Daha sonra iş günü başlar. Bir koşuşturmadır gider. Görevin şekline ve özelliğine göre çeşit çeşit insanlarla ilişkiler, çözülmesi gereken problemler.
Zaman su gibi akar gider. Bu arada bedensel ve zihinsel olarak bir şeyleri de alıp götürür. Her ne yaşta olunursa olsun bir yorgunluk kendini göstermeye başlar.
Bir an önce eve gitmek, sıkıcı giysilerden kurtulup sere serpe ayaklarını uzatmak ister insan. Bu rahatlığa ulaşmak için bir parça daha enerji tüketmesi gerekecektir. Sıra eve dönüş yolculuğundadır.
Akşam yemeği, aile bireyleriyle olan güncel konular üzerine söyleşiler, TV programları derken günün tüm yorgunluğu vücudun tüm organlarında kendini belli etmeye başlar. Göz kapakları kontrolden çıkar. Bir ağırlık çöker insanın üzerine.
O an, onu tek şey mutlu eder. Yorganın altına girmek ve uyumak. Böylesi akşamlarda hiç kimse uyumaktan korkmaz. Böyle bir olanağa ve teklife yok demez. Çocukluk günlerinde zorla yatağa gönderilmenin yerini bir an önce oraya ulaşmaya can atan yetişkin almıştır.
Yaşam biraz böylesi günlere benzer. ‘Zaten ömür dediğimiz bu günlerin toplamı değil midir? Yoğun geçen bir günün yorgunluğu bir gece uykusuyla giderilmiş olsa da beden üzerinde kalıcı etkiler bırakmadan da geçmez.
Yıllar ilerledikçe birikimler artar. Kalıcı yıpranmaların yanı sıra fizyolojik aksamalar da kendini göstermeye başlar. İlaç tedavileri, tıbbi operasyonlarla bir kısmı giderilse de eski sağlıklı gençlik günlerine dönülemez.
İş yaşamına erken atılanlar için yorgunluk da genç denilebilecek yaşlarda başlar. Ancak onlar için, bir gün dinleneceğini düşünmek, bir parça huzur duyma nedeni olabilir.
İşler hafifleyince ve en sonunda iş yaşamından tamamen çekilince bedenin dinlenme olanağı çoğalmış olur. Eğer ağır bir sağlık problemi, akud bir hastalık yok ise bedensel rahatlık az çok elde edilmiştir.
Ya gönül yorgunluğuna ne demeli. Onu gidermek elde mi? O, o kadar derinlerde ve kalıcıdır ki oturup dinlenmekle, uyumakla yok olmaz. Uykuda rüyalarda bile onun izleri görülür.
Önceden gelen birikimler zar zor taşınagelmiştir. Bir kısmı da kabullenilip sineye çekilmiştir. Eğer bunların üzerine yenileri gelmeye devam ederse öyle bir an gelir ki yük taşınamaz olur. Çare kalmamıştır. Dinlenmenin tek yolu sonsuza dek uyumaktan geçmektedir.
Artık bu düşünce eskisi kadar korkutucu gelmez. Ebedi istirahata kavuşmak, beklenir olur. Her beklenti bir umut taşır. Umulan, daha önce görülmüş, az çok bilinen bir şeydir. Ancak bu beklentideki umulan üzerinde, hiç kimsenin bir bilgisi yoktur. Onu görüp o alemden geri dönen hiç olmamıştır.
Gençliğinde çok yorulduğu günün akşamlarında nasıl bir an önce yatağına girip uyumaya can atarsa, yaşlılığında öyle an gelir ki, sonsuz uykuyu buruk bir arzuyla bekler olur.