GÜNAYDIN Değerli Okurlar,

Türkiye Cumhuriyeti, Anayasa’ nın 2’nci maddesinde de açıkça belirtildiği gibi, insan haklarına saygılı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.

Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.

Herkes ( yani kadın- erkek fark etmeksizin ), kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir.

Yine anayasaya göre herkes ( yani kadın- erkek fark etmeksin), yerleşme ve seyahat hürriyetine sahiptir.

Yine anayasaya göre aile, Türk toplumunun temelidir. Ve eşler arasında eşitliğe dayanır!

Türkçesi kadın ve erkek eşittir; biri diğerini kendi istediği gibi şekillendiremez!

Çeşitli ortamlardaki söylemler ya da ifadeler Anayasa’ ya aykırı olamaz, olmamalıdır!

Neredeyse kadını eve hapsedecek bir zihniyetin zaman zaman ortaya çıktığı görülüyor. Bir takım neden ve gerekçelerle, her fırsatta kadını aşağılamak, hareketlerini kısıtlamaya kalkarak sınırlar koymak, kadının gelişimini köreltmekten başka hiçbir işe yaramaz!

Türk toplumunda kadının saygın bir yeri vardır.

Kadın ve erkek eşit haklara sahiptir.

Asla unutulmasın; Eski Türk toplumlarında hem erkek hem kadın eşit haklara sahipti ve cinsiyet ayrımı asla yapılmıyordu.

Bozkır Türk devletlerinde, kadına karşı şövalyelere yakışır tarzda bir saygı vardı. Çadıra giren oğul babasından önce annesine saygı gösterirdi. (L.N. Gumilev, Eski Türkler, İstanbul, 2013, Sayfa 101)

Oldukça uzun zaman diliminde kurulup yaşayan Türk devletlerinin toplumlarında kadının yeri oldukça önemliydi.

Eski Türk kadını erkeklerden kaçan, evin ancak harem kısmında yaşayan bir zümre değildi. (Arsal, Sadri Maksudi, Türk Tarihi ve Hukuk, Ankara, 2014, Sayfa 338).

Eski Türk toplumunda kadınlar hakları olmayan, pasif bir grup olmaktan çok uzaktı; kadınlarımız cinsiyet ayrımı asla yapılmadan, sosyal ve siyasî hayatın her noktasında aktif olarak yer almış, saygı gösterilmiş ve değer verilip, korunmuş bireyler olarak yaşamışlardı. 

Türk kadınları büyük bir serbestliğe sahipti. Ata binmek, avlanmak, dövüşmek ve şaman ayinlerini düzenlemek gibi görevleri üstlenebilirlerdi. Boyları üzerinde çok etkili oldukları ve hatta devlet içinde yüksek görevlere geldikleri dönemler de olmuştu. (Roux, Jean- Paul, Türklerin Tarihi, İstanbul, 2013, Sayfa 138).

Kadınlar isim sahibi bireyler olarak, evlere hapsedilmemiş ve aktif olarak sosyal hayata katılımları sağlanmıştı.

Dolayısıyla eski Türk kadını hem özel hukukun hem de kamu hukukunun tanımladığı hak ve görevlere büyük oranda sahipti.

Değerli Okurlar,

Kadın- erkek eşitliği ve kadına değer verilmesi konusunda görüşlerimi  her fırsatta açıklamaya devam edeceğim.

Ancak, son derece önemsediğim bir haberi paylaşmak isterim.

İran'da İbrahim Reisi'nin ölümü sonrası yapılan cumhurbaşkanı seçiminin 5 Temmuz 2024 günü yapılan ikinci turunda Sayın Mesud Pezeşkiyan, oyların yüzde 53,7'sini alarak ülkenin 9'uncu Cumhurbaşkanı oldu.

Tecrübeli bir milletvekili olan Pezeşkiyan, daha önce 4 kez milletvekili seçilmiş, Muhammed Hatemi döneminde (2001- 2005) Sağlık Bakanı olarak görev yapmış, 2016- 2020 yılları arasında Birinci Başkan Yardımcılığı görevini üstlenmişti.

Eğitimi kalp cerrahı olan Pezeşkiyan, daha önce Tebriz Tıp Bilimleri Üniversitesi'nde rektör olarak görev yaptı ve şu anda İran'ın kuzeyindeki bu prestijli üniversitenin akademik kadrosunda yer alıyor.

Türk toplumu tarafından bilinmesinde yarar var:

Mesud Pezeşkiyan Türk kökenli İranlı siyasetçidir. Batı Azerbaycan eyaletinde Mahabad dünyaya gelen Pezeşkiyan evinde Farsça yerine Türkçe konuştuğunu dile getirmişti. Mesut Pezeşkiyan daha önce verdiği bir röportajında “Ben Türküm. Annem de babam da Türk. Türklüğümle gurur duyuyorum. Evde çocuklarımla Farsça değil, Türkçe konuşuyorum” dedi.

İran’ da yaşayan milyonlarca Türk kökenli vatandaştan biri olan Pezeşkiyan, bir Türk ve Türklüğü ile gurur duyuyor.

Bilinsin!

Gününüz aydınlık ve esenlik dolu olsun.

NE MUTLU TÜRK’ ÜM DİYENE!