Yalova’nın en merkezi mahallelerinden biri olarak birçok iş yeri, kafe ve gazetelerin kendi mahallesinden bulunmasından, 25 yıldır yaptığı mahalle muhtarlığına dair birçok konuda bize bilgiler vererek açıklama yapan Muhtar Orhan Kaya’nın haberine aşağıdan ulaşabilirsiniz.
Öncelikle kendinizi bize tanıtır mısınız?
Adım Orhan Kaya. 1950 doğumluyum. Yalova doğumluyum. Bu mahallede doğdum, bu mahallede yaşıyorum. 25 senedir şu anda muhtarım. 7 Haziran 1998 yılından bu yana kesintisiz halen Yalova Merkez ili Rüstempaşa Mahallesi’nin muhtarıyım. Halkım bana teveccüh etti. Bende bu görevi sürdürmeye çalışıyorum.
Kaç çocuğunuz var, hangi okulları bitirdiniz?
Ben lise mezunuyum. İşçi emeklisiyim. İki çocuğum var, biri kız biri erkek. İkisi de üniversite mezunu. Kızım, şu an itibariyle Uğur Koleji’nde Anadolu Lisesi ve Fen Lisesi’nin Müdiresi. Oğlum yeni EYT’den emekli oldu. DÖKTAŞ’dan emekli, DÖKTAŞ’da çalışıyordu. İnsan kaynakları uzmanıydı. Bu kadar, çocuklarım, eşim ve ben. Oğlum evli, 2 torunum var. O ayrı yaşıyor. Kızım, ben ve eşim beraber yaşıyoruz.
Burada doğmuş, büyümüş ve yaşamaya devam ediyorsunuz. Eski Yalova ile şu anki Yalova’yı karşılaştırır mısınız?
Eski Yalova, daha küçük, klasik Anadolu kasabasıydı. Ne zaman ki Yalova il oldu, 1994 yılında, o zamanın Başbakanı Sayın Tansu Çiller tarafından, Yalova 77. Plakasıyla il oldu. Söz verdi ve akabinde mecliste karar çıktı ve il olduk. O zamanla bu zaman arasında çok şey değişti. Bir, nüfus değişti. İki, birde akabinde 1999 yılında yaşadığımız Marmara depreminden sonra Yalova’nın sosyolojik kimyası değişti. Bazı insanlar korkudan göç ettiler. Tabi o göçten boşalan yeri, başka yerlerden gelen insanlar doldurdu. Ne oldu, bir sosyolojik değişim oldu insan babında. Daha önceden şöyle bir deyim vardı: Yalova’da herkes hemen hemen birbirini tanırdı. Örneğin, kişisel olarak tanımasa bile bir çocuk, onun babası ya da dedesi adına söylendiği zaman onun kim olduğunu, Yalovalı olduğunu anlayabiliyordu. Ama şu anda bu kalktı. Bu da şehirleşmenin, getirdiği bir şey. Dedik ya eskiden Anadolu kasabasıydı. Kasabalarda herkes birbirini tanır. Ama, sen şehirleşmeye döndüğün zaman sosyolojik kimlik değişir. İnsan şekilleri değiştiği için tanımayabiliyorsun. Birde, yeni doğanları tanımıyorsun. Onlar, genç oluyor, büyüyor ama siz aynı kalıyorsunuz. Sizin yaşıtlarınız ölüyor, vefat ediyor. Kayboluyor yani bir daha yerine gelmiyor. Bir anekdot anlatıyım. Bir tanıdığım vardı. Mezarlıktaydık bir gün, Muhtar dedi sana bir şey söyleyebilir miyim, dedi. Buyrun dedim arkadaşım. Bir şey dikkatimi çekti dedi. Mezarlıktaki insanları daha çok tanıyorum dışarıdan, dedi. Bu neyi ifade ediyor? Yabancılaşmayı ifade ediyor. Arkadaşlarının bu dünyadan göç ettiğini ifade ediyor. Daha bariz örnekler verirsek, Yalova neydi, elma kentiydi. Neydi, çiçek kentiydi. Ama bunlar her taraf betonarme olduğu için siteler falan olduğu için binalarla, beton binalarla ne oldu? Bunlar azaldı. Tarım alanları küçüldü ve Yalova’da eskiden Dere Ağzı dediğimiz yer limandı. İstanbul’un sebze ve meyve ihtiyacının önemli bir kısmını Yalova, Orhangazi ve İznik karşılardı. Buradan motorlar dolusu İstanbul haline bütün gece motorlar yiyecek taşırdı. Sebze ve meyve, bunlar artık bitti yok. Neden, tarım