GÜNAYDIN Değerli Okurlar,
Millî Eğitim Bakanı, “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” başlıklı bir müfredat taslağı yayımladı.
“Bilimler” anlamına gelen ve Arapça bir kelime olan “Maarif” nereden çıktı, hiç anlamadım!
Millî Eğitim Bakanlığı’ nın, Cumhuriyetimizin kuruluşundan bugüne kadar aşağıda belirtilen isimler altında çalışmalarını sürdürdüğünü biliyoruz:
1923-1935 yılları arasında “Maarif Vekâleti”,
1935-1941 yılları arasında “Kültür Bakanlığı”,
1941-1946 yılları arasında “Maarif Vekilliği”,
1946-1950 yılları arasında “Millî Eğitim Bakanlığı”,
1950-1960 yılları arasında “Maarif Vekâleti”,
1960-1983 yılları arasında “Millî Eğitim Bakanlığı”,
1983-1989 yılları arasında “Millî Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı”.
1989 yılından günümüze kadar da “Millî Eğitim Bakanlığı” adıyla çalışmalarını sürdürmektedir.
Tekrarlıyorum, bu Maarif nereden çıktı ve çıkış amacı ne zerrece anlamadım.
Bakanlığın yayımladığı “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli “ kanaatimce çağdaşlıktan ve pozitif bilimlerden oldukça uzaktır.
Elbette konunun uzmanları bu modeli inceleyecekler ve düşüncelerini ayrıntılı olarak açıklayacaklardır.
Sıradan sade bir vatandaş olarak benim kanaatim, bu proje ülkeyi geri götürecek niteliktedir.
Daha önce de açılımı “ Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum” olan ÇEDES ortaya atılmış, o da büyük tartışmalara neden olmuştu.
ÇEDES’ in masum bir görünümü olduğuna hiç inanmadım.
ÇEDES ile birlikte sanki eğitim sistemimiz giderek çağdaşlıktan ve lâik sistemden kopmaya başladı.
Duyduğumda, din adamı ve üniversite öğrencileri gibi öğretmenlik sertifikası olmayanların derslere girecek olmalarına, son derece hayret etmiştim.
Öğretmenlik yeterliliği olmayanların çocuklara neyi nasıl verebilecekleri bence çok iyi tartışılmalıdır.
Konuştuğum bazı uzmanlar, asıl amacın eğitim sistemini dinî temele oturtmak olabileceği düşüncesindeler.
Katılıyorum.
Toplumumuzda şu an, çevre duyarlılığı ve pozitif bilim sevdası olduğunu ileri sürmek mümkün değil.
Bunu öğretmenler tam olarak başaramamışsa, din adamları mı başaracak?
Millî Eğitim Bakanlığı’ nın bir başka kuruluşla işbirliğine ihtiyacı olduğunu hiç düşünmüyorum.
Diyanet İşleri Başkanlığı ile işbirliği yapmasına hiç gerek yok!
Lâik bir sistemde böyle bir uygulama zaten anlamsız olur.
“Türkiye Yüzyılı” bir partinin propaganda sloganı…
“Türkiye Yüzyılı” toplumun bir kesimine dinî eğitimin derinleşeceğine işaret eden bir slogan gibi…
Siyasî bir slogan, eğitim modeline monte edilebilir mi?
Camiye, kışlaya ve okula siyasetin girmemesi daha uygun değil mi?
Son müfredat sanki düşünme becerisini değil, ezberletilmiş dogmatik bilgiyi esas alıyor.
Bu tür müfredat, toplumun gelecek nesillerini geleceğe değil, geçmişe taşır.
Bakın Türkiye Cumhuriyeti’ nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bu konuda neler diyor:
“ Millî terbiye ile geliştirilmek ve yükseltilmek istenen genç beyinleri bir taraftan da paslandırıcı, uyuşturucu, hayalî fazlalıklarla doldurmaktan dikkatle kaçınmak lâzımdır.”
“Öğretmenler; yeni nesli Cumhuriyetin fedakâr öğretmen ve eğitimcileri, sizler yetiştireceksiniz. Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin beceriniz ve fedakârlığınızın derecesiyle orantılı olacaktır. ...Sizin başarınız Cumhuriyetin başarısı olacaktır.”
Öğretmenlerin ve Öğretim kadrolarının Atatürk’ ün bu uyarısına kulak vermelerinde yarar var.
Bu günlük de bu kadar olsun.
Sağlık ve esenlik dolu günler dilerim.