Sesizliğini bozan ve Yalova gazetesine konuşan Vefa Salman, sessizliğinin arkasında ki nedenleri, Yalova’ya dair olan bitenleri, yargı süreçlerini, Belediye’nin şu an içinde bulunduğu durumu, Yalova Belediyesi Eski Başkanı olarak değerlendirdi. Salman hakkında merak edilenleri, yıldırma politikalarına direnç gösterdiğini, işin siyaseten olduğunu, geçmiş dönem belediyecilikte başından geçenleri anlattı.
“Yalova kentine zarar verilmemesi adına da biraz sustum”
Vefa Salman, yargı sürecinde yaşadıklarını şöyle analttı: “Tabii ona sessizlik demek tam doğru değil. Sadece yargı sürecinden dolayı takip ettik. Gerek yargı sürecine bir zarar vermemek tabii yargı sürecine kadar adil ne kadar hukuk kurallarına bağlı işliyor, tartışılır. Ama yine de kulağımızı gözümüzü kentin üzerinden hiç ayırmadık. Nadas gibi geçti diyeyim. Mahkeme sürecinde, genel merkezde olan diyaloglarda her zaman olayın, konunun siyasetin içindeydik. Hiç kopmadık. Tabii bu dava sürecinin değişik ayakları vardı. O ayakların yanında ailelerde vardı. O ailelere bir şekilde hak edilmeyen çamuru sıçratmamak adına adımlarımızı dikkatli atmamız gerekiyordu. Herkesin çoluğu çocuğu var. Çünkü yarınlara bırakılacak yanlış bir uygulama, yanlış bir kelime bile onların geleceğinde hiç istenmeyen sonuçlar doğurabilirdi. Geçmişte bunları Türkiye'de yaşayanlar oldu. Bu cenderenin içine düşürmemek adına haksızca o dava sürecinde tutuklananları, bir şekilde olayın içerisine çekilmek istenenleri, koruma kollama adına zaman zaman sessiz kalmayı tercih ettim. Bu ev hiç susmayacağımız anlamına gelmiyordu. Artı bunun üzerine bir de yürüyen bir Yalova Belediyesi sistemi vardı. O sistemin ben sağlıklı, doğru yürüyebileceğini düşünmüştüm. Sahip çıkılacağını düşünmüştüm. Aşık olduğum Yalova kentine zarar verilmemesi adına da biraz sustum. Ancak gelinen noktada hiç de düşündüğüm gibi olmadı. Hani biz konuştukça özellikle ben konuştukça hata oranı yükselir. Daha çok bir şey yapma adına bocalarlar çamına batarlar diye düşünmüştüm ama benim düşündüğümden Yalova'yı, Yalova Belediyesi'ni çok daha kötü bir duruma getirdiler. Battı bile demek artık hafif kalır. Yalova Belediyesi sıfırın altına düştü. Şimdi biraz geriye gitmek lazım. Yalova'da 2004-2009 döneminde belediye meclis üyeliği görevinde bulunmuştum. Aktif siyasete girdiğimde bu ay otuz üç seneyi buldu. Ve artık belli bir olgunluğa da erdik. Ama o meclis üyeliğinden önce de siyasetin içinde rahmetli babam kanalıyla bulunmuştum. Rahmetli kayınpederim kanalıyla bulunmuştum. 1977’de babam meclis üyesi olmuştu. Ben meclisi daha o küçük yaşlarda takip etmeye başlamıştım. Babamın görev yaptığı komisyondaki dosyaları da zaman zaman evde alırdım bakardım. 1980 ihtilali o sürece bir darbe vurdu. Biz aslında siyaset açısından şanssız bir kuşağız. Siyasette bizim önümüz en ideal en genç yaşta on sekiz, on dokuzlu yaşlarda kesildi. Haklı olarak sağ sol çatışması, terör, ailelerinin çocuklarının öldürülmesi aileler de tabii evlatlarını siyasetten uzak tutmaya, içine sokmamaya, onun içerisine yönlendirmemeye meyletmişti. Haklıydı ebeveynler. Ama tabii bir de şu gerçek var. Kenti ülkeyi kim yönetecek? Başka dünyalardan başka ülkelerden insanların gelip de Yalova Belediye başkanlığı veya Yalova milletvekilliği, il başkanlığı, ilçe başkanlığı yapacak hali yok. Bu toprağın çocukları, bu coğrafyanın insanları, bu ülkenin insanları yapacaktı. Sıkıntılı süreçti. Yani tabii bir daha yaşamayı, demokrasinin, rejimin ara verilmesini kimse istemez. Sistem de o günkü döneme göre çok değişti. Şimdi ki başkanlık sistemi Türkiye'ye ne kadar oturdu. O çok büyük bir soru işareti. Bizim milletçe karakteristliğimizin karşılığı mı? Bence değil. Demokrasi herkese lazım. Özgürlük herkese lazım. Cumhuriyet herkese lazım. Bunun devamında tabii ki en önemlisi de o Cumhuriyet Halk Partisi'nde Oktar'ımdan bir tanesi ki bence en önemlisi laiklik ilkesi. Gelinen noktada uğratılan erozyon tabii ki gelecek adına bizleri hep endişe içinde bırakıyor. Zaten süren kavgamızda bu yönde. Evet 2013 yılının daha başlarıydı. Yalova siyasetinde 2014 yılının Mart'ında yapılacaktı. Yerel seçimler için ilk aday adaylığını açıklayan Vefa Salman'dı. Bunun zorlu bir süreç olduğunu biliyordum. Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi olarak partinin Yalova'da belediyeyi kazandığı ki o yıllarda henüz ilçeydi. Allah rahmet eylesin. Mehmet Durman büyüğümüz. 1973’te Cumhuriyet Halk Partisi Belediye Başkanı seçilmişti. 