30.04.2024 Tarihli yazımın başlığı  ‘’Mali Müşavirlerin haklı Protestosu’’ idi. Bugün gelinen noktada 130 bini aşkın Mali Müşavir,  geçtiğimiz hafta Ankara’da Enflasyon düzeltmesi adı altında üç ayda bir geçici vergi dönemlerinde düzeltme istenmesine  ve buna bağlı olarak yılda bir kere düzenlenmesi zorunlu olan  bilançoların üç ayda bir talep edilmesine  isyan ederek eylem yaptılar.

Mali Müşavirlerin,  sorunsuz çalışan bir sistem,  beyan ve bildirimlerin sadeleştirilmesi, ölçüsüz işgücüne son verilmesi, ücretlerini meslek mensubunun kendisinin belirlemesi taleplerine  bugüne kadar kulaklarını tıkayan Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın, bütün bu iş yükü  yetmiyormuş gibi  yıl sonlarında yapılan işlemlerin her üç ayda bir yapılmasını talep etmesi bir meslek örgütünü haklı olarak ayağa kaldırdı.

Düzenlenmesi, süresinde sağlıklı yetişmesi neredeyse imkansız olan ve KOBİ niteliğindeki işletmeleri olumsuz etkileyecek bu uygulamayı bakanlık inatla devam ettirmek istiyor.

Türkiye’deki Orta Büyüklükteki  işletmelerin bir çoğu yabancı kaynak ile faaliyetlerini sürdürmektedir. Enflasyon muhasebesi uygulaması ile enflasyonun vergilendirilmesi,  yeni TBMM kanunlaşarak yürürlüğe giren zarar etse dahi şirketlerden vergi talep edilmesi  ve cezaların ödenemeyecek tutarlarda arttırılması, zaten zorda olan KOBİ niteliğindeki  işletmeleri  faaliyetlerini sürdüremeyecek duruma getirecektir.

KOBİ diye adlandırdığımız Küçük ve Orta Büyüklükteki  İşletmeler, çoğunlukla  borçlanarak yani yabancı kaynak sağlayarak faaliyetlerini sürdürmektedirler.  Bu gün borçlanma maliyeti  vergileri de ilave ettiğinizde neredeyse yıllık %70’lere ulaşmaktadır.  Daralan piyasalarda bu faizler ile faaliyetlerini sürdüremeyen işletmeler kendilerini korumak için, kısaca söylemek gerekirse batmamak için son günlerde konkordatolarını ilan etmektedir. 2024 yılının ilk beş ayında bu sayı 500 işletmeye ulaştı ki,  bugünlerde bu sayısı artmakta ve artmaya devam edecek gibi görünüyor. Konkordato  sayısındaki artıştan endişelen  bankalarında kendilerini korumak için kredi musluklarını kapatmaya başlaması muhtemeldir.   Alacakların tahsil edilememe endişesinin yayılması  ise   domino etkisi yaratacaktır. Böyle bir kriz yaşanma  tehlikesi, önümüzdeki en önemli gündemimiz olmak zorundadır.

Bu ekonomik şartlarda Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın öz sermayesi düşük, borçlu işletmelerden enflasyon vergisi ile zarar etseler dahi vergi  talep etmesi , cezalarda artışa gitmesi, ateşe körükle gitmekten farkı bir şey değildir.  Bakanlığın bunun yanında sistemin belkemiği olan Mali Müşavirlere gereğinden fazla iş yükü ile yüklenerek, seslerini duymaması , isyan edecek hale getirmesi  ise akla sığmamaktadır.

Hangi ekonomik  program, üreten firmaları, özellikle gelişmekte olan KOBİ niteliğindeki işletmelerin  faaliyetlerini sıkıntıya sokacak oranda faiz, vergi ve yüksek cezalar ile muhatap eder bilmiyorum. Her halde ilk örneğini Türkiye yaşayacak.  ‘’Faiz sebep, enflasyon sonuç’’  uygulamasında olduğu gibi.