GÜNAYDIN Değerli Okurlar,
Günümüzde, tüm dünyada, toprak kullanımı ve toprağın korunması olgusu, çok önemli bir yer işgal eder. Kentleşmenin ve sanayileşmenin hızla artmasıyla, tarım alanları da hızla azalmaktadır. Türkiye’de de tarım topraklarının kullanımı ve korunması yönünde önemli sorunlar vardır. Mevcut tarım toprakları bir taraftan etkin ve verimli bir şekilde kullanılamamakta, bir taraftan da korunamamaktadır. İşlenebilir tarım alanlarının sınırına gelinmiştir.
İlgi duyanlar için belirteyim, Avrupa Birliği genelinde, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 19.05.1972 tarihinde onayladığı 720 sayılı Avrupa Toprak Anlaşması da toprak kaynaklarının kullanımı ve korunması konularında önemli bazı ilkeler getirmişti. Bu ilkelerden bir kısmı şöyleydi:
1) Toprak, insanlığın en değerli servetlerinden biridir. Bitki hayvan ve insanların yeryüzünde yaşamalarını sağlar.
2) Toprak, kolaylıkla tahrip edilebilen sınırlı bir kaynaktır.
3) Sanayi toplumu, toprakları tarımsal amaçlarla olduğu kadar sınai ve diğer amaçlar için de kullanır. Her türlü toprak kullanım politikası, toprakların özellikleri ile bugünün ve yarının toplumlarının ihtiyaçlarının bir fonksiyonu olarak ele alınmalıdır.
4) Her türlü şehirleşme hareketi civar bölgelerde en az olumsuz etki yapacak biçimde organize edilmelidir.
5) Altyapı tesislerinin yerleştirilmesi sırasında ve plânlama safhasında civar araziye yapacakları etki değerlendirilmeli ve uygun tedbirler öngörülmelidir.
6) Toprakların korunması ve rasyonel kullanılmasını sağlamak için daha fazla bir bilimsel araştırma çabası ve disiplinler arası işbirliği gereklidir.
7) Toprağın korunması, her seviyede öğretimin ve gittikçe artan bir kamuoyu aydınlatılmasının konusu olmalıdır.
8) Hükümetler ve idarî makamlar toprak kaynaklarını rasyonel bir şekilde plânlamalı ve yönetmelidir.
Yalova’nın birinci sınıf tarım arazilerine göz diken ve ağızlarını her açışta Avrupa Birliği’nden söz edenlerin çok büyük bir kısmının, bu ilkeleri bildiğini zannetmiyorum.
Türkiye Ziraatçılar Derneği, 14 Ocak 2000 tarihinde, “Türkiye’de Tarım Topraklarının Amaç Dışı Kullanımı” konulu bir sempozyum düzenlemişti. Bu sempozyumda, dönemin Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel de bir konuşma yapmıştı. Sayın Demirel’in konuşmasının bir bölümü şöyleydi:
“…Birleşmiş Milletler, 2000’li yıllara ‘Dünyada Herkese Ekmek’ sloganıyla girmiştir. Dünya nüfusu asrın başında 2 milyarken, asrın sonunda 6 milyara yaklaşmıştır. Bu yüksek artış hızı, dünya kaynakları üzerinde ağır baskı meydana getirmiştir. Sanayi toplumunun başardığı en önemli hedeflerden biri ise tarımı sanayi haline getirmektir. Birinci sınıf tarım arazilerinin sanayi ve şehirleşme için kullanılmaması gerekir.”
Dönemin Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’ın konuşmasındaki en çarpıcı bölüm ise şöyleydi:
“Tarım topraklarının şehirleşme, endüstrileşme ve turizm için kullanılması, yalnızca sınırlı bir doğal kaynağın değil, topyekûn tarımsal üretimin sabote edilmesi anlamına gelir.”
Sonuç olarak, görülmektedir ki, Türkiye’de tarım topraklarının kullanılması ve korunması konusunda önemli sorunlar vardır. Türkiye’de topraklardan arzu edilen verim elde edilememekte, tarımda verim dünya ve gelişmiş ülkeler ortalamasının çok gerisinde bulunmaktadır. Durum böyleyken, tarım arazileri de yağmacı bir anlayışla sanayiye ve yerleşime açılmak istenmektedir.
Yalova’da da durum böyledir. Unutulmamalıdır ki: Fert, gününü kurtarmayı düşünür; önemli olan kendisidir. Ama yöneticiler, toplumun geleceğini düşünmek zorundadırlar.
Son olarak şunu söylemek gerekir ki, verimli tarım arazilerinin korunması konusu sadece, TEMA, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası gibi gönüllü kuruluşların sorunu değildir. Bu gönüllü kuruluşların iyi niyetli çalışmalarını izlemek yetmez. Bu durum, geleceği önemsememektir. Yedisinden yetmişine herkesin bu sorunun önemini kavraması ve sahiplenmesi gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki bu topraklar bizim değil, çocuklarımızın geleceğidir.
Gününüz aydınlık ve esenlik dolu olsun.
“Türk milletindenim diyen insan, her şeyden evvel ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır.” (ATATÜRK)