GÜNAYDIN Değerli Okurlar,

Türk Milleti, Türkiye Cumhuriyeti’ nin kuruluşunun 100’ üncü Yıldönümü’ nü çok büyük coşkuyla kutlarken, Millî Mücadele’ nin önderi ve Türkiye Cumhuriyeti’ nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ ü vefatının 85’ inci yıldönümünde çok büyük bir sevgi, saygı ve rahmetle andı; vefasını gösterdi.

Atatürk’ün modern Türk toplumu yaratma çabalarındaki başarısı, halkın cumhuriyet kutlamalarına yoğun katılımıyla karşılığını görürken; kutlamalar, ortak payda olan Atatürk’ün yaratıcı katkısıyla oluşturulan sentezin değerini gösterdi.

Kutlamaların son adresi İstanbul’ du. Türk Deniz Kuvvetleri’nin İstanbul Boğazı’ndan muhteşem tarihî geçişi kutlamalara damga vurdu. Ben bu töreni izlemedim ama canlı izleyen Amiral arkadaşlarımla konuştum, televizyonlardaki haber görüntülerine bakmakla yetindim.  Öncelikle belirteyim, çok farklı tip, özellik ve manevra kabiliyetine sahip 100 parça geminin dünyanın sayılı ve zor suyollarından biri olan İstanbul Boğazı’ndan disiplinli bir şekilde geçişi titiz bir karargâh çalışmasının sonucudur ve her türlü takdirin üstündedir.

Aradan zaman geçti ama yazma sırası yeni geldi; o günkü duygularımı belirtmek istiyorum. Önemli Tarihi Günler ve Kurtuluş Günleri tarih şuuru açısından önemlidir. Tarihini bilmeyen milletler, köksüz bir çınara benzerler, en ufak rüzgârda devrilirler.

Bunun için özellikle 19 Mayıs, 23 Nisan, 30 Ağustos, 29 Ekim ve kentlerin kurtuluş günlerinin etkinliklerle kutlanması o toplumda tarih bilincinin kökleşip yerleşmesinde önemli yer tutar. Güçlü milletler, hep tarihin ve zamanın derinliklerine yaslanır ve ondan kuvvet alırlar.

Vatan sathında al bayrağımız şanlı şanlı dalgalanıyorsa, camilerimizde ezanlar okunuyor, özgürce ibadetimizi yapabiliyorsak, tüm dinî bayramlarımızı mutluluk ve huzur içinde kutlayabiliyorsak bu büyük zafer sonunda elde ettiğimiz kazanımlar yüzündendir.

Bu nedenle, özellikle 30 Ağustos Zafer Bayramı ve 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’ nda Ankara’ daki büyük resmigeçitleri izlemekten çok büyük zevk alıyor ve gurur duyuyordum. Denizde yapılan bir tören ben de aynı duyguları yaratmıyor.

Öncelikle geçişin Çengelköy’ de tepedeki köşkten izlenmesine hiçbir anlam veremedim.  Kaldı ki, bir de yıllardır uygulanan bir töre var, neden buna uyulmadığını hiç anlamadım. Bu konuda yetkililerden bir açıklama da yok, (varsa da duymadım.) herhalde bir nedeni vardır!

Dost ve düşmana gerekli mesaj ve çimarivaya( savaş gemilerinde tören için personelin küpeşte boyunca belirli aralıklarla selâmlama için dizilmesi) cevap unutulmaya yüz tutan Atatürk’ten yadigâr TCG Savarona’ dan Dolmabahçe önlerinden olsaydı, yüzüncü yıl kutlamaları daha fazla anlam kazanacaktı.

Atatürk’ün eseri Cumhuriyet Donanmasının denizde gerilemenin ve Sevr ile teslimiyeti temsil eden Osmanlı Hanedanının son Padişahı ile anılan binayı selâmlaması oksimoron(birbiriyle çelişen ya da tamamen zıt iki kavramın bir arada kullanılması)  bir durum yaratmıştır.

Ayrıca dünya deniz örf ve adetleri arasında donanmaların binalarda bulunan erkânı selâmlaması örneği yoktur.

Evrensel olarak tüm dünyada güneş battıktan sonra selâmlama, yani çimariva yapılmaz.

Boğazdan geçen 100 gemi arasındaki tüm yeni gemi projelerinin başlama dönemini unutamayız.

Geçişini gururla izlediğimiz TCG Anadolu’yu Komuta Kontrol gemisinden Amfibi (LPD) Projesine dönüştürme emrini; Havadan Bağımsız Tahrikli TCG Pirireis denizaltısının en son gelişmelerin beklenerek hayata geçirilmesi direktifini veren;

MİLGEM’in, Atmaca Füzesinin, Akya Torpidosunun gerçek babası merhum Oramiral Özden Örnek’i, onunla birlikte olanları, çeşitli nedenlerle hayatını kaybedenleri anmadan geçebilir miyiz? Tohumları eken, zorlukları göğüsleyen, yolu açan ve tarlayı sürenlerle, hiç emek harcamadan meyveleri toplayanlar bir olabilir mi?

Diğer bir eleştiri Deniz Kuvvetleri Komutanının geçiş sırasında denizde bulunma nedenini, töreyi bilen hiç kimse anlamadı.

Deniz Kuvvetleri Komutanı diğer Kuvvet Komutanları ile yüksek devlet erkânının yanında olmalıydı.

Denizde savaşacak komutan Donanma Komutanıdır ve bu geçiş dünyaya ‘’Ben Savaşa Hazırım’’ mesajı vermek için icra edilir. O nedenledir ki denizde bu geçişin bir adı da ‘’Fleet Review’’ yani donanma denetlemesidir.

Donanmamızın dosta düşmana karşı yaptığı bu geçiş, Donanma personelimizin duruşları ve savaş gemilerimizin varlığıyla gurur duydum ama neden teamüllerin dışına çıkıldığını anlamadığımı belirtmek isterim.

İstanbul Boğazı ve Donanma sözünün geçtiği yerde benim aklıma ilk gelen 1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesi, bu sözleşmenin önemini belirten emekli Amiraller, Karadeniz’i dünyanın en istikrarlı denizi haline getiren Blackseafor  Antlaşması ile “Blacksea Harmony” ( Karadeniz Uyumu) Harekâtı gelir. Buna katkı sağlayan değerli Amiral arkadaşlarımı saygıyla anıyorum.

***

(Not: Daha sonra ayrıntılı ele alacağım ama burada kısaca belirteyim: Türkiye’ nin yeni bir Anayasa’ ya ihtiyacı yoktur.  Beğenilmeyen ve istenen her yeri değiştirilen mevcut Anayasa tam ve doğru şekilde uygulansın yeter!)

Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılı Hayırlı Olsun!

Aydınlık ve esenlik dolu günler dilerim.

NE MUTLU TÜRK’ ÜM DİYENE!