1977’ye kadar o görevi yürütmüştü. Onları da buradan tabii rahmetle anıyoruz. Cengiz Koçar büyüğümüz seksen dört seksen dokuzda Anavatan Partisi’nden seçildi. O zaman Sosyal Demokrat Halkçı Parti vardı. Anavatan Partisi'nden sosyal demokratçı partiye geçerek seksen dokuz seçimlerinde aday oldu. SHP'den de kazandık ki o zaman korkunç bir SHP rüzgarı vardı Türkiye'de. Şimdi baktığınız zaman Cumhuriyet Halk Parti diye bakarsanız yaklaşık 2014’e gelene kadar yani kırk bir yıl sonra seçim kazanmak hiç de kolay değildi. Bunun bir ciddi emeği, altyapısı, geçmişten gelen tabii burada aileler de devreye giriyor. Yalova şimdi büyük sayılabilecek illerden biri oldu. O yıllarda çok daha küçüktü ki yüzölçümü olarak Türkiye'nin en küçük ili. O dinamikleri harekete geçirmek gerekiyordu. Birçok faktör, kazanmamızda tabii ki etken oldu. Sivil toplum örgütlerinin içinde bulunmamız, basın sektöründe bulunmamızı ben her zaman önemserim. Bizim ata mesleğimiz biz hani okul okuyup da veteriner hekim olsak da hayvancılık kasaplıktı. İlkokulu, Atatürk İlkokulu'nda okudum. Ondan sonra yatılı okula Bursa'ya gittim. Ya bunu şundan anlatıyorum. Bir insanın yaşamında en çok arkadaş, çevre edindiği yıllar, ortaokul, lise yıllarıdır. Kendi doğup büyüdüğün kentte olunca o yelpaze daha da genişler. Yatılı okulda okudum. Yalova'da altı sene yoktum. Arkadan fakülteyi kazandım. Üstüne askerlik en fazla çevre yapacağım yıllarda Yalova'da değildim. Ama ne vardı? hayatım babamın kasap dükkanında geçti. Benim Yalova'daki çevremin genişlemesine esnafı tanımamda, Yalovalı aileleri tanımama da vesile oldu. Esnaflığın sosyal yaşamın o günkü günlerde Türkiye'nin yaşam biçimi çok daha güzeldi. Dostluk vardı. Arkadaşlık vardı. Yardımseverlik vardı. Insanlar birbirini severdi. Sayardı. Bugün geldiğimiz nokta gibi değildi. Akrabalık ilişkileri çok daha sıkıydı, çok daha bağlıydı insanlar birbirine. Seçim geldiğinde de hani derler ya niye ekersin onu biçersin diye zamanında aile büyüklerimizin de bizim de yürüdüğümüz, bu yaşam yolunda gerek iş hayatında gerek özel yaşantımızda bıraktığımız izler dokunuşlarımız belediye başkanlığı kazanmamızda ciddi anlamda etkili oldu. Tabii ki önce bir olaya niyetlendiğiniz zaman o sonucu zaferle alacağınıza inanmanız gerekiyor. Önce siz inanacaksınız. Aileniz başta olmak üzere yakın çevrenizi, siyasi partinizdeki arkadaşlarınızı, örgütünüzü inandıracaksınız. Ama en önemlisi tabii o aşamadan sonra çalışmak. Çalışmadan emek vermeden başarmak mümkün değil. Onun dışındaki başarılar tesadüf ya da belli bir rüzgarın etkisiyle oluyor. Hani zamanında Anavatan Partisi'nin rüzgarı olduğu gibi. Son yirmi yılda Adalet ve Kalkınma Partisi'nin rüzgarı olduğu gibi ama Cumhuriyet Halk Partisi hiçbir zaman bir Anavatan partisi ya da Adalet ve Kalkınma Partisi değildi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün benim iki büyük eserim var. Birisi Türkiye Cumhuriyeti, diğeri Cumhuriyet Halk Partisi diyerek ölümsüzce taçlandırdığı bir siyasi parti. Tabii yıllar içerisinde birtakım değişimler, evrimler oldu mu? Oldu. Partimizin bugün geldiği noktadan çoğu partili gibi ben de mutlu değilim. Eksikler, hatalar elbette süreç içerisinde oldu. Ama yine de Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye Cumhuriyeti'nin bu ülkenin olmazsa olmazıdır temel taşıdır. Ve gelecek adına da en büyük teminatıdır. Seçim sürecinde yoğun mesai verdik. Özellikle burada onun altını çizeyim. Ev toplantıları, kazanmamızda en büyük etkendir. Karşımızda büyük bir güç vardı. Tek başına bir iktidar vardı. İktidarın nimetlerini, maddi manevi tamamen kullandılar. Burada siyasi figür olarak Yalova'da daha önce belediye başkanlığını iki kez yapmış. Tabii ki yazı yapmış derken bir Anavatan Partisi'nden daha sonra da Demokrat Parti'den seçilip Adalet ve Kalkınma Partisi'ne geçmiş. Yakup Koçal vardı. O gün Adalet ve Kalkınma Partisi'ne uğur ettin dediğim kimseye oy bırakmadılar sağ olsunlar. Yüzde yetmiş oy alıyorlardı. Böyle bir algıyla, böyle bir imajla yola çıktılar. Ama tabii kazın ayağı öyle değildi. Ve nitekim de öyle olmadı.”
“Yalova, vefayla başladı”
Göreve geldiğinden itibaren Yalova’yı daha iyi bir kente dönüştürmeyi hedeflediklerini ifade eden Salman, “Yalova çok bir benzeri olmayan özel bir süreç yaşadı. Seçim tekrar edildi. İki kez ve kazanıldı. İlk çıktığım tarihle Haziran 2014’te kazandığımız seçime baktığımız zaman bir buçuk yıllık bir çalışmayı, bir süreci kapsadı. Bu da ne yürek ne beyin ne vücut kolay kolay dayanması mümkün değil. Allah gayret kuvvetini veriyor. İnsanların bize verdiği pozitif enerji bizim başımızı dik tuttu. Ve ben hiçbir gün dahi inancımı kaybetmedim. İlk karar verdiğimde, eşimle konuştuğumda da ben kazanacağıma inanıyordum. Yakın arkadaşlarımla konuşmaya başladığımda da kazanacağıma inanıyordum. Parti ve aday adayı olacağım zaman da kazanacağıma inanıyordum. Adliyede sandıklar sayılırken özellikle Mart'ta yapılan seçim sonrası seçim iptal olsa bile yine kazanacağıma emindim. Kazandık. 