GÜNAYDIN Değerli Okurlar,
Yıl 1984… Başbakanlık makamında Turgut Özal var. Aynı dönemin Milli Eğitim Bakanı ise Vehbi Dinçerler.
Ülkesinin geleceği adına çözüm yolları araştıran Turgut Özal, eğitim konusunda da Japon pedagoglara bir araştırma yaptırmak ister ve onları ülkemize davet eder.
Eğitim konusunda uzman bu heyet, Türk gençleri hakkında araştırma yapmak üzere ülkemize gelirler. Bir süre ülkemizin değişik yerlerinde görüşmelerde ve temaslarda bulunurlar.
Nihayet araştırmalarının sonuçlarını açıklamak üzere Başbakanımız Turgut Özal’ın yanına çıkarlar. Bakan da oradadır. Heyetin vardığı netice gayet açık ve kısadır:
“Sizin gençlerinizde yeterli millî şuur yok!”
Turgut Özal, aldığı bu üzücü cevap karşısında hayretler içerisinde kalır ve hemen sorar:
“Peki, siz Japon gençlerine millî şuur verme adına neler yapıyorsunuz?”
“ Biz gençlerimize, daha ilkokula başlamadan, şok testler uygularız. Meselâ, uçak gibi hızlı giden trenlerimize bindirir, bir tur yaptırırız. Çok katlı yollardan da geçen tren, onları sarsar.
Sonra robotlarla çalışan büyük fabrikalarımıza götürür, gezdiririz. Mini mini çocuklarımız teknolojinin baş döndürücü neticesini görerek şok olurlar, hayranlık duyarlar.
Bu şoktan sonra onları Hiroşima’ya, Nagazaki’ye götürürüz.
Oraları da çocuklarımıza bilgiler vererek gösteririz. Hiçbir canlının ve bitkinin hayat bulmasına imkân vermeyen atom bombasının bugüne uzanan etkilerini hayretle seyrederler.
Bütün bunların ardından da onlara deriz ki:
- Eğer sizler çalışmaz, sizden öncekileri geçmezseniz, vatanınızı, işte böyle düşmanlar bombalar, yakar, yıkar ve hiçbir canlının yaşayamayacağı hâle getirir. 
Çalışırsanız, bindiğiniz hızlı trenleri bile geçecek yeni araçlar yaparsanız, daha da gelişmiş fabrikalar kurarsanız, hiçbir düşman size saldırmaya cesaret edemez. Ülkeniz, milletiniz yücelir, yükselir, daima bütün insanların saygı duyduğu ve özendiği bir konumda kalır. 
Şimdi artık, çalışkan olup olmama kararını kendiniz veriniz.
Çocuklarımız bunla ikinci bir şok yaşarlar. Ve bu şoklarla iyi bir Japon olmaya doğru güçlü bir adım atmış olurlar.”
“ Peki, biz, Türk gençlerine millî şuur kazandırma adına ne yapmalıyız?”
“ Bildiğimiz kadarıyla, sizin, gençleriniz için birçok Nagazaki’niz ve Hiroşima’nız var. Bizimkilerden çok daha önemli bunlar. En önemlisi de Çanakkale Muharebeleri’ nin geçtiği bölge… Birinci Dünya Savaşı’nın bu bölümü, gençlerinizin şok olması için yeter de artar bile…
Bir metrekare toprağa altı bin merminin düştüğü yerdir Çanakkale… Böyle bir savaştan Türkler her şeye rağmen galip çıkıyor, olmazı olur hale getiriyorlar. En gelişmiş teknolojiye ve donanıma meydan okuyarak, imanın galip geldiğinin ispatını yapıyorlar. Üstelik karşılarında tek bir düşmanı değil, birleşmiş güçler, sizin tabirinizle yetmiş iki buçuk millet var.
İşte bu tablo ve bu bölge, gençlerinizin millî şuurunun pekişmesine fazlasıyla yeter. Bunun için gençlerinizi gruplar halinde Çanakkale’ye götürmelisiniz. Her Türk genci Çanakkale Muharebeleri’ nin olduğu bölgeyi mutlaka gezmeli, görmelidir. Ve bu gençlere denmelidir ki:
- Sizler çalışmazsanız, birlik içinde olmazsanız, düşmanlar Çanakkale’ye geldikleri gibi bu defa da başka şartlar altında başka şekilde gelirler, size yaşamayı haram ederler. Çalışır, birlik içinde olursanız, teknolojiyi yakalarsanız; barışa katkıda bulunur, vatanınızı müreffeh bir hale koyarsınız.”
Evet, sayın okuyucular, bu sözlere yorum yapmaya gerek var mı?
Gününüz aydın ve esenlik dolu olsun!