Kadın kocasına bağırıyordu: “ Ya o, ya ben.” Çünkü erkek karısını aldatıyordu, bir sevgilisi vardı. Kadın haklıydı, evlilikte sadakat şarttı. Ya sevgilisini bırakıp evliliğe karısı ile devam etmeli, ya da karısını boşayıp sevgilisiyle birlikte olmalıydı. Yani bunun veyası yoktu, her ikisiyle beraber yaşayamazdı. Bizim kırsal bölgelerde oluyor ama istisnalar kaideyi bozmaz.

Ya açık, ya kapalı. Bir elektrik devresi ya açık olur, ya da kapalı. Açık ise lamba sönüktür. Devre kapılı ise lamba yanar. Kapı gibi yarı aralık olmaz. Kapının tam kapalı, ya da tam açık olmaması içeriye ışığın, havanın, sesin girmesini engellemez. Ama elektrik devresindeki aynı durum arıza nedenidir.

Fanatik Beşiktaş taraftarı için iki renk vardır: ya siyah, ya beyaz. Veya sarı deseniz, Galatasaray’a Feneri çağrıştırdığı için kabul etmez.

Benzer örneklemeleri çoğaltabiliriz. Kesin yargılarda iki seçenek vardır. İkilemde kalan kişiye seçmesi için iki önerme sunulur. Aklını, bunlar doğrultusunda yürütecektir. Sonuç ise biri yanlış olduğunda diğerinin doğru olacağı şeklindedir.

Veyalara yer vermeden, ya….. ya….. demek her zaman dayatma değildir. Özel ve zorunlu hallerde ortaya iki seçenek konmuştur. Bir üçüncüsü yoktur. Sonuçlarının ne olacağı az çok öngörülebiliyorsa yararlı olan yol tercih edilir.

O halde karar vermek zorunda kalan kişiye sunulan seçenekler açısından iki farklı durumla karşı karşıya kalır. Birincisinde sadece iki şık vardır. Bir üçüncüsüne yer yoktur. Diğerinde isi veya ile başlayan alternatif harkeet alanları vardır.

Veyaların olmadığı durumlarda bile veyalar düşünülmelidir. Ne kadar katı önermeler olursa olsun, o ikisinin arasında bir üçüncüsü çıkartılabilir. O üçüncüler doğruyu yakalamada yardımcı rol oynar.

Ani kararlar çoğu zaman yanlış çıkar. İş işten gçtikten sonra aklımıza gelen bir olasılık nedeniyle “keşke şöyle yapsaydım” dediğimiz olmuştur. Eğer karar vermekte zorlanılıyorsa, seçeneklerin her ikisinin de doğrulduğundan kuşku duyuluyorsa, veyalar mutlaka düşünülmelidir.

“Kırk katır mı? Kırk satır mı?” örneği dayatmalar ancak totaliter rejimlerde görülür. Demokrasilerde seçme ve düşünme özgürlüğü olunca, geniştir. Bireyler, başkalarının kişilik haklarına zarar vermedikleri ölçüde rahat hareket ederler.

Pazarlama sırasında alıcı ile satıcı karşı karşyıa gelir. Büyük firmalar satışlarını artırmak için kapmayalar düzenler. Ürünlerine bir bedel koyar, bunu alıcıya ya peşin ya taksitle olmak üzere sunar. Sizin “veya” deme şansınız yoktur. Pazarlık söz konusu değildir.

Bir de daha proje aşamasındaki hizmet ve ürünlerin alınıp satıldığı pazarlar yayınlaştı. Bunlarla daha çok inşaat sektöründe karşılaşırız. Henüz temeli bile atılmamıştır, maketler ve sanal görsel basılı materyal üzerinde sunulur. Koşullar yine önceden sabitlenmiştir. İki seçenekte toplamıştır. Sizin karşı bir üçüncü öneri hakkınız yoktur.

Geçen hafta, şehrimizdeki bir termal tesisin tanıtım organizasyonuna ben de katıldım. Özel araçlarla bizleri getirdikleri yerde kurulu bir tesis yerine, birkaç şantiye binasıyla bir de maket vardı. Tanıtım elemanlarının çokluğu her birinin üniversite öğrenci gençlerden oluşu dikkat çekiyordu.

Birebir yapılan görüşmelerde bizim şansımıza düşen “Tümay” isimli genç, bu konuda iyi yetiştirilmiş, ikna ve konuşma yeteneği olan sevecen birisi idi. Sanal ortamda sunulan ürünün devre mülk olduğunu beklerken ilk defa duyduğumuz “devre tatil” hizmeti olduğu anlaşıldı. Yılda bir haftalık dinlencenin yanında pek çok ek olanaklar en cazip yönleriyle anlatıldı. Anlatıldı da bedeli hep (X) olarak geçiştirildi. Anlaşıldı ki, anlatıcı bu konuda yetkili değil. Sonunda gelen oldukça mağrur ve kendinden emin bir yetkili hanım bize ya peşin ya taksitle iki rakam söyledi. Bize “veya” deme şansı tanımadan sık boğaz edip hemen o saatte karar vermemizi ısrarla istedi.

Her şeye teşekkür edip ayrıldık.