2019’da seçimden sonra yirmi bir gün ben belediye başkanlığı yaptım. Mazbatam duruyor zaten. Yirmi bir günlük belediye başkanı, yirmi bir günlük mazbatayla. Tekrarlanınca tekrar kazandık. İkinci mazbatayı aldık. Türkiye'nin seçimi oldu. Türkiye'nin en küçük ilinin belediye başkanının bu kadar tanınması başka türlü mümkün değildi. Ben o yüzden aslında Adalet ve Kalkınma Partisi'ni de teşekkür borçluyum. İyi ki seçimleri iptal ettirdiler. Iptal ettiler diyorum. Çünkü iptal ettirdiler gerçekten iptali gerektirecek bir durum söz konusu değildi. Zorlamayla iptal ettirdiler. Türkiye'nin tanınmış insanları arasına girdik o süreçte. Yalova bir kez daha tanındı. bir kez daha Türkiye gündeminde Türkiye kamuoyunda epey bir süre konuşuldu, edildi. Daha sonra beş yıllık yaklaşık bir belediye başkanlığı sürecimizde elimizden geldiğince hakkını vermeye çalıştık. Mütevazı yaşamı seven egolarını çok yıllar önce törpülemiş bir adamım. Ama şu bir gerçek. Çalıştık mı çalıştık. Başarılı mıydık? Vallahi başarılıydık. Kendimizin ifadesiyle sloganımız Yalova vefayla başladı. Birlikte yöneteceğiz sevgiyle büyüteceğiz de. Yalova'da sevgi tohumlarını yaydık. Yalova Türkiye'nin en örnek kentlerinden biriydi. Gerek insanların birbirine duyduğu sevgi, saygı açısından ki bu zaten dönemin görev yapan emniyet müdürüyle de hep konuştum. Suçun en az olduğu illerden biriydi. Yaşanacak iller arasında en tepedeydi. Biz ciddi anlamda katkı koyduğumuzu düşünüyorum. İnsanlara dokundukça Yalovalı hemşehrilerimizden bahsediyorum. Ayrım yapmadıkça din, dil, ırk, zengin, fakir, kadın, erkek yaşlı, çocuk zaten karşılığını size bizim insanımız veriyor. Bunun vermemesi mümkün değil. En kenar mahallesinden en merkez mahallesine kadar bu süreci yürüttük, yönettik Iki bin on dokuz seçimleri geldi. Yeniden aday olmaya karar verdik. Partimiz tekrar bizi aday gösterdi. Aslında eskiler eski belediye başkanları, hep söylerler. En zorun ikinci seçim olduğunu söyledi. Aslında bizim bir anlamda o üçüncü seçimimizdi. Çünkü bende şu anda üç tane mazbata var. Bunu söylerken şunun da altını çizeyim. Çok ilkleri yaşadım ben Yalova'da aynı partiden üst üste seçilen ilk belediye başkanı oldum. Bu benim için tabii bir onur ve gurur. Bir de altı yıl veya beş yıl gibi bir süreçte üç sefer seçime girdik, üç sefer kazandık. Bu herkese nasip olacak da bir durum da değil. Tabii bu iktidarı çok rahatsız etti. %70 oy alıp belediyeyi kazanacağız diye yola çıktığınızda siz belediyeyi bir kaybedersiniz. Seçimi tekrar edip bir daha kaybettirirsiniz. Üstüne 2019’da bir daha kazanırsanız bu sefer kazanamayacaklarını anladılar. Benim sıradan bir belediye başkanlığı yapmayacağımı insanlara siyasi gözle bakmayacağımı hesap edemediler. Biz herkese aynı mesafede olduk ki o yıllarda Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu bütün belediye başkanlarına rozetinizi çıkartın. Yörenizle, beldenizde insanlara eşit mesafede olun. Asla ve asla ayrım yapmayın. Partizanlık yapmayın dedi. Vallahi biz o düsturla gittik. Yani belediyeye çok adam alamadık belki ama alırken de onun Cumhuriyet Halk Partisi olup olmaması bizim için hep ikinci planda kaldı. Emeği geçen insanlar vardı. Hakkı geçen insanlar vardı, yarı yolda bırakmadık. Çalışma ekibimizin içerisine dahil ettik. Ki zaten bu çok doğal. Neden? İnsanlar sizin yol arkadaşınız oluyor, ekibiniz oluyor. Belediyede de başarının gelmesi ancak o insanlarla mümkün. Bu bir ekip başarısı. Çünkü belediyeyi devraldığımızda 2014’te belediye çok kötü durumdaydı. Darmadağınıktı. İnsanlar işe gelmiyordu. Kimse kimseden bir haberdi. Ekonomik durumu iyi değildi. Seçim kazanmak adına salmış bırakmışlardı. Bayır aşağı giden freni kopmuş bir kamyon gibiydi. Onu toparlamamız en az bir sene aldı. Güzel de yönettik arkadaşlarımızla beraber. Devam ediyorduk. Bizi bir şekilde adına kumpas mı diyelim? Veya tezgah mı diyelim? Ne dersek diyelim. Belediyeden uzaklaştırdılar. Hiçbir yasal dayanağı olmadan hiçbir ortada suç olmadan. Başkan Yardımcımız 19 ay gibi bir sürede çoluğundan çocuğundan ayrı kaldı. Tutuklandı. Belki de bu partim için de Türkiye için de aslında bir bir meşhur sarı öküz hikayesi var ya. Sarı öküz hikayesiydi. Ben sarı öküzüm, ben verildiğim takdirde devamı gelecek dedim ve maalesef haklı çıktım. Benden sonra devamı geldi. Birçok AK Partili belediye başkanı ne yazık ki eften püften sudan bahanelerle görevlerinden uzaklaştırıldı ve hiçbiri de görevine iade edilmedi. Ama diğer taraftan Adalet ve Kalkınma Partili mahkeme kararıyla kesinleşmiş suçları olmasına rağmen uzaklaştırılmayan görevine devam eden ve gelip de İçişleri Bakanlığı'yla fotoğraf veren belediye başkanları oldu. Bizimle aynı pozisyonda olup da hiç güvenden uzaklaştırılmayan, bir gün dahi evine gitmeyen belediye başkanları oldu. Bu siyasetin ayıbı, demokrasinin ayıbı, hukukun ayıbı adına ne derseniz deyin. Hiçbir şeyle bağdaşmayan örtüşmeyen ülke bir politik kaos yaşadı. Yaşamaya da devam ediyor. Bugün geldiğimiz noktada Adalet ve Kalkınma Partisi'nin aynı korkusu, aynı endişesi benim adımın olduğu yerde devam ediyor. Bir yapılan sıradan bir belediye çalışanının yaptığı yolsuzluk zimmete para geçirme yolsuzluğu ki Türkiye'de şu anda baksanız belki binlerce dava vardır. Ben bin taneden fazla olduğunu düşünüyorum. Hangi yerde yapıldı da Yalova'da da oldu? Vali mi uzaklaştırıldı? Yalova Belediyesi'nde de daha önce oldu böyle vukuatlar. Hangi belediye başkanı uzaklaştırıldı. Konu üzüm yemek değil, bağcı dövmektir. Tabii şunu da burada açmak lazım. 2019 seçimleri daha zor bir seçimdi. Ama rüştümüzü ispat ettiğimiz bir seçimdi. 