Yıl 1938… Saat 09:05…
Sadece bizler ülkemizin kurucusunu değil, dünya önemli bir lideri, dehayı kaybetti.
Ancak onun fikirleri, devrimleri ve mirası asla ölmedi ve yaşamaya devam ediyor. 10 Kasım, sadece bir yas günü değil, aynı zamanda Atatürk'ün ilke ve inkılaplarının önemini hatırlama ve sahip çıkma günüdür. Geçtiğimiz Pazar günü, Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 86. yıldönümüydü. Yalova, Ulu Önderimiz için ayrı bir yere sahipti. O nedenle bu hafta bu satırlardan onun bize miras bıraktıklarından bahsederek bir kez daha onu yad etmek istedim.
Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatı, sadece savaş meydanlarında kazandığı zaferlerle ya da yaptığı devrimlerle sınırlı değildi. Onun vizyonu, Türkiye'nin ekonomik, kültürel ve sosyal anlamda modernleşmesi kadar doğaya ve çevreye verdiği önemi de kapsamıştı. Yalova, Atatürk’ün bu yönünü en iyi yansıtan yerlerden bir tanesi. Doğanın içinde bir dinlenme ve düşünme alanı olarak gördüğü kentimiz, Atatürk'ün gönlünde özel bir yer edinmiş, "Yalova Benim Kentimdir" sözüyle de bu sevgisini taçlandırmıştır.
1929 yılında, Atatürk ilk kez Yalova'ya geldiğinde şehrin güzelliği onu derinden etkilemiştir. Marmara Denizi'ne kıyısı olan, doğal termal kaynakları ve yemyeşil doğasıyla Yalova, Atatürk'ün hem sağlık hem de huzur bulduğu bir huzur noktası olmuştur. O dönemde Türkiye, Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki ekonomik ve toplumsal dönüşümleri yaşarken, Atatürk de bu yoğun tempodan uzaklaşmak için Yalova’nın dingin atmosferine ihtiyaç duymuştur.
Atatürk, Yalova’yı sadece bir dinlenme alanı olarak görmemiş, burayı bir kalkınma merkezi olarak değerlendirmiştir. Türkiye'nin modernleşme sürecinde Yalova'yı örnek bir şehir haline getirmek istemiştir. Tarım, hayvancılık ve turizm gibi alanlarda yapılacak yatırımlarla bölgenin kalkınmasını hedeflemiş, bu amaç doğrultusunda çeşitli projeler hayata geçirilmiştir. Yalova'da kaldığı süreçte, Atatürk hem günlük devlet işlerini yürütmüş hem de ülkenin geleceği için kritik kararlara imza atmıştır. Yabancı devlet adamlarını Yalova’da ağırlamıştır.
Atatürk'ün Yalova'daki en bilinen miraslarından biri, hiç şüphesiz "Yürüyen Köşk"tür. 1930 yılında, Yalova'da deniz kenarındaki bir çınar ağacının yanına yaptırdığı bu köşk, onun doğa sevgisini ve çevreye duyduğu saygıyı simgeler. Bilmeyenler için Yürüyen Köşk’ün hikayesi kısaca şöyledir. Köşk inşa edildikten kısa bir süre sonra çınar ağacının dalları köşkün çatısına değmeye başlar. Köşkün bahçıvanı ağacın dallarını kesmeye kalktığı bir gün, Atatürk buna karşı çıkar. Bunun yerine köşkün raylar üzerinde kaydırılarak ağaca zarar vermeden yerinin değiştirilmesini ister. Bu olay, Atatürk'ün doğaya olan hassasiyetini bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Yalova, Atatürk’ün sağlık sorunları nedeniyle de sık sık ziyaret ettiği bir yerdi. Özellikle Termal Kaplıcaları, onun tedavi süreçlerinde önemli bir rol oynamıştı. Bu kaplıcalar, Atatürk’ün yönlendirmesiyle daha da geliştirilmiş ve modern bir kaplıca merkezi haline getirilmiştir. Atatürk'ün sağlıkla ilgili yaklaşımı da buradaki termal tesislerin iyileştirilmesinde etkili olmuştur. O, beden sağlığının toplumsal gelişim için ne denli önemli olduğunun farkındaydı ve Yalova'nın doğal şifa kaynaklarını bu anlayışla değerlendirdi.
Atatürk’ün Yalova’yı sevmesi, onun doğaya olan düşkünlüğünün yanı sıra stratejik bir bakış açısıyla da ilişkilendirilebilir. Yalova, İstanbul’a yakınlığı ve Marmara Denizi’ne kıyısı olması dolayısıyla Atatürk için önemli bir yerleşim merkeziydi. Türkiye'nin kalkınma sürecinde tarım ve sanayi yatırımlarıyla Yalova’nın bir örnek şehir olmasını istemiş, bu doğrultuda adımlar atmıştır. Atatürk, Yalova'yı sadece bir doğa harikası olarak değil, aynı zamanda Türkiye'nin modernleşmesinde rol oynayacak bir merkez olarak da görmüştür.
Atatürk'ün Yalova ile kurduğu bu özel bağ, aynı zamanda halkla olan ilişkisine de ışık tutar. O, halkın içinde olmayı, onların sorunlarını ve beklentilerini yerinde dinlemeyi seven bir liderdi. Yalova, Atatürk'ün halkla birebir temas kurduğu, onların sorunlarına çözümler aradığı bir alan olmuştur. Küçük bir şehir olan Yalova'da halkla iç içe geçirdiği zamanlar, Atatürk'ün liderlik anlayışını ve halkla olan yakın ilişkisini pekiştirmiştir.
Atatürk ve Yalova arasındaki ilişki, sadece bir liderin bir şehri sevmesiyle açıklanamaz. Bu bağ, Türkiye'nin modernleşme yolundaki adımlarını atarken doğayı koruma, çevreye saygı duyma ve yerel kalkınmaya önem verme anlayışının bir yansımasıdır. Atatürk’ün Yalova’daki mirası, onun çevreye, doğaya ve insanlara olan sevgisini ölümsüzleştiren bir hatıradır. Atatürk'ün Yalova'da bıraktığı iz, sadece bir şehirle sınırlı kalmayıp tüm Türkiye'yi kucaklayan bir doğa ve insan sevgisinin simgesidir.
Onun aramızdan ayrılışının üzerinden 86 yıl geçse de ona olan sevgimiz her geçen gün daha da artmakta. Onun bize bıraktığı en büyük miras vizyonu ve fikirleridir. Bu güzel yurdu bizlere miras bırakan Cumhuriyetimizin kurucusu, Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü rahmetle, minnetle ve özlemle anıyorum.