Türklere sığınanlar konusuna geçmişi hatırlamak ve olaylardan ders almak adına kısaca hatırlamaya devam ediyoruz.

AZERİLER: 1877- 78 Osmanlı- Rus Savaşı’ndan sonra, Azerbaycan’dan Türkiye’ye çok sayıda mülteci geldi. Sadece 1’inci Dünya Savaşı sırasında, yaklaşık 10 000 Azeri, Türkiye’ye sığındı.

Mayıs 1918’de Gence başkent olmak üzere bağımsız bir Azerbaycan Cumhuriyeti kuruldu; daha sonra Bolşeviklerin denetimindeki Bakû, Osmanlı ordusunun yardımıyla ele geçirilerek başkent yapıldı. Ağustos 198’de Bakû’ yü işgal eden ama Osmanlıların gelmesi üzerine geri çekilen küçük bir İngiliz birliği savaş sonrasında yeniden Bakû’ ya girdi ve kenti boşalttığı Ağustos 1919’a değin cumhuriyeti denetim altında tuttu. Nisan 1920’de Kızıl Ordu Azerbaycan’ı işgal etti ve hükümet Bolşevik yönetimine teslim oldu. Bu dönemde çok sayıda Azeri, ülkelerini terk ederek, gizlice Türkiye’ye sığındı.

BEYAZ RUSLAR: Rus İmparatorluğu, Birinci Dünya Savaşı’nda İngiltere ve Fransa’nın yanında savaşa girmiş, ancak birkaç cephede savaşmak zorunda kalınca, ekonomik ve sosyal açıdan zor günler geçirmeye başlamıştı. Giderek yaygınlaşan sokak grevleri ve gösterileri, emir- komuta ilişkisi bitme noktasına gelmiş askerlerin de desteğiyle, bir ayaklanmaya dönmüştü.

İsyan sonunda Bolşevikler yönetimi ele geçirdi. Çarlık yanlıları da (bunlara Beyaz Ruslar da deniyor) ülkelerini terk ederek Karadeniz yoluyla İstanbul’a sığındılar. 1919’ da iltica edenlerin çoğu Rus aristokratlar ve zengin burjuvalardı. 1920 ilkbaharında ise Kızıl Ordu karşısında yenilgiye uğrayan Beyaz Ordu subayları dalgası geldi.

Gelenler arasında 1877- 1878 Osmanlı- Rus Savaşı’ nda ve1914- 1916 yılları arasında Türklerle savaşmış olanlar da vardı.

İltica eden Çar yanlısı Beyaz Rusların bir kısmı İstanbul’da kalırken büyük bir kısmı da buradan dünyaya dağıldı. İstanbul’da kalanlar, işlerini sağlam tutarak yatırım yapanlar ya da bir Türk’le evlenenlerdi.

Müttefiklerin kontrolündeki İstanbul’daki Osmanlı Hükümeti, Çarlık yanlısı Beyaz Ruslar’a sıcak bakarken; Anadolu’daki Hükümet de, Komünist Rejim/Bolşevikler/ Kızıl Ordu ile yakın ilişki içindeydi.

Komünist rejim, Anadolu’nun Batılı emperyalistlerin eline geçeceğinden endişe ediyordu. Bunun için de Anadolu’daki Millî Mücadele’yi destekledi. Mustafa Kemal Paşa ile komünist rejimin başındaki Lenin mektuplaştılar. 1’inci İnönü Muharebesi’nden ( 6- 11 Ocak 1021) sonra da Türk- Rus Antlaşması imzalandı.

 FRANSIZLAR: Fransa’da 1789 İhtilâli’nden sonra yaşanan iç savaşta bir milyondan fazla insan hayatını kaybetti. Cumhuriyet taraftarları ile kral yanlıları arasında çıkan çatışmanın en şiddetlisi Vendee’ de geçti ve binlerce insan zehirlenerek veya atlara çiğnetilerek öldürüldü. Osmanlı Devleti, Fransa’da yaşayan bu katliamdan kaçanların bir kısmına kucak açtı. Gelenler yerleştikleri bölgelerin kalkınması için ellerinden geleni yaptılar. Hatta bunlardan 4 000 kişi Bosna, Tuna ve Rumeli’de Piyade, Süvari, Topçu ve Humbaracı olarak Osmanlı ordusuna hizmet etti.