2019 seçimlerine gelindiğinde Adalet ve Kalkınma Partisi'ni en fazla rahatsız eden sonuçla karşılaştılar Yine kendilerinden emindiler. Kazanacaklarından emindiler. İktidarın gücünün Yalova'ya bir şekilde yansıyıp tekrar belediyeyi kazanma hayallerini kurdular. Ama şöyle söyleyeyim. Siyasette ben ne kadar tecrübeli olsam da siyasetin doğrularıyla yaşamın doğrusu her zaman örtüşmediği için zaman zaman kendi kendime düşünürken bir takım 2019 yılı hesaplarını yapmıştım. Kafamdaki o hesaplar da tuttu. Yalova'da ilk defa on dördüncü mahalle olan Seyrantepe Mahallesi bu konuda çok belirleyici oldu. Yani ben bunu öngörmüştüm. Öngörüme de karşılık buldum. Yenimahalle oldu. İlk defa o seçimde muhtar seçildi. Ama şöyle bir durum vardı. Seyrantepe Mahallesi'nde dört sandık vardı. Bir önceki yapılan seçimde partimiz sıfır oy almıştı bu mahalleden. Yaklaşık dokuz yüz seçmeni olan bir mahalleydi. Sekiz yüz civarı seçmen oy kullandı. Biz bu oyların 573 tanesini aldık belediye başkanlığında. Ki en fazla geçersiz oyun çıktığı yer orasıydı. Yaklaşık elliye yakındı. O oylarda da CHP mühürü vardı. İptal edilme sebepleri farklı farklıydı. İki partiye oy kullanılmıştı. Yani ufak belki de altı yüzün üzerine çıkacaktı. Bunun üzerine ısrarla duruyorum. Çünkü bugün uzaklaştırılmamam ve bugün aday aday olmayı düşünmememin altında yatan sebep Seyrantepe Mahallesi. Neden? Bu meşhur dava Türkiye'nin gündemine oturtuldu. Bir algı operasyonu yapıldı. Bir siyasi linç yapıldı. Yalova halkı beni tanıdığı için, bizi tanıdığı için gerçekten o 81 ilden insanın bulunup yerleştiği, kardeşçe sevgiyle, barış içinde yaşadığı bir kent olduğu için kent her şeyin farkındaydı. Pandemiyle beraber tabii sıkıntılı bir süreç yaşadı Türkiye ve Yalova. Sokağa çok fazla çıkamadık ama pandemiden biter bitmez sokağa çıktığımda hep alnım açık gezdim. Yolda insanlar sokakta gördükçe aynı sevgi gösterisinde bulunmaya, daha çok sahiplenmeye devam etti. Çok duygusal çok güzel keyifli anlar yaşadım. Bu kadar yaşanmış olumsuzluklara rağmen yaşadığım o şeyler güzellikler ve yaşamaya da devam ediyorum. Allah, her siyasetçiye her belediye başkanına kendi tarafından kendi halkı tarafından bu kadar sevilmeyi, hemşehriler tarafından bu kadar bağrına basılmayı nasip etsin dedim. Hala aynı noktadayım. Çünkü dün yine benzer şeyler yaşadım. Epeydir Yalova'nın kalabalığından dolayı, şehir merkezinde gezmiyordum. Çok yere girdim, çıktım. Uğradım. Esnaflara hastaneye, pazar yerine kaldırımı karşıdan değiştirip gelip, hatırımı soran, aday olacakmışsın diyen, bana güzel sözler söyleyen, ben herkesi o anlamda teşekkür ediyorum. Ha şöyle bir kırgınlığın var mı? Keşke o ilk uzaklaştırıldığım dönemde insanlar çekinmeseydi, korkmasaydı da bana daha çok o anlamda sahip çıksalardı. Çok daha mutlu çok daha güçlü beni hissetselerdi. Ama çok da önemli değil. O günler geride kaldı. Üç buçuk yıl gibi bir zaman geçti. Velhasıl kelam dava süreci devam ederken uzun lafın kısası üç tane bilirkişi raporundan geçti dava. Hesapta bizden önceki dönem ilk başlarda yoktu, bilinmiyordu. Bizden önceki dönem devreye girdi. Bu işin başlangıcının bizim olmadığımız ortaya çıktı. Bilirkişi raporları ben ve ekip arkadaşlarımı suçsuz çıkardı. Hiçbir hataları yok dendi. Bu sefer dava hukuki deyimle bir anlamda çöktü ve yaklaşık üç yıla yakın zamandır da devam ediyor. Herhalde daha bir altı ay daha gidecek. Baktılar ki bu olmuyor. Siyaset kurumunu yine devreye soktular. Şimdi bazı şeyleri burada söylerken tabii ki dile dökemediklerim var. Bunun belgesi olmadığı için nerelerde dayatmalar yapıldı? Nerelerde baskı yapıldı? Ben bunların hepsini biliyorum. Neden? Dedim ya Yalova'da beni her partili sever. Sadece Cumhuriyet Halk Partililer değil. Adalet ve Kalkınma Partisi içerisinde eşimiz, dostumuz, yakınlarımız var. Hayatımızın çok kesiştiği insanlar var orada aktif görevde olanlar var. O partiyi çok iyi bilenler var. Zaman zaman bizle birebir de konuştular. Davet ettiler. Başka yerlerde denk geldik. Hepsini aktardılar. Ben yaşananların bize yaşatılanların hepsini ve daha doğrusu davanın ne kadar siyasi olduğunu da biliyorum. Seyrantepe Mahallesi'ne yaptığımız b taziye evini devreye soktular. 164 bin lira olan prefabrik taziye evi. Dava konusu yaptırıldı. Kim tarafından o dönemki AKP'nin İl Başkanı tarafından. Hoş, ona da yar olmadı ya. Neyse. Orada çok enteresandır. Ortada suç olmadığı sabitken bir şekilde üç mahkemede bizi o davadan iki buçuk yıl hapis cezasına çarptırdılar. Burada şunun altına kalın çizgiyle çizmek istiyorum. Ben o dönem daha benim kararım alınmadan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu'na da gitmiştim. Onun davası benden önce görülecekti. Ekrem Başkan benim Yalova'da AKP'yle ilgili bildiklerim var. Bana iletilenler var .Bak dedim sana iki buçuk yıl ceza verecekler. Amaç belli. Siyasi, yasaklı kapsamına sokmak. Seni aday yaptırmamak. Çünkü dedim benle ilgili de bir tasarrufları var. Ben bunu biliyorum dedim ve dediğim gibi de oldu. Yaklaşık