Nesillerin birbirine aktardığı bilgi, belge her neye ihtiyacımız var ise artık parmağımızın ucuyla dokunup erişebileceğimiz kadar yakınımızda. günümüzde dinlemek, yaşanmış tecrübelerden yararlanmak istemiyor hiç kimse. Ulaşabildiği bilgiler dahilinde, akıl süzgecinden geçirip yaşayarak görmek istiyor.
Sonuçları olumsuz olduğunda da ders almıyor artık insanımız. Yaşayıp göreceğimiz varmış deyip geçiveriyor.
Günlük yaşamında tecrübeleri, yaşanmışlıkları göz ardı edip vereceği kararlar genelde kişiyi bağlasa da, yönetenlerin vereceği kararlar genelin yaşamını iyi veya kötü etkiliyor. Özellikle yanlış ekonomik kararlar, vatandaşın sofradan azığınızın eksilmesinden tutun, sosyal çöküntülere dahi neden oluyor.
Yaşanmışlıklar, yaşayanların tecrübeleri ve aktarımlarının önemli olduğunu bilmemiz gerekir.
Uzun yıllar yaşadığım tecrübeler neticesinde, işyerine personel alırken veya bir işyerine personel önerirken önceliğim işe alınacak personelin çocukluktan itibaren ailesi ile birlikte yaşanmışlıklarını sormak ve öğrenmek oldu.
Ticari bir işyerine, büro, ön muhasebe elamanı alırken veya önerirken ilk önce anne babasının ne iş yaptığını sordum.. Eğer işe alınacak personel esnaf veya ticaret yapan bir ailenin çocuğu ise büro işlerinde önceliğim olmuştur. Bu örnekleri çoğaltabiliriz, tarım sektörüne personel alınacak ise köyde büyüyen bir çocuktan, bakım onarım için personel alınacak ise bir sanatkarın çocuğundan sağlayacağınız performans diğerlerinden daha yüksektir.
Geçmiş yıllarda bir işyerinden belge almak için gönderdiğim iki personelden biri, ‘’işyerine gittim mal indiriyorlardı, geri döndüm tekrar giderim’’ diğeri ise ‘’işyerine gittim belgeleri istedim şimdi mal indiriyoruz sonra alırsınız dediler’’ diye söyleniyordu. Hangi personelin esnaf çocuğu olduğunu tahmin etmek zor değildir.
Maalesef bugün ülkemizde üniversiteler dahi, ihtiyaca göre fakültelerde bölümler açmıyorlar, bir masa bir sandalye eğitmenlerden oluşan kolay bölümleri tercih ediyorlar. Sonra işsizlik ile ilgili makaleler yazmayı da elden bırakmıyorlar. Laboratuvarlar kurmak yerine devasa camiler inşa ediyorlar.
Peki biz yöneticilerimizi seçerken, yaşanmışlıklarına, ürettiklerine dikkat ediyor muyuz. İşin ehillerini seçiyor muyuz. Medet umduğumuz kişiler bizim dertlerimiz ile ilgili empati kurabiliyorlar mı?
Ekonomi yönetiminin gerçekten tacirin esnafının durumu ile ilgileniyor mu? Makro ekonomi programı yaparken tacir ve esnafın durumunu hesaba katıyor mu? Kayıt dışı ekonominin, kayıtlı ekonomiye yaklaştığı ülkemizde, bu paranın kaynağı ne diye sorabiliyor mu?
Yoksa kur korumalı mevduatların maliyetini vatandaşa yükler iken, faizlerden vergi yükünü sıfırlarken bu yükü benzin, içki, sigara, iletişim vergiler gibi tüm ülkenin üstleneceği enstrümanları mı yüklüyor.
Ekonomi yönetimi , yurt dışından borç, hibe alabilmek, maliye politikalarında sıkılaştırmaya gittiğini göstermek amacıyla yine kayıt dışılık ile mücadele etmek yerine, kayıtlı ekonomide kaba tabirle göldeki kazları yolmaya devam ediliyor. Kira gelirini düşük gösterenlerin, karlılığı düşen işletmelerin, KDV oranını düşük gösteren işletmelerin takibe, incelemeye alınmasına baktığımızda kayıt içindekiler cezalandırılırken yine kayıt dışı ekonomiye hayat verecek, kayıt dışında olanları mükafatlandırılacak afların ayak sesleri duyuluyor sanki.
İki yıl önce %9 faizle yabancı kaynak kullanan, % 12 enflasyon oranına göre planlama yapan sermayesi düşük işletmelerin acaba kar etmesinin mümkün olmadığını görmüyor mu, bu işletmelerin durumu ile ilgili empati yapabiliyor mu para ve maliye politikalarını yönetenler. Yoksa tam tersi karlılıkları düştü diye inceleme kapsamına mı alıyor, yüksek faiz ödeyen, sermayesi düşük diye ödediği faizin %10 kadar kısmını vergiden indirim konusu yapamayan işletmeleri örtülü vergilendirerek cezalandırıyor mu?
Çok merak ediyorum. Seçtiğimiz, bizi yönetenlerin , sofrada ekmeğimizin azalmaması için mücadele edenlerin, kendi ekonomi geçmişleri, ürettikleri, yaşanmışlıkları vatandaş ile empati yapabilecek düzeyde ve bu özelliklere sahip mi.
Yoksa, mal indirirken, işi başından aşkın bir esnafın ‘’daha sonra gelsen olmaz mı’’ diyen esnafa söylenen, yaşanmışlıklarından bu konuda empati kuramayacak, hayatı boyunca aybaşını bekleyen bir aileye mensup, ya da çalışmadan rant ile geçinen bir ailenin çocuğu gibi esnafın tacirin yaşadığı sorunlardan uzak mı ekonomimizi, bizi yönetenler.