GÜNAYDIN Değerli Okurlar,

Hayat her geçen gün ekonomik ve sosyal yönden giderek zorlaşıyor. Ekonomik krizi düzeltmek için göreve getirilen Maliye Bakanı, birinci yılını doldurdu. Sofrada erime durmadı.

Açlık sınırı Mayıs 2023’ te 10.362 TL iken, Nisan 2024’ te17.725 oldu.

Yoksulluk sınırı ise Mayıs 2023’ te 33.757 iken, Nisan 2024’te 57.736’ ya yükseldi. (Ulusal Basın, 6.5.20024)

Tabi bu arada en düşük emekli maaşının 10 000, asgari ücretin 17.002 Tl olduğunu unutmamak lâzım.

Asgarinin asgarisi ile geçinmek bir sanat haline geldi. Her gün daha da fakirleşiyoruz. Bu enflasyonist ortamda zenginleşenler varken, geniş halk kesimleri giderek fakirleşiyor. Zengin sayısı son iki ayda en çok artan ülke Türkiye… Bir kesim zenginleşiyorsa, demek ki geri kalan büyük kesim fakirleşiyor. Bu kaotik ortamda, bir de kişisel çıkarı için durumu suiistimal edenler var.

Pazarlarda artık sebze ve meyveleri toplamaya çalışanların sayısı artıyor. Bu övünülecek bir durum değil!

Elbette ekonomi uzmanları gereken açıklamaları yapıyor ve önerilerini sunuyorlar ama buna kulak veren var mı yok mu, bunu anlamak pek mümkün olmuyor.

Kanaatimce, kamu kesiminin hem harcamalarını kısıtlaması, hem de toplumun geniş kesimini olumlu yönde etkileyecek biçimde harcamalara dönüştürmesi lâzım.

Örneğin, gelirden yüksek pay alanlardan bir servet vergisi, çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alınması gereken bir tablonun ortaya çıkması gerekmiyor mu?

Açıklama, toplumun da tasarrufa önem vermesi yönünde… Dar gelirli ne tasarrufu yapacak, eline geçenle hayata tutunmaya çalışan bir insan neyi nasıl tasarruf edecek?

Bir yetkili, "Enflasyonla mücadele topyekûn mücadeledir. Kamusuyla, özel sektörüyle, sivil toplumuyla bu mücadelede bütün kesimlerin elini taşın altına koyması gerekiyor. Gereksiz harcamalardan, ihtiyaç duymadığımız tüketimden kaçınmamız gerekiyor." şeklinde bir açıklama yaptı.

Toplumda geniş kesimlerin açlık ve yoksulluğu azalmadı ki, tasarruf yapsın! Toplumun geniş kesiminde taşın altına konacak el mi kaldı?

Enflasyon kendiliğinden düşmez. Enflasyonu besleyen damarların kesilmesi lâzım. Bu konuda çok net bir program ihtiyacı var. Esasen bataklıkların kurutulması şart, sivrisineklerle uğraşmanın (yok lokantalar pahalı satıyor, yok marketler çok pahalı satıyor gibi) bir faydası yok.

Ben emekli sade bir vatandaşım, dikkatimi çeken konuları buradan bazen haddim olmadan paylaşıyorum.

Bence enflasyonla mücadelenin bedelini toplum ödememeli…

Kanaatimce, uzun yıllara dayanan ekonomi politikaları nedeniyle konu geldi kemer sıkmaya dayandı.

Örnek olması için yazıyorum. Hollanda Başbakanı Mark Rutte gibi Avusturya Başbakanı Tony Abbott, İtalya Başbakanı Matteo Renzi de, ofislerine bisikletle gidiyorlar. Belçika Kraliyet Ailesi mensuplarından Kral Philippe ile Kraliçe Mathilde’ yi her an bisikletle görmek mümkün. Kimseye siz de bisikletle gidin demiyorum, burada amacım zihniyet farklılığını vurgulamak!

Meksika’da Devlet Başkanı seçilen Andres Manuel Lopez Obrador, başkanlık uçağını değil, tarifeli uçakla seyahat ediyor ve “Başkanlık uçağına binmeyeceğim. Bu kadar yoksulluğun olduğu bir ülkede lüks bir uçağa binmekten utanırım” diyor.

İsveç yasalarına göre başbakanın eşi, resmî görevi olmaksızın devlet uçağıyla seyahat ediyorsa, seyahat masraflarını başbakan ödemek zorunda. Ödeme, normal uçuşa denk gelecek şekilde fiyatlandırılıyor. Ayrıca kurallara göre, başbakanın eşinin otel masraflarının yüzde 25’ ini de kendi cebinden ödemesi gerekiyor.

Bir de bazı toplumlardaki “İtibarda tasarruf olmaz” zihniyetini ve bu zihniyetin takdir ve kabul gördüğünü düşünün.

Bugünlük de bu kadar olsun.

Elbette yeri geldikçe konu hakkındaki düşüncelerimizi paylaşacağız.

(NOT: Kolektif hafızanın canlı tutulmasında, bazı tarihî olayları hatırlamanın ve bazı günleri genç beyinlere kazımanın özel anlamı vardır. Böyle özel günlerden biri de, 19 Temmuz’dur. 19 Temmuz Cuma günü, Yalova’ nın düşman işgalinden kurtuluşunun 103’ üncü yıldönümü… Hangi etkinliklerin yapılacağını herkes gibi ben de çok merak ediyorum.)

Gününüz aydınlık ve esenlik dolu olsun!