bir yıl boyunca en az 10 tane mülk müfettişi geldi. Yalova Belediyesi'ni deyim yerindeyse hallaç pamuğu gibi attı. Dünya kadar dostça, inceden inceden incelediler. Allah'a bin şükür. Çiğ yemedik ki karnımız ağrısın. Bir lira haram lokma büyüklerimiz boğazımızdan geçirmedi. Biz de rahmetli evladımızdan yeğenlerimizin boğazından geçirmedik. Hal böyle olunca hiçbir şey çıkmadı. Komik komik şeyler soruşturmalar, komik komik ifade almalar. Dayanağı olmayan, aslı astarı olmayan, algı yaratmaya yönelik Yalova halkından Allah razı olsun. Yalova halkı bunlara hiçbir zaman pey vermedi. Çoğu yerde haksızlık olduğu bana birebir dedi, telefonla da, sosyal medya kanalıyla da hep bildirildi, motive ettiği bizi ama bu süreç bitiyor mu? Bitmiyor Neden? Acaba tekrar Vefa Salman aday olur mu korkusuyla hep siyaset kurumunu bürokrasi kanalıyla hukuk kanalıyla kullanarak bizim önümüzü nasıl keseriz? siyaseten nasıl durdururuz mantığı egemen oldu. Hala daha aynı etkiyi gösteriyor ama belediyede de sınıfta kaldılar. Yalova Belediyesi bugün için üç senede battı. Batırdılar. 283 milyon uzaklaştırıldığımızda borcu olan Yalova Belediyesi, 300 milyon gibi bir bütçeye sahipti. Bugün borcu bir nokta altı milyara yani yaklaşık beş buçuk katına çıktı. Bildiğim kadarıyla KDV'si içinde kredi aldılar. O KDV'yi de müteahhite ödemeyip Yalova Belediyesi'nde kullandılar. Taksi ihtiyaç vardı Yalova'da. Taksi plakalarının ihalesini hazır hale getirmiştik. Ona balıklama atladılar. Bir ihale yaptılar, satış yaptılar belediyenin kasasına, hatırı sayılır bir para girdi. O parayı da tükettiler. Şimdi böyle bir duruma geldi ki kendi personeline maaşını ödeyemez hale düşürdüler. Yalova Belediyesi’ni. Yazıklar olsun. Şimdi on tane daha plaka çıkacaklar. Ne olacak? Nereye varacak? Şu var bir de. Orada algı oluşturmaya sanki biz suçluymuşuz gibi işlemeye devam ettiler. Ben bu şekilde ayaklarıma dolanacağını, tahmin ediyordum. Müneccim olmaya gerek yoktu. Çünkü hazırlıksızdılar. Yönetmeyi öğrenmemişlerdi. Bilmiyorlardı. Biz Yalova Belediyesi'ne oturduğumuzda Yalova'nın ekiple beraber on yılına hakimdik zaten. İyi kötü işleyişi sistemi biliyorduk i yabancılık çekmedik. Toparlamamız bir seneyi aldı. Onların elinde toparlayacak bir şey yoktu. Zaten derli toplu bir belediye vardı. Bunlar o derli toplu belediyeyi darmadağın ettiler. Personel sayısını bin dört yüze, iki bine çıkardılar ve insanlar işe gelmiyor. Daha da kötüsü Yalova Belediyesi'ni 16 parçaya böldüler. O belediyenin zaten sağlıklı yürümesi mümkün değil. Şimdi satacak yer arıyorlar. Satacak yer de kalmadı. Buradan ben şimdi çok önemli bir şey söyleyeceğim. Benim için Yalova her zaman öncelikli. Evladım gibi ben burada çok sık ifade ettim. Seviyorum ben Yalova'yı. Hatta seviyordum diyeceğim. Çünkü bugün gelinen noktada çok üzülüyorum. Artık benim sevdiğim Yalova olmaktan çıktı. Şehir içine inmek arabayla gezmek, araba park etmek neredeyse olmaksız hale geldi. Yoğunluk kent merkezinde öyle bir arttı ki artık insanlar birbirine çarpıyor. Adnan Menderes Mahallesi'ni rol model mahalle haline getirmiştik. Çok da güzel oldu. Hiçbir sorunu yoktu. Hastanesinden, postanesine. Pazar yerinden köprüsüne. Alışveriş merkezinden ne ihtiyacı varsa insanların banka şubesine kadar Adnan Menderes Mahallesi'nde konuşlandırdık. Hizmetini götürdük, neden? O mahallede yaşayan biri, şehir merkezine inmeye ihtiyaç duymasın diye. Bu belediyeyi 2024 seçimlerinde kaybetmeden önce yapmaları gereken bir şey var. Tekrar derlemeleri toplamaları lazım. Çünkü kafalarında şu var. Ben biliyorum. Mevcut belediye binasını satmak gibi bir düşünce var. Ben buna eminim Mesut'a getirip ne yaparız da bu belediye binasını satarız, bir kaynak yaratırız diye. Çünkü Yalova Belediyesi'nin artık imara açılacak yeri sadece Bursa bölgesinde az bir bölüm kaldı. Arsa üretme şansı da yok. Deniz bitti. Ayağını yorganına göre uzatmazsan olacağı buydu. Kendi yaptıkları ihalede yandaş firmalar o ihaleleri almasına rağmen bugün o firmalar haciz getiriyor, icraya veriyor. Deniz bitti çünkü. O binanın satılmaması bütün Yalova'nın sorumluluğunda. Neden? Ben şunun sözünü vermiştim. Ben bir belediye binası yapacağım yeri de şu anda ki hastanenin jandarma il komutanlığının olduğu bölgeydi. Tuğba Hanım'a valiye de söylemiştim. Onun valiyi oraya taşımak gibi düşüncesi vardı. Ben de belediyeyi oraya taşırım. Çünkü kent merkezini yaymamız gerekiyordu. Biz bu şansı depremde o kötü tarihi kullanabilirdik. Olumluya çevirebildik. Kullanamadık. O şansımız gitti. Ama kenti yönetenlerin böyle bir alternatifi kesinlikle değerlendirmesi gerekiyordu. Belediyenin binasının, ana binanın olduğu yer mutlaka ve mutlaka bir kent parkı, kent meydanı olmak zorunda. Dünyanın bütün şehirlerinde hepsinin merkezinde mutlaka böyle bir park vardır. Orası da altı büyük bir otopark, üstü de bir yeşillikli bir park haline dönüştürülmek zorunda. Bunu bu Yalova'yı yönetenler mutlaka ve mutlaka yapmalı. Burası Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Türkiye