GÜRCÜLER: Osmanlı topraklarına Gürcü ilticası, ilk olarak 1828- 1829 Osmanlı- Rus Savaşı sırasında başladı. Gürcistan’da XVI ve XVII. yüzyılda, Osmanlı egemenliği döneminde çok sayıda Gürcü, Müslümanlığa geçmişti. Müslümanlığın merkezi Batum’ du. 1877- 1878 Osmanlı- Rus Savaşı’ndan sonra binlerce Müslüman Gürcü, Batum’ dan Türkiye’ye geçti.

1878 Berlin Kongresi kararlarıyla, daha önce Osmanlı Devleti egemenliğinde yaşayan Müslümanlaşmış nüfusa, Rus uyruğuna geçme ya da Osmanlı topraklarını tercih hakkı tanındı. Osmanlı hükûmeti, 40 yıl boyunca bir milyondan fazla Gürcü mülteci kabul etmiş ve gelenleri de oldukça iyi arazilere yerleştirmişti. Bundan dolayı da geriye neredeyse hiç kimse dönmedi.

Günümüzde Türkiye’nin pek çok yerinde Gürcü kökenli aileler yaşamaktadır. Bu şekilde gelen Gürcülerin dışında bazı gayrimüslim Gürcüler de Osmanlının çeşitli dönemlerinde İstanbul’a yerleşmişlerdir. Ancak zamanla bunların sayıları azalmıştır.

İRANLILAR: İran’da Pehlevi Hanedanı’ndan Muhammed Rıza Şah Pehlevi (1919- 1980), ülkenin modernleşme programını otoriter ve baskıcı bir yönetimle yürütüyor ve rejime karşı her türlü muhalefeti acımasızca bastırıyordu.  Şah yönetimi, kırsal kesimdeki hoşnutsuzlukları gideremediği gibi kentleşmenin yarattığı yeni sorunların da üstesinden gelemedi.

Bunun üzerine, doğrudan Muhammed Rıza Pehlevi' yi hedef alan bir muhalefet gelişti. Büyük ölçüde yeraltına geçen muhalefeti sindirmek için başvurduğu baskıcı yöntemler içeride ve dışarıda şahlık rejimi karşıtı güçlü bir birikim yarattı.

Dinî çevreler, halkın toplumsal adaletsizliklere, despotluğa ve yabancı egemenliğine karşı mücadeleye çağırarak muhalefeti bir araya toplamayı başardılar. Şiî din adamları arasında on binlerce molla, dinî muhalefeti etkili bir örgütlenmeye kavuşturdu.

Dinî lider Humeyni, 1964 yılında Türkiye’ye sürülünce, muhalefet onun etrafında toplanmaya başladı. Türkiye, Şah rejimine karşı olanların toplandığı bir yer oldu. Muhalefetin her geçen gün etkisini artırması üzerine, çaresiz kalan Şah Rıza Pehlevi, 16 Ocak 1979’da ülkesini terk etti.

Humeyni'nin 1 Şubat 1979'da İran’a dönüşüyle, şahlık rejimi çöktü. 1 Nisan 1979'da yapılan halk oylamasıyla İran İslâm Cumhuriyeti ilân edildi. Şah rejimi yanlıları gıyabında ölüm cezasına çarptırılınca, bu sefer de Şah yanlıları tek çareyi Türkiye’ye sığınmakta buldu. 1979’da yaşanan İran İslâm Devrimi sonrasında, İran’dan Türkiye’ye bir milyona yakın insan göç etti. Etnik kökenler bakımından çoğunluk Azeri ve daha sonra Fars ve Kürt kökenliler yer almaktadır.