Geçtiğimiz hafta Merkez Bankası Para Politikası Kurulu, Politika faiz oranını %50 seviyesinde sabit tutma kararı aldı.
Döviz rezervlerinin azalmaması için kur artışına müdahale etmenin, yüksek faiz politikası uygulanmasının ekonomik hayatımıza nasıl etki ettiğini ve gelecek dönemlerde nasıl sonuçlanacağını bence bu kararı alanlar dahi tahmin edemiyor. Gizli bir IMF programı uygulandığı gündemde. Yüksek faiz ülke ekonomisini nasıl etkiliyor, nasıl etkileyecek yaşayıp göreceğiz. Ancak bugünü değerlendirerek ne ile karşılaşabileceğimiz tahmin etmek çok zor değil.
Mevduat hesaplarını, yüksek faiz ile değerlendirenlerin, bugün faiz yüksek gibi görünse dahi cari enflasyon karşısında mevduatları erimeye devam etmektedir. Bu kişilerin mevcut durumda, bugün başka bir yatırım aracını tercih etmeleri de çok akılcı görünmüyor.
Faizlerin %50 düzeyinde olması yabancıların (bu kişi veya kurumlara yabancı yatırımcı demek mümkün değil) ülkeye sıcak para girişini hızlandırdı. %50 gibi yüksek faiz elde eden bu yabancılar, kısa vadede mevduatlarını kapatıp, bozdurdukları dövizden daha fazla dövizi alıp ülkeden çekip gideceklerdir. Böyle karlı bir yatırımı başka bir ülkede bulma ihtimalleri çok düşüktür.
Mevcut döviz kurları, bugün olması gerekenden daha düşük işlem görmektedir. Bu nedenler ile İthalatımız artmakta, maliyetlerin ve işgücünün arttığı turizm sektöründe ülkemiz tercih edilir olmaktan uzaklaşmaktadır. Yerli turist dahi kurların düşük, enflasyondan kaynaklanan yurt içinde fiyatların yüksek olması sebebiyle Türkiye yerine yunan adalarında, yurt dışında tatil yapmayı tercih etmektedir. İhracat potansiyeli yüksek sektörler, özellikle konfeksiyon sektörü düşük kur, yüksek maliyetler ile rekabet gücünü yitirmiş, zor günler yaşamaktadır.
Cari açık, ülkeye giren döviz ile çıkan döviz arasındaki makas sürekli açılmaktadır ki, ülkeye giren sıcak paranın ekonomideki endişeli bir ortamda ülkeyi terk etmesi en fazla beş dakikadır.
Merkez Bankasının faiz oranı aynı zamanda bankaların mevduata verdikleri faiz oranını da belirliyor. Bu oran bugün yıllık %50 civarında. Bankalar bu maliyetler ile aldıkları mevduattan ve riskten korunmak için kredi faizlerini her geçen gün arttırmakta, güvence için özel sigorta, ipotek gibi koruyucu tedbirler almaktadır. Bu nedenler ile tüketici kredi faizleri, vergileri de dahil ettiğinizde %100 oranını geçmektedir. İşletmelerin kullandıkları faiz ise %70’ler civarındadır. Bu kadar yüksek faiz ile kredi kullanan işletmelerin sermayeleri ise her geçen gün erimektedir. Çünkü, işletmelerin yatırım yaparken, borçlanmalarında iki yıl gibi kısa bir sürede faizlerin %9’dan %70’lere çıkma ihtimalini hesap etmeleri mümkün değildi.
İşletmelerin ödedikleri yüksek faizler ise mevduata yatırım yapan yabancılara büyük kazançlar sağlayacak, işletmelerin kaynakları yabancılara bir nevi transfer edilecektir. endişeli bir ortam hissettiğinde yabancılar, kısa süre içinden sıcak paralarını ülkeden çıkaracaktır. Bu sıcak para çıkışı çok hızlı olduğu taktirde ki bugünün teknolojisinde bunun birkaç dakika olduğu söyleniyor, o zaman 2001 yılında yaşadığımız krizden daha ağır bir kriz yaşamamız ise kaçınılmaz olacaktır.
Dilerim, uzun bir süre siyasilerin önüne yazar kasa, anayasa kitapçığı fırlatılmaz. Fındık kabuğunu dahi doldurmayacak bir mazeret üretilmez. Çünkü ekonomide hızlı, ani kararlar neticesinde yaşanan krizlerin bedelini hep vatandaşlarımız ödüyor.