Cumhuriyeti'nden sonra Yalovalılara en büyük armağanı. Bu kenti yönetenler, özellikle belediye başkanları, bu şehrin bu kent kimliğini korumak, kollamak zorunda. Ha bunlar ne yaptı? Daha geldikten altı ay sonra altı kata çıkarım. Ya arkadaş burası birinci derece deprem bölgesi. Hiç mi arkadaşın, akraban, tanıdığın olmadı depremde? Bu deprem gerçeği, gelecek işte ne oldu? O kararı alınır altı Şubat'ta yangın yerine döndü. Ben de deprem bölgesindeydim. O acıları bir daha yaşadım. On gün kaldım orada. Elimizden ne gelirse maddi manevi partide görev verdi. Samandağ'da görev yaptım. Ama akıllanmıyorlar. O rant hastalığı hatta avanta hastalığı önüne geçiyor. Bu kent kesinlikle ve kesinlikle betonlaştırılamaz. Üç büyük metropol arasında İstanbul, Kocaeli, Bursa'da buna ben beton çile diyorum. Bu beton çürüğünün ortasında, bu kent kimliğini eğer korursan kollarsan zaten başka bir şey yapmana gerek yok. Bu kentte nefes alsınlar. Böyle bir güzellik dünyada, başka bir kentte yok ki. Deniz var. %58 resmi tescilli orman iki tane kaplıcası var. Bir efsane termal kaplıcası var. Atatürk orayı da taçlandırmış. Geleceğin Suşari olacaktır demiş. Türkiye'nin ilk arboretumunu termalde. Fahrettin Karaca'nın özel arboretumu var. Ya Allah bütün güzellikleri vermiş. Rahmetli dedemin deyimiyle cennet bu Yalova'nın ya üstünde ya altında. O cenneti biz mutlaka ve mutlaka hiç el değdirmeden gelecek kuşaklara aktarmak zorundayız. Yalova'nın gelecekteki en önemli kent kimliği bu. Buradan artık ne tarım kenti, ne sanayi kenti, ne turizm kenti olmayacağı ortada. Ancak günübirlik turizmde ha üniversite kenti şansımız vardı. Onu da sağ olsun bu iktidar zamanında kaçırdı Kullanamadı. O da gitti” dedi.
“Belediye başkanlığına tekrar aday olmayı düşünmüyorum”
Belediye başkanlığına aday olmayacağını açıklayan Salman, “Şimdi belediye bundan sonra ne yapar? Ne yapmalı? Bu artık Yalova Belediyesi'nin kötü yönetilmesinden dolayı beceriksizliklerinden dolayı hiç bilmezliklerinden dolayı kolay kolay döndürülmesi mümkün gelmiyor. Çünkü Yalova Belediyesi'nin ekonomisi bugün Türkiye ekonomisinden daha berbat durumda. Gelecekte diyeceksiniz ki ne olacak? Seçimlerden sonra daha kötü olacak. Yani belediye başkanı olacak bütün arkadaşlara ben bunu buradan net olarak ifade etmek istiyorum. Çok daha zor günler bekliyor. Çünkü genel bütçede para yok. Genel bütçeden, yerel yönetimlere, belediyelere para gönderme şansları artık sadece İller Bankası payıyla mümkün. Kredi vermesi, efendime söyleyeyim, yatırımlara destek olması, hele hele bağış yapması mümkün değil. O iş bitti. Dediğim gibi deniz bitti. Yalova Belediyesi'nin üretebileceği artık kaynak da yok. Başka bir kaynakla döndürecek. Personeli arttırmışsın. Borcu arttırmışsın. Batağa saplanmışsın, batıyorsun. Kurtarma debelendikçe daha çok batarsın. Ben her ne kadar siyasette rekabet varsa da, hatta bunların yarattığıyla düşmanlık varsa da biz burada doğmuşuz, büyümüşüz burada gömüleceğiz. Bu kentin geleceğinin kararması ötesinde çamura batması bizi bu kentin evladı olarak önce sonra belediye başkanlığı yapmış ve siyasette hala daha emek veren biri olarak herkesten fazla ilgilendiriyor ve herkesten fazla üzüyor. İnşallah doğru insanı Yalova halkı seçer. Orta ve uzun vadede gerçekleşecek bir olay. Çünkü euroyla kredi almışsın bırakın normal işleyişi normal borçları euro ne olacak ki bana göre döviz şu anda frenli duruyor. Yerel seçimden sonra kopacak gidecek. Ben göremem ama görünen köyde kılavuz istemiyor. Ne yaşatırsan bir gün gelir yaşarsın sana da geri yaşattırırlar. Inşallah bunların hesabı da sorulacaktır. Hak etmediğimiz şekilde uzaklaştırıldıysak birileri çıkar bir gün o hesabı da sorar. Çünkü belediye başkanlığı öyle bir görev ki, onurlu kutsal bir görev. Bir o kadar da bir zor görev. Belediye başkanlığı bittikten sonra her şey bitti anlamına gelmiyor Barbaros Binicioğlu da birkaç sene önce bir dava dosyasından hala ifade verir durumdaydı. Yakup Koçal'da da on beş gün önce yine kendi yaptığı ihaleden geldi ifade verdi. O hesap bir gün sorulur. Ha beni mutlu eden tarafı ne? Belediyelerde en fazla sıkıntı, en fazla adına ne derseniz deyin yolsuzluk deyin. Adam kayırma deyin. İmar konularında karşılık bulur. Allah'a bin şükür bizim 6 yıl boyunca geldiğimiz o yaşadığımız bütün üzerimizdeki şeye rağmen siyasi hukuksal baskıya rağmen toplam dava 6 yılda altıyı bulmadı. O da bu yaşadığımız süreçte başladı. Ama içinde bir tane çok şükür imar dosyası yok. Olması da mümkün değil. Ben belediye başkanlığına başlamadan önce belediye başkanlığını bitirdiğimde dedim bir şekilde, ne zaman biter bilmiyorum. Bana başarısızdı, beceriksizdi. Diyebilirler, derler. 