Cep telefonuma gelen mesajların tepemden o meslektaşım tarafından da aynı anda okunmakta olduğunu nereden bilebilirdim ki! O da samimiyetime güvenerek böyle bir okuma yapmaktaydı elbette... Ben mesajları okumaya öyle bir dalmışım ki meğer...
Aslında ''sosyal medya'' denilen o fitne yoluna ben ''şeytan yolu'' derim de birilerinin yüz ifadesinden bu adlandırmamın pek de hoş karşılanmadığını anlarım. Yani vücut dilinden de az çok bir sonuç çıkarma feraseti de mi olmasın bende! Hani derler ya ben adamı gözünden tanırım...Fakat ben o kadar iddialı değilim... Haşa! Sadece vücut dilinden az çok bir sonuca ulaşabileceğimi ifade ediyorum, o kadar...
O yoğun çalışma temposu içerisinde zaten her mesajı, her videoyu, her paylaşımı okumam elbette mümkün değildir. Okusam ne olacak? Hele de bazı ''malum kişiler''den gelen mesajları okumaya bile gerek görmeden anında silip layık oldukları ''çöp tenekesi''ne atmayı adet edindim desem abartmamış olurum. Neden okumadığımı, okunmaya değer görmediğimi sorduğunuzu duyuyor gibi oluyorum. Söyleyeyim... Kibirimden değil, hele megalomani benim semtime uğramayan yabancı bir kavramdır. Şunun için okumadan imtina ediyorum. Biliyorum ki ''sahibinin sesi'' olan bu mesajlar aslında tek bir ''fitne odak'' tarafından üretilip toplumu yönlendirmek, bir kirli ve köhne yabancı ideolojiye esir etmek amacıyla servis edilmekte... Eee o kadar da saf değiliz...Her seferinde şöyle derim o ''nefret kokan'' mesajları okuduğumda: ''Köhne ideolojinin kapıkulu olan bu zavallı kişi kendi beynini kiraya vermiş de yetmemiş gibi başka kiralık beyinler de arıyor. Hadi ordan, yürü! Kör ideolojinin otlaklarına !'' Ben bu sinsi oyunları sezmeyecek, madalyonun diğer yüzünü anlayamayacak kadar saf ve cahil birisi miyim! Hani derler ya ''o mahiler ki derya içredir, lakin deryayı bilmezler!''
Anladım, anladım... Şunu da soruyor gibisiniz veya bana öyle geliyor: ''O sinsi ve de toplumu yönlendirmeyi ve bilinç altını zehirlemeyi hedef alan mesajların içeriyi ne?'' ''Tamam, tamam... O ideolojiyi ağzıma alırsam hem ağzım kirlenir, hem de reklamını yapmış olurum. Zaten dişlerimi biraz önce fırçalamıştım.Sadece şu kadar ipucu vereyim: Yabancı çeşmelerden beslenen ve toplumun moral değerlerini alaya alan, küçümseyen ve değersizleştirmeye çalışan zavallıların beyhude çabaları.''.. Bir yerde okumuştum... Bilge bir kişiye soruyorlardı: ''Zaman gelir de topluma ışık tutan yıldızlar yok olursa yolumuzu nasıl bulacağız?'' Bilge kişi cevap veriyordu: ''Okirli yıldızları takip etmeniz de sizi doğru yola ulaştırır. O yldızların zıt istikametinde yürüyün, yeter!'' Yani ''dediklerinin tersini yapmanız yeterli!'' Hele de benim gibi bu işlere ''şerbetli ve de bağışıklı'' birisi için doğru yolu bulmak gayet kolay. Zira ben bu tiplerin ciğerini bilirim desem abartılı düşünüyorsun demezsiniz değil mi? Hani yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: ''Hıyar satıyorum diyen her insanın arkasından bir avuç tuz alıp seğirtme!''
Adam habire atıp tutuyordu karşımda. Bakıyorum da yabancı çeşmelerden su içen birisi...Yani böyleleriyle konuşup nefes tüketmeye de gerek yok. Dostça omuzuna dokunup şöyle diyordum: ''Bakın sizebir örnek vereyim. Osmanlı Hariciye Nazırı'na bir yabancı gazeteci soruyor: 'Koskoca Osmanlı'nın dış politikadaki kriteri nedir?' Nazır düşünüyor ve şu cevabı veriyor: 'Gayet kolay, biz bir karar alırız ve ertesi gün gözümüz kulağımız Rus Sefareti'ndedir. Eğer oradan homurtu çıkarsa deriz ki bu karar doğrudur. Şayet bir ses çıkmazsa bu kararımızı yeniden gözden geçiririz!''
Meslektaşıma bir video gösteriyorum... ''Bak dün izledim, kusacağım geldi!'' Tebessüm ediyor... ''Çok mu berbattı yani!'' Ve beraber izliyoruz o sinsi videoyu. Bir sanatçı müsveddesi oynuyor. Bir vatandaş soruyor güya: ''Hocam kayyum ne demek?'' Beriki o sinsi cevabı veriyor: ''Bak sen evlisin değil mi? Bir gece eşinizle yatakta uyuyorsunuz. Sabah bir uyanıyorsun ki eşinin yerine hiç tanımadığın bir kadını koymuşlar yatağına! İşte kayyum budur!''
Meslektaşım ''ne kadar çarpıtıcı ve zehirleyici, kavramları bilerek ters yüz eden sinsice bir izah'' diyor.
''Sahibinin sesi'' diyorum, ''böyleleri birilerinin kiralık adamıdır, biçilen rolünü oynuyor!''
''Yazık'' diyor meslektaşım, ''savrulmak ve aidiyet hissini kaybetmek bu olsa gerek. Kendi ülkesinden yana olmamak ne büyük bir talihszilik!''
Omuzuna dokunuyorum... 'Bak son bir söz söyleyeyim. Bir düşünürün o sözünü çok beğenirim. Diyor ki 'ideolojiler idrakimize giydirilen deli gömlekleri... İtibarları menşelerinden geliyor... Hepsi de Avrupalı'...''