretini bekliyor.

Dostum Yunus Beye teşekkür ettim ve birkaç gün sonra da Ş. Deliçekiç Beyle buluştuk. Çalışma yapılacak yerleri inceledim, ölçülerini aldım. İşin çok hızlı yapılması isteniyordu.

Bir hafta içinde teklifimizi hazırladım. Maliyet/fiyat konusunda çabuk anlaştık. İş süresi olarak düşündüğüm yüz yirmi günlük süreyi, doksan güne çektim. Ş. Deliçekiç yetmiş beş günde ısrarlıydı. Tecrübeli ve genelde de istediğini koparan biri olduğunu anlamak zor değildi. Sonunda yetmiş beş anlaştık.

Ben hızla projeyi hazırladım. Onlar projeyi onaylayıp yer teslimi yaptı ve iş avansını da hemen ödediler.

Gerekli tüm malzemenin tamamını satın alıp, iş alanına sevkini yaptım. Üç ayrı dalda uygulama yapacak, üç ayrı ekibe ihtiyaç vardı. Bu üç firma yöneticileriyle toplandık ve uygulama takvimi üzerinde yoğun bir çalışma yaptık. Yetmiş beş günlük süre işlemeye başlamıştı. Ben ekip yöneticisi arkadaşlara kırk beş günlük bir takvim öneriyordum. Her ekibin işi ayrıydı. İş sahasını planlı ve disiplinli kullanarak ekiplerden ikisi aynı anda çalışabilecekti. Üçüncü ekip çatı kapmama işi için, diğer ikisinin iş bitimi zaten beklemek zorundaydı.

Daha önce birçok işte birlikte çalıştığımız bu ekipler birbirlerini tanıyor ve uyum sıkıntısı yaşanmıyordu. Benim yaşadığım kentten İstanbul Esenyurt’a gelip gitme ve burada otelde kalma maliyetlerimi hesapladım oldukça yüksekti. İş süresini kırk beş güne çekince bu yüksek maliyetten otuz günlük bir bedel de tasarruf edilmiş olacaktı. Bunun üzerine biraz da bizim şirket kar marjımızdan fedakarlık yapıp üç ekibe teşvik pirimi olarak ödemeye karar verdim ve bu kararımı da onlarla paylaştım.

Ekiplerin çalışması; hava koşullarına bağlı olarak akşamları da devam ediyordu. Patron Deliçekiç hemen hemen her gün ziyarete geliyor ve çok mutlu bir şekilde ayrılıyordu.

Biz işimizi planladığımız gibi kırk beş günde tamamladık ve işin teslim alınması için haber verdik. Deliçekiç tarafından görevlendirilen üç mühendis arkadaş gerekli incelemeleri yaparak iş yerini teslim aldı ve iş bitirme tutanağımızı imzaladı.

Ben de ekibime teşekkür ettim ve yeni bir işte birlikte olabilmek dileğimizle vedalaştık.

Birkaç gün sonra ben sözleşme gereği son ödemeyi almak için muhasebe servisine vardığımda çekimin hazır olduğu söylendi. Verilen çeke baktığımda olması gereken rakamın yaklaşık yüzde yirmisinden biraz daha fazlası ve iş tutarının  da yaklaşık yüzde beşi gibi kesinti vardı ve bana imzalamam için uzatılan evrakta “tüm alacağımı tahsil ettiğim” yazılıydı. Doğal olarak itiraz ettim. Görevi personel:

Bize iş yapan tüm firmalara bu uygulamayı yapıyoruz. Patronumuz Ş. Deliçekiç eşi adına bir okul yaptırıyor ve o okul için sizden de bir katkı, bir bağış mahiyetinde bu kesintiyi yapıyoruz. Patronumuzun talimatı böyle.

Tamam da, okulu kendi adına yapan biri benden para alıyorsa benimde o okula adımın verilmesi gerekir. Hadi bundan vaz geçtim, yardım veya bağış gönüllü yapılır. Bu para zorla tahsil ediliyorsa haraç sayılır ve de haramdır.

Haklısınız ama patronumuzun uygulaması ve emri böyle.

Çek elimde, sekreter hanıma patronla görüşmek istediğimi söylediğimde cevap “şu anda toplantıda ve toplantı uzun sürecek” oldu. Muhasebeye dönerek “bu çeki kabul etmiyorum, pazartesi yeni çek almak için tekrar geleceğim” deyip, sinirle oradan ayrıldım.

Tekrar gittiğimde çek değişmemiş ve patron yine uzun sürecek toplantıda ve muhasebe görevlisi genç:

Patron; “eğer bu çeki kabul etmiyorsa önümüzdeki hafta gelsin, alacağını tam olarak üç ay vadeli çekle öderiz” dedi.

Fabrikanın imalat müdürü olan genç meslektaşımın odasına çıktım ve bana kahve ikram etmesini rica ettim. Bu iş vesilesiyle tanıdığım genç meslektaşımın bizim işimizle biç bir bağı ve ilgisi yoktu. Beni saygıyla karşıladı.

Kahvemi yudumlarken durumu anlattım. Hiç şaşırmadığı yüz ifadesinden kolayca anlaşılıyordu.

İşimizi sözleşme süresinden tam bir ay önce tamamlayıp, teslim ettik. Bize teşekkür edilmesi gerekirken, patron hakkımız olan paradan büyük bir kesinti yapıyor. Kar marjımız zaten çok düşüktü. Önümüzdeki haftaya da kızımın düğünü var. Neymiş efendim; patron eşi adına okul yaptıracakmış. Ya arkadaş sana iş yapandan topladığın haraçla okul yaptırsan n’olur…

Değerli abim; çok haklısın da, bize iş yapan tüm firmalar bu durumu bildiği için fiyatını ona göre ayarlıyor. Siz bu durumu bilmediğiniz için tuzağa düşmüş oldunuz.

Deliçelik önüme altın yığsa bile ona bir daha iş yapmayacağım. Bu kararım kesin, ancak şimdi ne yapmam gerektiği konusunda kararsızım. Düğün için, burada iş yapan ekiplerin kalan alacakları için acil paraya ihtiyacım var.

Abim; size akıl vermek haddim değil ama acizane tavsiyem çekini tahsil et, işini gör. Bunlarla baş etmek zor. Adam hayır olsun, eğitime katkım olsun diye okul yaptırmıyor. Önümüzdeki seçimlerde Bakırköy Belediye Başkanlığı için hazırlanıyor. Bakırköy’e de cami değil de okul yaptırmasının sebebi de Bakırköy halkının çağdaş yaşamı…

Yani?

Ben size kolaylıklar, kızınıza da mutluluklar diliyorum. Ben de çok kalmayacağım zaten. Hanımla konuştuk, yeni arayış içindeyiz.

Haftaya düğünümüz var. Canla başla çalışan ve kısa bir sürede işini yapan arkadaşlar kalan alacaklarını bekler. Okul yapımı gerçekten iyi ve has niyetli olsa “hadi çorbada bizim de tuzumuz bulunsun” deriz ama durum hiç de öyle değil. Böyle düşünerek genç müdüre veda ederken:

Abi inşallah çekin karşılığı vardır, yoksa sana tekrar gelip gitmek epeyce zor olacak.