2013’ten bahsediyorum bu konuşmayı Ama bana asla kamu malına tamah etti, belediyeyi yedi. Yok hırsızdı, şuydu diyemeyecekler dedim. Ve diyemediler demiyorlar da. Karalama adına belki az bir grup çıkar AKP yanlısı. Onlar zaten ön yargılı. Objektif bakmaları da mümkün değil çok şükür bugünlere geldik. Vatandaş şunu merak ediyor. Vefa Salman aday olacak mı? Epey zamandır bana en sık sorulan gerek yüz yüze gerek telefonla aranarak sosyal medyanın gerekse her türlü kanalıyla Vefa Salman aday olacak mı aday ol baskısı da birçok Yalovalı hemşehrimden geliyor. Bakın partililerden demiyorum. Burası çünkü önemli. Partililerden tabii ki çok sayıda geliyor. Ki bu anlamda değişik kentlerden de siyasette yolumun kesiştiği birçok partili milletvekilliği yapmış, belediye başkanlığı yapmış, il başkanlığı yapmış. Hala daha devam eden insanlardan geliyor. Ama ben belediye başkanlığına tekrar aday olmayı düşünmüyorum. Bunun altında tabii bir takım geçerli sebeplerim var. Bir sonraki röportajımızda neden belediye başkanlığından istifa edip de tabii belediye başkanından istifa edip de derken şunu bir net söylemek lazım Vefa Salman, belediye başkanıydı. Ama belediyesi yoktu. Askıdaki belediye başkanıydı Orada bir cümleyi doğru kullanmak lazım. Doğru okumak lazım. Çünkü bazı işine gelenler, kendi partililerim de dahil bunu böyle kullanmayı tercih ediyorlar. Sanki ben istifa ettim de Yalova Belediyesi Cumhuriyet Halk Partisi'nden AKP'ye geçmiş gibi zamanında sesini çıkarmayanlar, hani dedik ya Vefa Salman niye konuşmuyordu? Ben dinledim aslında. Genel merkezimi dinledim, genel başkanımı dinledim. burada görevlendirmiş. Benle ilgili milletvekillerini dinledim. Ama en çok Yalova'ya kulak verdim. Yalova'da Cumhuriyet Halk Parti'yi yönetenlere, il başkanına, il yönetimine, Merkel ilçe başkanına, merkez ilçe yönetimine. Ama benim için tabii esas Yalova halkının, hemşirelerimin düşünceleriydi. Onu da her zaman önemsedim. Bugün bile hani yolda yürüyemez kadar bana bir sempati, bir sevgi varsa ben hepsini buradan saygıyla, sevgiyle kucaklıyorum . İyi ki bu kentte doğmuşum büyümüşüm. İyi ki onların oylarıyla belediye başkanı seçilmişim. O büyük ailem haline gelen Yalovama benim asla ve asla vazgeçilmezimi sümen altı etmem mümkün değil. Ama her şeyin bir zamanı var. Ben belediye başkanlığında bir şekilde özellikle sosyal projelerle Türkiye bazında zirveyi gördüğümüzü düşünüyorum. Arkadaşlarım çok emek verdi. Şimdi yeniden aday ol baskısına dilim döndüğünce ifade etmeye, anlatmaya çalışıyorum. İki gün önce merkez ilçe kongremizde çıktım mikrofonda bazı dokunuşlarla anlattım. Bir de bazen siyaset yolunda kurlar değiştirmeniz de gerekiyor. Onu haftaya yaptığımız röportajda aktaracağım. Hani neden milletvekilliğine aday adayı oldum. Neden belediye başkanlığından hani çok klasik ifadeyle istifa ettim. Aktaracağım. Hani kamuoyuyla paylaşacağım. Tabii benim vazgeçilmezim Yalova dedim. Yalova'yı yöneten de Yalova belediye başkanı. O kutsal görevin hakkını vermek için elimizden geleni yaptık. Eksiklerimiz olmuş mudur, olmuş mudur? Yanlışlarımız olmuş mudur? Vallahi olmuştur. Etten kemikten insanız. Mükemmel değiliz. Ama hep en doğruyu, en iyi yapmaya çalıştık. Ya bunlar belki küçük mevzu ama bilinmesi de önemli. Örneğin benim cep telefonu numaram belediye başkanlığında hiç değişmedi. Bir taneydi. Üç yüz altmış beş gün yirmi dört saat açıktı. Hiç kapanmadı benim telefonum. Hala daha öyle kendi numaramdı. Ve o telefonumdan parasını bir sefer dahi Yalova Belediyesi'nin kasasından ödettirmedim. Kendim ödedim. Bu benim bireysel duyarlılığım, hayata bakış açım. İnsan kendi cebindeki parayı rahat harcar. Ama kamunun parasında herkesin hakkı var. O telefon parasında bile hassas davranmaya çalıştım. Ki şunu da söyleyeyim. Bir dönem iki bin on dokuzda seçildikten sonra belediyede görev yapan müdürlerime, arkadaşlarıma örnek olsun diye kendi şahsi aracımı makam arabası yaptım. Makam arabası kiralıktı, geri verdim. Yani o yıllarda 2019’da on bin lira civarı mıydı? Neydi? Hafızam yanıltmıyorsa bir tasarruf yapılıyordu. On bin lira az bir para değildi. Orada amaç siyasi bir şov değildi. Kendi arkadaşlarıma örnek olmaktı. Bir baktım bir şikayet dilekçesi gelmiş CİMER'den utanmadan, sıkılmadan neymiş? Ben kendi arabamın yakıtını, mazotunu Yalova Belediyesi'nden karşılattırıyormuşum. Benim arabam benzinliydi. Orada bile tökezlediler. Yalova Belediyesi'nde benzin yok. Çok şükür hep dik gururla gezdik. İşte insanın canını aslında bir anlamda acıtan da burası. Hiç hak etmediğiniz hiçbir zaman size yakışmayacak yaftalarla siyaseten yıpratmaya çalışıyorlar. Bu siyasetin türlü yüzü. Ha bizi üzdü mü? Faal üzmedi. Kızıldı kızdırdığı zamanları oldu. Çünkü biz bunun bedelini ödeyeceğimizi bilerek siyaset kurumuna girdik. Bizden yıllar önce insanlar canlarını ödediler. Ben daha belediye meclis üyesiyken dönemin belediye başkanıyla belediyenin borçları yüzünden Sayın Barbaros Binicioğlu'yla belediye meclisinde kavga ettin beni mahkemeye verdi. Ki geçen de söyledim. Mahkemeye gittiğimde ben yalnızım. Partiden bir Allah'ın kulu yoktu. Benim Barbaros Biricioğlu'nda şahsi bir meselem yoktu ki Belediye başkanı, belediye meclis üyesi kimliğiyle, Cumhuriyet Halk Partili'nden seçilmiş. Çünkü iktidar icraat yapar, muhalefet onu denetler. Ben denetim görevimi yapıyordum. Belediye meclis üyeliğine