GÜNAYDIN/ TÜNAYDIN Değerli Okurlar,
Yerel basına çok büyük bir darbe olan “Tasarruf Tedbirleri” ne göz atarken, yıllar önce bizzat yaşadığım olaylar gözümün önüne geldi.
Son Yalova Kaymakamı ve kurucu vali Sayın Yaşar Yaycı’ yı takiben ilk Yalova Valisi olan Sayın Osman Nuri Evöyge, 1995 yılı Kasım ayı içinde göreve başladıktan bir hafta sonra, yerel basını tek tek ziyaret etmiş, basının sorunlarını dinlemiş ve görevi sırasında neler yapmak istediğini anlatmıştı.
İkinci Yalova Valisi Sayın Dr. Süleyman Oğuz idi. Onun fark edebildiğim ilk icraatı, göreve başladığından birkaç gün sonra, sabah 06 00’ da Devlet Hastanesi bahçesine giderek, sıraya girip numara almaya çalışan Yalovalı hemşerilerinin dertlerini dinlemek ve sorunları yerinde tespit etmek olmuştu.
Sayın Oğuz, bir gün sonra da yerel basını ziyaret etmişti.
Üçüncü Yalova Valisi Sayın Nihat Özgöl ise 10 Kasım 1997’ de göreve başlamıştı. Bir hafta ya da on gün kadar sonra, Altınova Kaymakamı Sayın Murat Sefa Demiryürek gazeteye geldi ve Yalova Valisi Sayın Nihat Özgöl’ ün kendisini aradığını, benim Yalova ile ilgili yazdığım bir yazıdan dolayı bizzat benimle görüşmek istediğini, söyledi. Vali Bey, yazımı okumuş ve bunun için Altınova Kaymakamı’ na talimat vermiş. Çok şaşırdığımı söylemeliyim.
Zaten birkaç gün sonra da gazeteye gelerek çalışan personel ile tanıştı ve gazetenin sorunlarını öğrenmek istediğini belirtti.
Geçmiş dönemlerde Belediye Başkanlığı görevinde bulunanların ise yerel basını tek tek okuyup incelediğini şahsen biliyorum.
Ancaaaak, günümüzdeki durum nedir bilmiyorum. Yani merkezî ve yerel kadroların yerel basını takip edip etmedikleri hakkında hiçbir bilgim yok.
Tespit ve değerlendirmemi özellikle belirtmek istedim.
Değerli okurlar, yerel basın önemlidir.
Yerel basın, niteliği itibariyle demokrasi açısından gerekli bir unsurdur. Sadece demokrasiye katılımcılığın yayılması açısından yüklendiği işlev bile yerel basını gerekli ve saygın yapar.
Yerel basın organları, yöresiyle ilgili her türlü olay hakkında halka bilgi vererek, olayların perde arkasını irdeleyerek, sorunların üzerine giderek ve sorunları ortadan kaldırmaya yönelik faaliyetleriyle söz konusu “duyuru” olanağını etkin bir biçimde gerçekleştirmeye çalışır.
Özellikle demokrasinin bir gereği olarak kabul edilen seçimlerde ulusal/ yaygın basın, genel konuları ele alır, ancak yerel olarak bütün adaylara, politikalarına ve uygulamalarına değinemez. Bu noktada, söz konusu boşluğu yerel basın doldurur.
Yerel basının demokrasi açısından bir başka önemi de alt kültürleri, yeni kültürleri ve kültürel gelişmeleri duyurmasıdır.
Her bölgenin kendine özgü değerleri vardır ve bu değerlerin korunmasında yerel basın önemli bir kitle iletişim aracıdır.
Ulusal basında, bu değerlere ayrıntılı olarak yer verilmesi her zaman mümkün olmaz.
Oysa yerel basın, yerel kültürün tanıtılmasında ve gelecek kuşaklara aktarılmasında çok önemli bir fonksiyon icra eder.
Ulusal basının birkaç satırda geçtiği yöresel haberleri, yerel basının en ince ayrıntısına kadar vermesi, yerel basının ulusal basından ayrılan önemli bir özelliği olarak karşımıza çıkar.
Bu durum, yerel basının, yöresi için en etkin kitle iletişim aracı olduğunu da kanıtlar.
Yerel basın, halkı bilgilendirirken günlük yaşamı düzenleyici bir etkisi de vardır.
Özellikle yerel gazeteler içerisinde, vatandaşların günlük hayatlarında kullanabilecekleri, belirli zamanlarda da çok gerekli olan ( hastaneler, eczaneler, oteller, ulaşım vasıtaları, vb.) bazı bilgiler bulunur.
Yerel basın kuruluşları olan yerel gazeteler, yayınlandıkları şehirlerin ve hatta ilçelerin insanları ile iç içedir ve onlardan bir parçadır.
Yerel basın, şehrinin bütün sorunları ile yoğrulur; hedef kitlesiyle ilişkisi çoğu kez, aile yakınlığı boyutlarına kadar varabilir.
Yerel basın, içinde bulunduğu toplum tarafından “içimizden biri” olarak algılanır ve önemsenir.
Yerel basın, yöresinde toplumunun aynası, konuşan dili, gören gözü ve işiten kulağıdır.
Görevlerini çok büyük bir özveriyle yerine getirmeye çalışan tüm yerel basın emekçilerine sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Millî Mücadele’ nin önderi ve Türkiye Cumhuriyeti’ nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ ün sözleriyle yazımı sonlandırmak isterim:
“… Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır.”
“… Gazeteciler, kanunun ve umumun menfaatlerinin aksine muamelelere şahit ve vakıf oldukları takdirde gerekli yayında bulunmalıdır.”
“… Matbuat hiçbir sebeple tahakküm ve nüfuza tabi tutulamaz.”
Gününüz aydınlık ve esenlik dolu olsun!