Adetim olduğu üzere her ameliyat günümde 1 saatlik öğle yemeği dinlenmesinde çayımı alıp desk üzerinde içerim. Bu çay da içindeki ‘’tein’’ maddesi sayesinde insanı gerçekten sakinleştirir. Çay yerine neskafe de içtiğim olur, elbette bulabilirsem. Hani o sırada yanıma bir kalbi dost gelir ve iki laf ederek güleriz, rahatlarız. Ama genellikle ‘’geyik muhabbeti’’ kabilinden bir vakit geçirmedir bu. Ameliyathane ortamında ‘’vatan kurtaran Şaban’’ rolüne soyunacak halimiz yok ya, orası insan kurtarma arenası değil mi… Zaten o taraklarda da bezim olmaz. Aaa argo kullandım farkına varmadan…
O öğle arasında da öğleden önceki ameliyatların sonunda yemek yemiştim ve deskin önünde çayımı yudumlamaktaydım. Bir de başımı kaldırıyordum ki bizim Erman omuzuma dokunmakta…Bardağını da deske koyuyordu ve cep telefonunu gösteriyordu….’’Abi kafam karıştı, baksana şu köşe yazarı Suriye hakkında neler yazıyor, adam Beşar için adeta gözyaşı dökmekte! Senin ferasetin güçlüdür, ne dersin!’’
Bakıp kuşbakışı okuyordum, hakikaten dediği gibiydi..’’Bunlar derin konular, Monşer geçmişim yok ki, ne diyeyim’’ diyordum.
‘’Yok abi, o kadar da tevazu gösterme, biliyorsundur birçok şeyi…Ne de olsa derin adamsın!’’
‘’Erman’’ diyordum, ‘’estağfurullah, sen benim o özlü sözümü biliyorsun, tekrarlayayım mı?’’
Evet anlamında başını sallıyordu…’’Şecaat arzederken merd i kıpti sirkatin söylermiş!’’
Ayağa kalkıyordu…’’Evet abi hatırladım, hatta açıklamasını da söylemiştin!’’
‘’O zaman söyle bakayım, hatırladıysan anlamı neydi Erman?’’
İzah etmeye başlıyordu…’’Adam kendini, düşüncelerini anlatırken kişiliğini, maksadını ortaya koyarmış da farkına varmazmış!’’
Omuzuna dokunuyorum…’’Aynen öyle Erman. Yani dilinin altındaki baklayı çıkarma da diyebiliriz. Bu bir ‘beşinci kol’ faaliyetidir aynı zamanda!’’
Erman gözlerini üzerime dikiyordu…’’O da ne demek abi, duyuyordum, ama inan anlamını bilmiyordum!’’
İş başa düşmüştü artık, anlatmalıydım. ‘’Peki Erman, dilimin döndüğünce izah etmeye çalışayım. Beşinci kol, fiili müdahale ile ele geçirilemeyen bir kitleyi ya da devleti propaganda, casusluk, sabotaj ya da terör yoluyla manevi etkiye maruz bırakmak suretiyle müdahaleye uygun hale getirmek ya da fiili savaş esnasında savaşı daha kolay kazanmak için yapılan her türlü maneviyat yıkıcı çalışmadır!’’
Gözlerinin içi gülüyordu Erman’ın…’’Abi bir neskafeyi hak ettin, ben şimdi getiriyorum’’ diyerek kalkıyordu ve biraz sonra neskafeyi önüme koyuyordu.
‘’Bak Erman’’ diyordum, ‘’basında gazeteci kisvesine bürünmüş tipler hayli fazladır. Tarık Buğra bu tip devşirme aydınları nasıl vasıflandırır biliyor musun!’’
Tebessüm ediyordu…’’Nerden bileyim abi, söyle de bileyim!’’
‘’Sıkı dur söylüyorum, ‘sade suya tirit aydınlar’ diyor!’’
‘’Abi bayıldım bu tarife!’’
Bir özlü söz daha söyleyeyim diye düşünüyordum…’’Bak Erman ben de onları şöyle vasıflandırırım, ama bunun patenti bana ait inan!’’
‘’Abi merakta bırakma da söyle!’’
‘’Dışı nas, içi Baas!’’
Gülüyordu…’’Abi müthiş tarif de Baas ne demek?’’
‘’Baas dirilmek demektir Arapça’da. Sevimli gibi gelen bu kelimeyi bir partiye vermiş emperyalistler!’’
‘’Nasıl yani?’’
‘’Söyleyeyim, 1917’lerde biz Suriye’yi kaybedince o gönül coğrafyamız emperyalist ve giyotinci Fransız’ın boyunduruğu altına girdi. Daha sonra bu Hafız Esad’ı bir askeri darbe ile başa diktatör olarak atadılar. Otuz sene diktatörlük yaptı bu adam. Hep Türkiye düşmanıydı. Arkasından oğlu Beşar geldi ve bir 24 sene de o hüküm sürdü. Yani Beşar işte böyle şaşar. Bak unutmadan söyleyeyim, biz yenilince Cemal Paşa kalan askerlerimizle Şam trenine biner ve yol boyunca hüngür hüngür ağlar. Tarih bir milletin derin hafızasıdır. Unutmamak lazım!’’
Saatime bakıyorum…’’Erman vakit de ilerlemiş,10 dakikam var. Bak ben 12 Eylül ihtilali sırasında üniversite öğrencisiydim. Seneler sonra o ihtilal ile ilgili hatıralarımı yazdım, ama senelerce bilgisayarımda kaldı, korkudan yayınlayamadım. Ama en sonunda yayınladım ve o ihtilali yapan sözde paşalara da ‘dışı nas, içi Baas’ demiştim!’’
Erman çok etkilenmişti…’’Gördük işte, zulümle abad olunmuyor’’ diyordu.
‘’Erman’’ diyordum, ‘’sence beşinci kol faaliyetini en çok hangi ülkeler yapar?’’
Ensesini kaşıyordu…’’Abi emperyalist Batı’nın işi budur!’’
‘’Doğru söylüyorsun’’ diyordum, ‘’ama emperyalist İngiltere’nin ve Siyonist İsrail’in eline bu konuda su döken olamaz!’’
Tekrar saatime bakıyorum…’’Erman vakit bir su gibi akıp gitmiş, masada hasta bekliyor!’’
Erman arkamdan sesleniyor…’’Abi dün Sednaya Hapishanesi’ni izleyince inan kanım dondu!’’