Papatya, çiçeklerin en sade ve en güzellerinden birisidir. Bir gün bir papatya tarlasının ortasında duran papatyalardan birisi “benim güzelliğim burada fark edilmiyor” diye düşündü.
Gökyüzündeki bir melek onu duydu ve ona cevap verdi. “Ama sen güzelsin.” Düşüncesini değiştirmeyen papatya “Evet ama ben eşsiz ve tek olmak istiyorum.”
Günler geçti, papatyanın yakınmaları bitmedi. Bunun üzerine melek onu aldı ve şehrin ortasındaki küçük bir parka koydu. Bir gün şehrin valisi dolaşırken, yolu parka düştü. Yanındaki bahçıvana papatyanın olduğu yeri göstererek; “Buradaki otları sökün, toprağı temizleyin, sonra da menekşeler ekin” dedi.
Papatya “Bir dakika” diye bağırdı. “Eğer böyle yaparsanız, beni de yerimden söküp öldüreceksiniz.”
“Burada senden başka papatya yok. Tek başına bir bahçe yapamazsın. Senin gibi birçok çiçek olsaydı, güzel görünürdü” diye cevap verdi vali.
Sonra otlarla beraber papatyayı da söküp attılar.
Bireyler bir araya gelir ve ekip oluşur, takım oluşur. Daha ileri aşamada toplumları, ulusları görürüz. Baktığımızda her biri aşağı yukarı aynı görünümde, aynı görüşte bütünü oluşturan parçacıklardır. Birlikte bir güç haline gelmişler ve etkinleşmişlerdir. Şimdi bunların içinden birisi, bizim kendini beğenmiş papatya gibi “ben burada kendimi gösteremiyorum, başka yere giderim” derse ne olur?
O toplum bir kişi eksilmekle hiçbir şey kaybetmez. Yerine başkaları gelir. Gelmese bile kalanlar onun yokluğunu hissettirmez. Varlığını sürdürür, işleri kesintiye uğramaz.
Ya ait olduğu topluluktan kopan kendini beğenmiş kişi ne yapar, amacı nedir? Yeni girdiği ortamda en üstün ve tek olmak. Oysa onun gibi belki de bireysel olarak ondan daha ileri niceleri vardır. Onların arasında kaybolup gider. Kullanamadığı yeteneklerini de gittikçe kaybeder.
Kendini beğenmişlerin bir başka kusuru da, başkalarına yukarıdan bakmalarıdır. Bir tek o vardır, diğerleri önemsenecek kişiler değildir. Hükmedici olmaları, kimseye değer vermemeleri yüzünden itici olmaya, çevresi boşalmaya başlar.
Kendini beğenmişliğin bir ileri aşaması, kendini kusursuz görmektir. Bu duruma gelmiş bir kişinin yanlışlarını görüp düzeltme yoluna gitmesi olasılığı yoktur. Çünkü eleştirilere kapalıdır, eleştiriye tahammülleri yoktur.
Kendini beğenmişliğin karşıtı, alçak gönüllülüktür. Sadelik, haddini ve kendini bilmek, samimilik hepsi bu özellikte toplanır. Böyle kişiler her yerde ve herkesten saygı ve sevgi görür.
Hangisi olmak daha kolay derseniz, yükseklerde uçmaktansa tabanı yere sağlam basmak, alçakta olmak daha güvenli ve uzun sürelidir. Tepe üstü düşenin toparlanması zordur. Aşağıda dik duran daima var olur.