Merhaba saygıdeğer okurlarım;

Cennette Bir Mevsim adlı kitabın yazarı Serhat Kestel hanımefendinin büyük babamla yani Tevfik Çavuş’la soru cevap şeklinde geçen söyleşisi arşivlerde dahi olmadığı kanaatindeyim.

Hatta Tevfik Çavuş’un kendi derlediği Atamızla ilgili kitabında dahi değinmediği birçok anının, yazarımız Serhat Kestel hanımefendinin kitabında olması büyük bir başarı olsa gerek.

60 yıl evvel basılan Cennette Bir Mevsim adlı bu kitabın elimize geçmesi biz yakınlarımdan ziyade, Atamız sevenler adına da bir sürpriz olsa gerek.

Yazarımızın ilk sorusu Tevfik Çavuş’un müstecirliği konusunda olmuş, başlamış anlatmaya. Kaplıcalarımızın 1900’lü yıllarında 3 ortak müsteciri vardı, ikisi yabancı biri de Türk. 8 Ekim 1912 ile 10 Ağustos 1913 yıllarında Başkan Savaşı yanında 1915 Çanakkale Savaşı sonrası büyük bir sel felaketi kaplıcayı çamur deryası içine gömmesi, o günkü müstecirlerin sessiz sedasız ayrılmalarına yol açtı.

Daha sonra Sağlık Bakanlığı görevlileri bana teklif ettiler müstecirliği bende kabul ettim. Büyük uğraşlar sonucu 6 ay gibi bir müddet sonra yeni bir açılış ve heyecanla yola koyulduk. Uzun bir süre müstecirliğini yaptığım işletme yeniden duyulmaya rağbet görmeye başladı uzun yıllar.

Yazarımız tekrar sorar neden ne oldu da müstecirliği bıraktınız sorusuna karşılık, ilk önce vatanıma daha sonra da Atama emanet ettim gönül huzuru ile. Nasıl oldu biraz açar mısınız deyince, tekrar başlamış anlatmaya.

Ben istememe rağmen arkadaşlarım benim adıma ilan bastırmışlar. Atatürk ve arkadaşları Yıldız (Şole) Köşkünde Kılıç Ali, Recep Zühtü, Bozüyüklü Salih, Dahiliye Vekili Şükrü Kaya, Hoppeli Hasan Cahit ile sohbet ederken benim ilanım Atamızın eline geçince soruyor arkadaşlara, burası nerenin ilanıdır deyince, Yalova kazasında bir kaplıca derler.

Atamız müddeti hayatında bir yere giderken akşamdan filen yere gideceğini söylemek adeti değilmiş. Konu uzun siz saygı değer okurlarımı da sıkmak istemem. Tabi ki köşemdeki yerimi de aşmak istemem. Haftaya konunun devamında buluşmak üzere.

Saygılarımla.