Merhaba saygıdeğer okurlarım;

Bu hafta sizlerle siyasi geçmişim olmasına rağmen ne bir tartışma ne de düşüncelerimi kaleme alma gibi atılımım olmadı desem yanlış olmaz.

Ama gel gör ki, göz göre göre Türkiye Cumhuriyetini bir de üstelik vatandaşı olup, çoluk çocuklarının bu topraklarda geçimini sağlayan vatandaşlarımızın bu tavrı, inanın hiç ama hiçte hoş değil.

Barış için çırpınan devlet büyüklerimizin yeter artık diyerek toplumumuzun inanmakta zorlandığı örnek beyanatların altında, öküzün altında buzak arıyorlar.

İktidar ortağı şunu demiş, bunu demiş, Başkanın bundan haberi varsa neden kendi söylememiş, yoksa Başkandan habersiz mi demiş gibi bir çok aklı başında kişilerin haber kaynağı oldu bu son günlerde.

Bence bu konu memleketimize büyük acılar yaşatan hem maddi hem de manevi geleceğimizi frenleyen 40 küsür senedir başımıza bela olan, gözle görünür bu çabanın ortadan kalkıp tüm kürt kardeşlerimizle kucaklaşabilme imkanı söz konusu ise, hükümetin başı dese ne fark eder, ortağı dese ne fark eder.

Ancak bu tebliğin sonunda bazı isteklere yönelik meselenin yokuşa sürülmesi olur ki, barışa niyet olmadığı sonucuna varılır.

Bu toprakları devlet yapma adına birçok Laz, Gürcü, Çerkez, Arnavut, Alevi, Roman vs. kardeşlerimiz gibi şehitlerimizin de yok sayılması söz konusu olur.

Mesele huzur içinde yaşamaksa Türk kimliğinin ve bayrağının altında yaşarken bu konudaki vazifelerimizi yerine getirirken, kimliğimizin diğer parçası olan ırki varlığımızdan da vazgeçmeyeceğiz.

Türk bayrağı çatısı altında birlik ve beraberlik içinde, Çanakkale’de yatan şehitlerimizi örnek alarak bir arada yaşamanın huzuru içinde, yabancı bazı devletlerin boyunduruğundan uzak yaşayacağız.

Türkiye Cumhuriyeti toprakları herkese yetecek imkana sahiptir. Sömürgeci damgasını yemiş birçok devlet bizim yerimizde olsa ayda bir hükümetsiz kalırlar.

Kırk yıldır başımıza ördükleri terör belası ile bir hafta yaşayamazlar. Bunu da bildikleri için sömürülmemeye yanaşmayan devletleri tıpkı biz Türkiye gibi, yalan yanlış vaatlerle içten içe beyni yıkanmış vatandaşlarımızla maddi, manevi yok etmeye çalışıyorlar.

Çünkü Allah Allah sesleri ile ölüme gidecek askerleri yok. Olanlarda oturduğu yeren düğmeye basıp çoluk çocuk demeden yok ediyorlar.

Bunlar barışı felaket olarak görürler, barış demek kendi yağınla kavrulmak demek. Barış demek ortalama 30 bin dolar maaşları, 3-4 bin dolara düşmek demek, her ailenin 2 evi kapılarında 2 arabaları olması söz konusu iken, bisikletle işe gitmeleri demek.

Netice itibari ile Devlet Bahçeli’nin tartışmalı beyanatını ciddiye alıp hiç olmazsa eli silahlı örgütlerle bağını koparmaları, mecliste ve halkın gözünde beklenen bir barış olur ki bu da kem gözlere inat başlangıç olur.

Türkiye Cumhuriyeti topraklarının huzura kavuşması, ekonominin de özlenen boyuta varmasıyla, yeni bir miladın başlangıcı olur.

Belki de dağlarda mağaralarda ölümü bekleyen terör elemanları diğer arkadaşları gibi silahlarını bırakıp Türkiye Cumhuriyeti topraklarına ayak basarlar ne dersiniz. Saygılarımla.