oy vermiş seçmenin yalan olan ve Yalova'nın hakkını koruyordum. Belediye başkanlığında da aynı şekilde devam ettik. Şimdi mevcut yönetim kahraman kampanyası adına elimden her gelen her şeyi yaptı. Bakın 6 aydır ya ABD'sinden Sayıştay denetçileri gelir. Aksaklıkları yazar. Onu sizin gidermenizi ister. Düzeltmenizi ister. Meşru davayla ilgili gelinen noktada o 23 milyon diyorlar ya, aslında onların kaç para olduğu da belli değil. Net söyleyeyim, onu kimse bugün ya ABD'sinde net rakam ortaya koyamazsın. On beş milyon mu? Yirmi üç milyon mu? Otuz milyon mu? Çünkü ne yaptılar biliyor musunuz. Daha geriye gitmediler. Daha kötüye sarıyor. Biz de alakası olmayan bölümü bu sefer bir şekilde bir yerden kestiler. Konuyu kapattılar. Çünkü Ali'ninki Mehmet'e, Mehmet'inki Hüsamettin'e birbirine o ödenmiş, bu ödenmiş, yirmi üç milyon bulmuşlar. Onun altı milyonu zaten daha dava sürecinin hemen hemen başlarında yatırıldı. Dolayısıyla baktığınız zaman on yedi milyona düşmüş mü? Düşmüş. Şimdi bakıyorum dün şeyde basının birinde bir tane meclis üyesi AKP'den çıkmış. Ağız ishali olmuş. Beyefendi o para belediyenin kasasında olsaymış, şu olacakmış, bu olacakmış. Yalova Belediyesi'nin kasası. Ben bildim bileli 23 milyonu hiç bir arada görmedim. Komik. Çünkü yönetmeyi bilmiyor. Belediye meclis üyeliğini de bilmiyor. İşin kötüsü riyaseti de bilmiyor siyaset yapacağım diye kahramanlık yapacağım diye kendi partisine şirin gözükecek diye. Belki bir daha meclis şölenine ortak olacak konuşuyor. Aynı şekilde Mustafa Tutuk efendi de bunu yaptı. Bizi suçlamaya kalktı. Duvara tosladı. Düşündüğü gibi olmadı. Neymiş? Paraları tahsil ediyormuş. Ya neyi, neyini tahsil ediyorsun be arkadaşlar? Yalan söyleme bana ya. Ayıptır ya. Yüz yüze bakacağız burada. Nasıl bakacaksın benim yüzüme? Gördün mü başını öne eğiyorsun? Kıpkırmızı olacaksın. Bak buradan söylüyorum o suçladığın Yalova Gazetesi kanalıyla söylüyorum. Yalova gazetesi benim de gazetemdi. Ben yedi yıl emek verdim orada. Utanmadan suçladın. Sana buradan sesleniyorum. Adama tükürdüğünü yalatırlar. Gün gelir Burası Yalova. Birbirimizin cenazesine gidiyoruz. Tabutunun altına giriyoruz. Şimdi orada makamda mevkide oturuyorum diye kendini Sultan Süleyman zannetme. Oraya hasbelkader geldin. Haram koltukta oturdun. Oraya geldiğin gibi ineceksin. Orada kalmayacaksın. Neymiş? Tebliğ yapıyorlarmış. Sayıştay onu sana yaptığını yapmadım. İkinciye geldiğinde bastırdığında yapmak zorunda kaldın. Öyle söylesene. Var mı yüreğin? Yeter mi Yetmez. Peki Vefa Salman'a Halit Güleç'e oradan bir tebliğ var mı? Yok değil mi? Yok tabii. Olması da mümkün değil. Bu neyi gösteriyor o davada ne Halit Güleç'in ne Vefa Salman'ın suçu olmadığının somut göstergesi. Yarın kararda bu ortaya çıkacak zaten. Karargah görüş verirken. Eğer beni şeyle suçluyorsan zimmetli. O zimmetin bir şekilde bana geçmesi lazım. Öyle bir şey yok. Mümkün değil zaten. Şimdi son bir şeyler bağlamak istiyorum. Belediyelerin masaya yatırılıp konuşulması bitmez. O kadar çok şey var ki” ifadelerini kullandı.
“Eski hastaneyi, belediye binası yapın”
Salman, “Çünkü bir kenti en yalın gösteren belediye hizmeti, temizlik hizmetidir. Yalova'yı temizleyemiyorlar. Suyu akıtamıyorlar. Bir belediye eğer bir kentte vatandaşına suyunu veremiyorsa, çöpünü alamıyorsa bırakacaksın, gideceksin. Sen bu işi yapamıyorsun. Beceriksizsin. Yönetmeyi de bilmiyorsun. Yönetemezsin zaten. Yalova'ya acıyorum. Bak şimdi buradan sana bir öğüt veriyorum. Bu son altı ayda iyi değerlendir onu. Hastane binası orada çürüyor. Belediyeyi paramparça etmişsiniz. Hiç olmazsa onları bir araya toplayın. Eski hastane binasını Sağlık Bakanlığı'ndan takas mı yaparsınız? Sesleniyorum buradan. Alın onu belediyeye. Belediyenin malı olsun. Bir Başka bina yapmaya gerek kalmayacak. O bina değerlenecek. Bütün milletin parası o. Bütün milletin parası. A'nın, B'nin, C'nin değil. Bizim vergilerimizle yapılmış para. Üç, kentin kaloriferinde. Yani kenarında Şehir içerisindeki yoğunluğu da azaltmış olacaksın. Belediyenin yoğunluğunda. Burası uzak bir yer değil. Ufacık bir yer. Başka büyük kentler de insanlar nereden nereye saatlerce yürüyüp saatlerce arabalarla gidip geliyorlar. Bakın buradan bunun altına tekrar tekrar çiziyorum bunu Yalova gazetesi imtiyaz sahibinden de, Yalova gazetesinde görev yapan yazı işleri müdürlüğünden de rica ediyorum. Bunu manşete taşıyın. Eski hastaneyi, ellerindeki siyasi gücü kullansınlar. Iktidar gücünü kullansınlar. Belediyeye kazandırsınlar. Belediye binası oraya gitsin. Orada Orada konuşlansın. En doğrusu bu. Başka bir yerde macera aramaya gerek yok. Nasıl çözerler? Onu bilemem. Düşüner ya. Iki kere onlarda ya. Buyurun belediye de onlarda. Iktidar da onlarda, güçlü onlarda. Hem seçim öncesi bir artı sağlasınlar. Hadi görelim davet ediyorum. Sizi hizmete geldiğinizden beri üç buçuk yılda bir halk yemediniz. Bir bok yiyemediniz. Bari bunu halledin. Yalova Belediyesi'ni bu keşmekeşlikten, bu dağınıklıktan kurtarın” diyerek sözlerini noktaladı.