GÜNAYDIN/ TÜNAYDIN Değerli Okurlar,
Küçük bir yazı dizisiyle Cumhuriyet’ in kuruluş günlerini hatırlıyorduk. Kaldığımız yerden devam edelim.
Atatürk’ün Cumhuriyet’in ilânına nasıl hazırlandığını Celâl Bayar şöyle anlatır:
“...O sıralarda Meclis’te bilhassa Fethi Bey’in şahsına ve icraatına karşı şiddetli tenkit ve şikâyetler başlamıştı. Fethi Bey, hükûmet reisliğini daha iyi başarabilmek ümidiyle Dâhiliye Vekilliği’nden istifa etti. Bununla beraber muhalefet edenlere karşı kuvvetli bulunmak imkânını sağlayamadı. Muhalefet artık Fethi Bey ve hükûmetini vazifesini sükûnla ifa edemeyecek bir hale getirmişti. Sonunda Fethi Bey ve hükûmeti istifa etti. Meclis havası karşısında Parti, yeni hükûmetin kurulması için bir aday listesi hazırlamış bunu açıklıyordu. Adaylar arasında Hariciye Vekilliğine Yusuf Kemal, İktisat Vekilliğine de beni göstermişlerdi. Benim bundan haberim yoktu. Tam salona girdiğim zaman ismimin okunduğunu duydum. Arkadaşlara sordum. İktisat Vekilliğine parti tarafından aday gösterildiğimi söylediler. Diğer adaylara da baktım. O günün şartları içinde bu kişilerle kurulacak hükûmet de Fethi Bey’in durumunda kalacaktı. Oysa çok daha kuvvetli bir hükûmete ihtiyacımız vardı. Derhal söz istedim. Önce bana teklif edilen görevi kabul edemeyeceğimi anlattıktan sonra şunları söyledim:
- Memleket bizden iyileştirme ve refah istiyor. Bunu temin için de çok kuvvetli bir hükûmet kurmamız lâzımdır. Okunan aday listesinde isimleri görülen kişiler, çekilenlerden kuvvetli değildir. Yenilerin eskilerden daha kuvvetli olması şarttır. Görevlendirmede acele etmeyelim. Bilhassa heyeti Vekile Reisi’ ni görevlendirmede düşünmeliyiz.
Söz alan diğer konuşmacıların tekliflerinden de kesin bir sonuca varılamadı. Nihayet Atatürk’ ün partiye davet edilerek, mevcut buhranın çözülmesi konusunda fikrine müracaata karar verildi.”
Atatürk de, Nutuk’ da o günleri şöyle anlatmaktadır:
“...Hükûmet istifa ettiği dakikadan itibaren, Meclis üyeleri, Meclis odalarında, evlerde, grup grup toplanarak yeni kabine listesi hazırlamaya başladılar. Bu durum, Ekim’in 28’inci günü geç saate kadar devam etti. Hiçbir grup, bütün Meclis’ ce kabul olunabilecek ve millet umumî efkârında iyi karşılanacak isimlerin yer aldığı bir aday listesi tespit edemiyordu.
Bilhassa vekillere aday düşünülürken, o kadar çok hevesli ve isteklilerle karşı karşıya kalıyorlardı ki, herhangi birinin diğerine tercihi suretiyle tespit olunacak listeyi kabul ettirmekteki güçlükler liste hazırlamakla uğraşanları ümitsizlik ve endişeye düşürdü. Gerçi İstanbul’ un bazı gazeteleri, bazı kimselerin fotoğraflarını koyarak Hükûmet Başkanlığı’ na seçileceği umulan (Muhterem Sima)’ları hatırlatarak dikkati çekmekte kusur etmedi. Gerçi gayretli bazı gazeteciler, 28 Ekim günü erkenden ( İstanbul’un yüzünü örten sabah sisinin örttüğü tül henüz sıyrılırken, deniz gökyüzünden, sahillerden akseden renklerle boyanmış, hareketsiz dururken) Marmara’nın durgun sularını yararak ilerleyen Deniz Yolları’nın vapurlarıyla Kalamış iskelesine çıkıyor... Yolda Rauf Bey’e rastlıyor... Ondan sonra (Büyük bir bahçenin içinde güzel Kalamış köşkünün çok güzel döşenmiş süslü salonuna) giriyor ve köşkte oturanın, çeşitli meseleler hakkında aldığı görüşlerini, bilhassa (Milli hâkimiyetimizi her şeye ve her şeye karşı koruyalım) nasihatini yayınlayarak umumi efkârı aydınlatmak hizmetinden geri kalmıyor. Fakat bu uyarma ve yol göstermeler Ankara’ya tesir edemiyordu.
Efendiler,
Her şeye ve her şeye karşı milli hâkimiyetimizin korunması tavsiyesinde bulunan zat, Halife’nin kendisine iltifatını (Allah’ın lütfu) sayan zattır.
28 Ekim günü geç saatte, toplantı halinde bulunan parti yönetim kurulu tarafından davet edildim. Parti Yönetim Kurulu Başkanı Fethi Bey idi. Fethi Bey parti adına yönetim kurulunca bir aday listesi hazırladığından ve bu hususta parti Genel Başkanı olduğum için, benim de görüşümün alınmasının uygun görüldüğünden toplantılarına davet ettiklerini bildirdi. Hazırlanan listeye bir göz attım. “
DEVAM EDECEK
Gününüz aydınlık ve esenlik dolu olsun.
CUMHURİYET ULUSAL ONURUMUZUN SİMGESİDİR!
TÜRKİYE CUMHURİYETİ’ NİN 100’ ÜNCÜ YILI KUTLU OLSUN!
NE MUTLU TÜRK’ ÜM DİYENE!