Gazetemize konuşan Gençlik Merkezi Resim ve Teknoloji Tasarım Öğretmeni Mustafa Cemal Bektaş, resim sergisi ve Gençlik Merkezi’nin yapmış olduğu etkinliklerle ilgili bilgi verdi.
Mustafa Cemal Bektaş sergiyle ilgili şu şekilde açıklamalarda bulundu: “Farklı yaş gruplarındaki öğrencileri, yaş farkı fazla ise düşük yaş grubunu örneğin 5.sınıf, 12-15 yaş grubuyla 15 yaş üstünü ayrı bir kategoride ders alabiliyoruz. Genel olarak yapacağımız çalışmalarda tabi küçük yaş gruplarında biraz daha çocuksu çalışmalar veriyoruz. Büyük yaş gruplarında tabi yaşına göre ama değişmeyen bir şey var. Resmin temeli kadar, büyüklerden biraz daha ışık-gölge, oran-orantı ve benzeri teknik beceri bekliyoruz ve o yönde çalışıyoruz çünkü 15 yaş ve yukarısı sınavlara hazırlık için de gelebiliyor bazen. Yani bizim verdiğimiz kurs konsepti direkt sınava hazırlık kursu değil. Ama sınavlara katkısı oluyor mu, evet oluyor. Sorulan sorulara yönelik çalışmalar da yapılıyor. Ama sonuçta biz, çalışmalarımızı finali olarak böyle bir sergi düşüncemiz için çok farklı tekniklerde resim yaptırmak zorunda kalıyoruz. Kara kalem, sulu boya, akrilik boya, pastel boya olarak çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Yalnız orada konu olarak zaman zaman öğrenci ilgisini dikkate alıyorum. Verilecek konu, teknik bellidir. Kara kalem, sulu boya, pastel boya ya da akrilik boya tekniği. Ancak konuyu çocuk bazen, “hocam böyle bir manzara, peyzaj çalışabilir miyim böyle bir portre çalışabilir miyim?” Onaylarsam onaylıyorum karar veriyorum ve çalıştırıyorum. Tabii ki olumlu bulmadığım resimleri çalıştırmıyorum. Önermiyorum, tavsiye etmiyorum. Neden, şimdi bana Müdürlük’ten bir müfredat, program şu tarz şeylere şartname gelmiyor. Şunları çalıştır ya da çalıştırma demiyor. Ben bildiğim için, sosyolojiyi de biliyorum, psikolojiyi de biliyorum. Benim toplumsal değerlerime uygun olmayan resimleri resmetmiyorum. Temel resim teknikleri öğretiyorum. Bu konularda da ben onay veriyorum direkt. 8 yıldır Gençlik Merkezi’nde kurs veriyorum. Hiçbir problemle karşılaşmadım. Bu sene Çiftlikköy de aldım, gayet iyi yürüyor. Yani, 100’den fazla sergilenebilecek niteliktekileri burada ürettik. Elediklerimiz de oldu tabi 50 tane kadar. Bir o kadar da Çiftlikköy’de ürettik. Oradaki öğrenciler grubu biraz daha yaşça düşük. Daha çok 12-13 yaş grubu. Burada ben psikologluk görevi olarak da görüyorum. Biz eğitim psikolojisi de okuduk. Pedagoji ve psikoloji, eğitim psikolojisi okuyarak öğrenilemez. 8 tane ders okuttum üniversitede. Ama bunu yaşayıp öğrencinin üzerinde görüyorsun. Öğretmen olağanüstü sabırlı, hoşgörülü, anlayışlı olacak. Bu değerlere sahip olmayan öğretmenlik yapamaz. Ben 30 yıl öğretmenlik yaptım. Bu süre içerisinde teftiş puanlarım hep 90’ın üzerindeydi. 2018 yılında Yalova ilimizde en başarılı öğretmen olarak Ankara’ya gönderildim. Ben buna büyük özen gösteriyorum. Mesleğimi çok severek yapmak bir yana, doğru yapmaya gayret ediyorum. Doğru olacak. Öyle idealist bir davranışım da var. Gidebildiğim kadar gideceğim. Personelimiz çok iyi, İdarecilerimiz ve çalışma arkadaşlarımız.