alanları azaldı. Her tarafa adam 5 dönüm bir yer alıyor, tarım arazisi ve hemen oraya bir ev yapıyor. Beton koyuyor. Bir bakıyorsun 3 – 5 sene içerisinde orada birkaç tane villa olmuş. İşte ne oldu, o tarım arazileri gitti. Eskiden ne derlerdi. Babam dedi ki rahmetli oldu, Allah rahmet eylesin. Babam bu işe çok kızardı. Babam çiftçiydi. Bak oğlum, dedi. Gün gelecek herkes bu topraklara beton dökecek dedi. Dökülünce bu toprakları kaybedeceksiniz, dedi. Ama sonra bu betonları sökmeye çalışıp tekrar tarım yapmaya çalışacaksınız ama başaramayacaksınız, dedi. Olmayacak ve galiba açlık başlayacak, dedi. Bunu unutma, dedi. Eski Yalova – Yeni Yalova bunlardan biri. Şu anda bunlardan hiçbirinde üretim yok. Küçük çapta üretimler var. Böyle büyük çapta üretimler yok. Böyle bir kentin gıda ihtiyacını karşılayacak durumda yok. Eski Cumartesi – Pazarları arabalı vapur çalışırdı iskeleden. Kartal’dan buraya sebze-meyve almaya gelen insanlarla dolup taşardı. Gelirlerdi Yalova Pazarı’ndan alışveriş yaparlardı. Ve giderlerdi, tüketirlerdi. Bu kalktı, yok. Neden, üretim yok çünkü. Yalova zaten 2 şey arasında, tarım kenti mi yoksa turizm kenti mi, fabrika kenti mi olsun bu bir türlü ayrıştırılamadı. Galiba tarım kenti gitti, kalan kısımları da değerlendirmeye çalışıyoruz diye düşünüyorum.
Mahallenizin vatandaş portföyü nasıl?
Benim mahallemde yerli halk çoğunlukta ama yavaş yavaş azınlığa doğu dönüyor. Neden, mesela büyükler duruyor, çocukları büyüyor. Yalova’da iş imkanı olmadığı için gençlerimiz üniversiteyi bitiriyor. Çeşitli okulları bitiriyorlar. İş aramaya nereye gidiyorlar. İstanbul gibi büyük kentlere gidiyorlar. Fabrikaların olduğu kentlere gidiyorlar. O nedenle tabi, çocuklar terkediyor. Anne-babalar burada kalıyor ama çocuklar iş aramak için dışarıya gidiyorlar. Bu nedenle mahallemizin o vizyonu da yerlilik oranı diyelim, azalmaya başladı, bu bir. İki, Türkiye’nin her bölgesinden benim mahallemde insan var. Birde, benim mahallemin bir özelliği var, iş yerlerinin çoğunlukta oluşu yani ilin çarşı konumu dediğimiz potansiyeldeyiz. Onun için mevcut olan evler, iş yerine dönüşüyor. İş yerine dönüştüyse konut alanları azalıyor. Yani ben ilk, 1998 yılında muhtar olduğumda benim mahallemin bilgisayarda kayıtlı kişi sayısı 7400’tü. Oysa şimdi 6000’lerde kayıtlı insan var. Neden, depremde yıkıldı. Yıkılan yerler konut olmadı iş yeri oldu. Mahalle hazırda konut olan yerler iş yerine dönüştü. Birde, son 10 sene diyelim, 10 sene içinde diyelim Yalova’mıza yabancı uyruklu kişiler rağbet gösterdi. Bunlarda ilk başlarda Suriyeliler çoğunluktaydı, fakat şu anda çoğunluk yok. Suriyeliler azaldı. Merkezi hükümet zannediyorum ki merkezi kentler yaptı güvenli bölgelerde, oralara gitmeye başladılar. Suriyeliler azaldı, ama bunun yerine başka milletlerden geldi. Kimler gelmeye başladı. 1) Afganlar, 2) İranlılar, 3) Suriyeliler çok azınlıkta, Afganlar, Mısırlılar ve Iraklılar. Şu an da benim mahallede Türkler hariç Iraklılar birinci millet. Ondan sonra Afganlar geliyor. Daha sonra İranlılar geliyor. Ve bunun dışında çeşit olarak Ukraynalılar geldi. Faslı var. Yani baya… Göç idaresinden oturum izni alan…
Peki nasıl oluyor?
İkamet edebilmesi için bir mahallede bir takım şartları var.
O takım şartlar nelerdir?
