GÜNAYDIN Değerli Okurlar,
Londra’daki Askeri Müze’nin (Imperial War Museum) birinci katı 1’inci Dünya Savaşı objelerine ayrılmıştır. Buradaki çeşitli savaş silâh, araç ve gereçlerini incelerken birden karşınıza bir resim çıkar. Sarıklı ve sakallı bu şahıs, Mekke Şerifi Hüseyin’dir.
Resmin çerçevesi altında, cam bir muhafaza içinde, (Büyük Britanya yapımı, Lee- Enfield Rifle model, 7.7 mm. çapında, daha çok ‘ Enfauser’ adıyla bilinen ) küçük bir filinta görülür. Mekanizma kapağı üzerinde eski harflerle kazılmış şunlar yazılıdır:
“Mekke Şerifi Hüseyin Efendi Hazretlerine,
Osmanlı Ordusu’nun Çanakkale Muharebeleri’ nde İngiliz Ordusu’ndan ganimet olarak aldığı bu filintayı zat-ı devletlerine hediye etmekle kesb-i şeref eylerim (büyük şeref duyarım). Başkomutan Vekili Enver…”
İngiliz SMLE (Short Magazine Lee Enfield) tüfeği üzerindeki bu yazıyı çok kişi fark etmez, zaten fark etse de okuyamaz.
Onlar için ilginç olan filintanın yanındaki İngilizce yazılı açıklamadır. Burada yazılı olanlar ise şöyledir:
“Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Orduları Başkomutan Vekili Enver Paşa, Çanakkale’de Osmanlı askeri tarafından ele geçirilen bu İngiliz filintasını Mekke Şerifi Hüseyin ‘e, Şerif Hüseyin de bu filintayı o tarihlerde Arap Yarımadası’nda bulunan İngiliz Yarbayı Lawrence’e vermiş, Lawrence de bu silâhla Türk askeri öldürdükten sonra, bu filintayı İngiltere Kraliçesi’ne hediye etmiştir.”
Dikkatli bir göz, tüfeğin üzerindeki T. E. Lawrence’ nin adının baş harflerinin ve armağan tarihini de hemen fark eder:
“ T. E. L. 4.12.16”
Tüfeğin üzerindeki çentiklerin ne anlama geldiği tam olarak bilinmiyor ancak her kesiğin şehit ettiği bir Türk askerine ait olduğuna dair söylenceler var.
Lawrence’ in Türklere olan kini, Arapların ihanetiyle, yüz yıl önce ticaret yollarını ve petrol bölgelerini kontrol altına almak isteyen İngiliz ve Fransız orduları karşısında yenilen IV. Ordu çekilirken, Eylül 1918’de Şam ve Halep civarında esir düşen askerler için yanındaki Arap isyancılara; “ Türkleri esir almayın hepsinin başını kesin” talimatıyla da görülüyor.
Tam dört yüz yıl boyunca Osmanlı tarafından korunan, kollanan, kavm-i necip denilerek el üstünde tutulan, askerlikten ve vergiden muaf sayılan Arapların, Lawrence adlı bu casusa inanarak İngiliz ve Fransızların safında yer alması, elbette tarihin ilgi çekici sayfalarını oluşturuyor.
Tüfeğin ele geçiriliş öyküsü ise kısaca şöyle…
Çanakkale Muharebeleri’ nde İngiliz askerleri çekilirken, çekilmeleri fark edilmesin, siperlerin boşaltıldığı anlaşılmasın, mevzilerde askerlerin bulunduğu izlenimi yaratılsın diye, yüzlerce tüfeği belirli aralıklarla siperlere monte ederler, tetiklerini de suyla ya da kumla çalışan kurdukları bir düzeneğe bağlarlar.
Belirli fasılalarla damlayan suyun ya da akan kumun etkisiyle tetiğe ağırlık binince veya ağırlık kalkınca tetik düşmekte ve tüfek ateş almakta, böylece siperlerde askerlerin bulunduğu etkisi yaratılmaktaydı.
Doğal olarak bir süre sonra bırakılan bu tüfeklerin atışı son buldu ve mevzilere giren askerlerimiz hepsini tek tek ele geçirdi. Ele geçen bu silâhlar envantere/ zimmete alındı.
Tüfeğin üstüne, savaşta ele geçirildiğini belirten şu sözü yazmayı da unutmadılar: “İğtinam olunmuştur”. Yani, “ savaş ganimetidir”(ele geçirilmiştir) anlamında…
Şerif Hüseyin, Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’ne ihanet ve isyan etmişti. Sonraları, Şerif Hüseyin, o günler içindeki duygularını şöyle dile getirdi:
“Hakkımdaki teveccüh ve teşviklerini teşekkürlerle itiraf ettiğim İngiltere hükümetiyle birlik halinde hareketle maddî, manevî menfaatler mevcut olduğuna icabet etmiştim. İngiltere kavmi ile yan yana harp ettik. İngiltere’nin şehamet (yiğitlik) ve azameti gözümün önünde tecelli edince artık vicdanım rahat ve emin bir halde harp ve cidal (boğuşma) sahalarına doğru yürüdüm. Düşmanlarımızın (Osmanlı Devleti’nden bahsediyor) Kutulamare’ de ve Çanakkale’de üstün bulunduğu zamanlarda bile, İngiltere’ye karşı olan emniyetim sarsılmadı.”
Şerif Hüseyin, İngilizlerin destek ve teşvikleriyle Hicaz Kralı oldu ama hükümranlığı kısa sürdü.
Vahabiler yönetimi ele geçirdiler. Şerif Hüseyin ile oğlu Ali, Kıbrıs’a sürüldü.
Elbette bu da ayrı bir yazı konusudur.
Gününüz aydınlık ve esenlik dolu olsun.