Bu atmosferde bizi destekliyor. Bir ayağı sakat olursa yine topal gider. Doğru olmaz. Aşağı yukarı hatasız gidiyoruz. Hatasız kul olmaz tabi ama, sonuçta müdürümün dediği gibi gençlere hizmettir. Bizim ülkemizin geleceği bu çocuklar, bizim aldığımız parayla ölçülen bir şey değil verdiğimiz hizmet, insanız sonuçta. Her şeyi Allah görüyor. Tıp ilerlememişti. Otistik çocuk geliyor, spastik geliyor, otizm geliyor. Kime nasıl eğitim, kime nasıl davranış. Eğitim psikolojisi budur. Pedagoji bu işte. Sıradan insan getir, sınıfta ver dersi sonra beceri öğreniyorsun. Bizim alanımız hem anlatım hem beceri dersi. Verdiğin bilgiyi anlatacaksın, karşı tarafın aldığını göreceksin sonra da uygulamayla yaptırmaya çalışacaksın. İşte zorluğu o. Bizim alanımız kadar araç-gereç malzemesi gerektiren çok fazla alan yok. Ben Teknoloji ve Tasarım dersine de girdim, o da öyle. Hemen üst kattaki dene-yap atölyesi. Okullardaki TÜBİTAK çalışmaları, Teknoloji ve Tasarım dersi önce ürünü tasarlıyorum gibi çalışmalar yapılıyor. Tabi, hepsi gelişen bilim ve teknoloji doğrultusunda öğrencinin hayal gücünü geliştirmek, buluş yeteneğini geliştirip bizim de artık teknolojide yer almamız her yönden çok mutlu oluyorum. Artık biz de teknolojide varız. Teknolojik pozitif araçlar üretiyoruz. Biz Arap ülkeleri gibi inovasyon yapmayan ülkelerden değiliz. Biz de Güney Kore’yi model gösteriyoruz. Nasıl geldiler, biz de o yolda gidiyoruz. İyi bir adım attık. Kısacası gençler okuldan kalan zamanlarında geliyor ama Gençlik Merkezleri güzel işler yapıyor. Çok alanda yapıyor. Enstrüman öğretiyor, satranç öğretiyor, dil öğretiyor. Kısaca gençler kendini ifade ediyor orada. Özgür davranıyorlar, okul kadar katı bir disiplin yok ama saygı ve sevgi çerçevesinde görüşlerimizi paylaşıyoruz. Çocuklara zaman zaman çay molası veriyorum. Onlara pasta vb. ikram ediyoruz. Kek, kurabiye ve gofret alıyoruz. İsteyen müzik dinleyerek müzik eşliğinde çalışabiliyor. Böyle bir muhabbet içinde çalışmalarımızı yürütüyoruz.
Genelde okulda 4 hafta diyorum ben çocuklara, çalışmalarının tamamlanması için. Bir haftada 2 dersim varsa 4 tane iki oturum yapıyoruz. Birinci aşama, genel hatlarını belirlemek, karar vermek. İkinci haftada ışık-gölge çizgilerini belirlemek, üçüncü haftada ayrıntılar üzerinde çalışmak ve dördünü hafta da sonuçlandırmak. Vernik ya da kara kalemse onun son aşamalarını gerçekleştirmek gibi 4 aşamada hedefliyoruz ama zaman zaman çocukların sınavı oluyor ondan dolayı uzayabiliyor. Ortalama 4 ders saatinde tamamlıyoruz. Burası okul olmadığı için not değerlendirmesi de olmuyor. Değerlendirmemiz sergilenebilir nitelikte ise sergiliyoruz. Sergiledikten sonra bazı resimlere alıcı çıkabiliyor. Alıcı çıkarsa çocuklara fiyat konusunda yardımcı olabilirim, alışverişi siz yapın. Bazı malzemeleri dolabımda bulunduruyorum, olmayanlara destek oluyorum. Bir şekilde yürütüyoruz. Oraya gelip de mağdur olan bir öğrenci bırakmıyorum. Bomboş gelene bile mutlaka çalışma yaptırıyorum. Malzemeleri ben veriyorum. Onlar için hazır bulunduruyorum.
Tuğba ALTIN/Haber