Genel olarak tam şey bilmemem. 1) Onun iyi bir insan olması. Yani kötü insanları almıyorlar. Vize vermiyorlar. Vize alacak. Daha doğrusu oturum izni, vize değil de, ona biz oturum izni diyoruz. Göç idaresinin araştırması nezdinde oturum izni alıyorlar. Bu 6 aylık olabiliyor, 3 aylık olabiliyor, 1 senelik olabiliyor, 2 senelik olabiliyor. Duruma göre, kişinin buradaki hareketlerine göre. Eğer ki bu topluma adaptasyon yaşamayanları galiba onlara oturum izni vermiyorlar. Onları bir takım elemelere tabidir. Tabi bu bir hükümet politikası, hükümetin şeyidir. Bir de hükümet ikameti Yalova’mızın bazı mahallelerinde yasakladılar. Neden? Türk toplumuna oranı var. Mahallelerde oturmak için. Ben o oranı tam kesin rakamı veremeyeceğim. Ama mesela bu oranları geçen yerlerde ikamet izni ve mal satım izni yasaklandı. Nereleri? 1) Bahçelievler Mahallesi, 2) Adnan Menderes Mahallesi 3) Kazım Karabekir Mahallesi. Bir de Çınarcık’tan bir mahalle. Bu mahallelerde oturum izni yani ikamet izni ve mal alım satımı yasaklanmıştır. Hiç alamazlar. Neden? Çünkü Türklere oran değişmesin diye. Bu bir hükümet politikası. Bunun teferruatını Göç İdaresinden alabiliriniz. Fakat burada İranlıların çoğunun yaptığım araştırmalarda çoğunun Amerika’ya gitmek isteyenlerin Türkiye’ de, Amerika’da yaşamalarına adaptasyon sağlama için Türkiye’de 5 sene oturma izni. “5 sene Türkiye’de yaşayacaksın. Ondan sonra sana ben Amerika’ya vize vereceğim diyor. Bunun için de İranlıların Yalova ili Amerikalıların adaptasyon için yaşam alanı.” Sen burada bir kendini adaptasyon yaşa. Ondan sonra ben seni alacağım” diyor. İkamet eden İranlılardan alıyorum. Onlar geliyor böyle anlatıyorlar. Bir de ikinci bir şık var. İran’da kadın hakları denen şey ayaklar altında. Kadının boşanma hakkı hiç yok, sıfır. Böyle bir talepte bulunması bile mümkünatı yok. Bunlar geliyor burada geliyor boşanıyorlar. Böyle genç bayanlar.
Nereye başvuruyorlar?
Yalova adliyesine.
Öyle boşanabiliyorlar mı?
Tabii, boşanıyorlar. Uluslararası hukuk çerçevesinde, herhalde şey yapıyorlar gidiyorlar.
Darülharpçılar var mı sizin mahallenizde?
Benim mahallemde yok. Ama Mustafa Kemalpaşa Mahallesi tarafında oturuyorlar. Onlar grup halinde, buralara gelmezler.
Mahallenizde o kadar çok yer birikmiş ki, bunlarla nasıl başa çıkıyorsunuz?
O kadar bir yoğunluk yok. Bir kere, gazeteler kendi işlerini yapıyor. Kafeler kendi işlerini yapıyor. Halk kendi işini yapıyor. Bakma bugün hava karanlık ya da kapalı ve bulutlu bir hava. Benim buraları cıvıl cıvıldır. Sonra, üniversiteliler geliyor buraya gençlik şölenleri yapıyorlar falan, çok güzel oluyor. Yani, bunlar bana ağır bir yük değil. En çok biz muhtarları etkileyen, esnaflara gelen tebligatlar. Hep mahkeme evrakları falan. Beni çok üzmekte. Böyle tebligatlarla iyi şeyler gelmiyor. Bir tek beni yaralayan, üzen bunlar. Onun dışındakiler çözülüyor. Çözülmeyen hiçbir sorun yok ama bu tip işlerde evli insanların boşanmak için gelen davaları bizleri çok üzüyor. Genç kızlarımız geliyor, evlenirken çok seviniyorum. Çok hoşuma gidiyor. Ama ondan 6 ay sonra biz anlaşamadık, boşanıyoruz dedikleri zaman tüylerim diken diken oluyor. Ben 73 yaşındayım. En sevmediğim şey şu, boşanma tebligatlarını kişilere vermek. Yani, birazcık beni yaralayan o. Onun dışındaki hiçbir şey beni üzmüyor.
Mahallenizin ihtiyaç ve taleplerini nasıl karşılıyorsunuz?
Bunları hallediyoruz. Bizim Yalova Belediyesi ile Whatsapp hattımız var. Whatsapp’tan olumsuz bir şeyi gördüğümü zaman hemen fotoğrafını çekiyoruz ve Whatsapp hattından yolluyoruz. İlgili kurum hemen onu alıyor, adres zaten oradan çıkıyor ve hemen gerekli müdahale yapılıyor veya ne yapılacağı bize bilgi veriliyor. Örneğin, bir yerde bir yangın çıktığında bile benim haberim oluyor. İtfaiye diyor ki filan yerde, filan sokakta yangına müdahale ettik. Veya yolda araba yandı, bunların fotoğrafları hepsi bize düşüyor. Aynı zamanda başkanın da telefonuna da düşüyor ve görüyoruz yani.
Tuğba ALTIN/Haber