Son yıllarda ülkemizde yerel yönetimlerde artan bir merkezi müdahale eğilimi başladı. Belediyelerde yapılan görevden almalar ve kayyum atamaları, “siyasi darbe” olarak tanımlanıyor. Bu görevden almaların sebebini aslında bugün fanatik hükümet yanlıları bile seçim sonuçlarından kaynaklandığını çok iyi bilmekte ve dile getirmekte.
Son günlerde tekrar hortlayan bu görevden almanın benze bir örneğini de yakın geçmişte Yalova Belediyesi’nde yaşamıştık. Suç tespit etmemize rağmen biz suçlu ilan edilerek görevden uzaklaştırılmıştık. O dönemde AKP meclis çoğunluğunu elinde bulundurduğu için kayyum atanmamış, belediye meclisinde seçim yapılmıştı.
Türkiye’de yerel yönetimler, vatandaşların yaşadıkları şehirlerdeki hizmetlerden sorumlu kurumlar olarak önemli bir role sahiptir. Belediye başkanları, yerel seçimlerde halkın oylarıyla göreve gelir ve bu anlamda yerel demokrasinin en önemli unsurlarından biridir. Ancak, belediye başkanlarının görevden alınması ve kayyum atanması, halkın iradesinin doğrudan etkilenmesi nedeniyle demokrasi açısından tartışmalar yaratmaktadır.
Türkiye genelinde, muhalefet partilerinden belediye başkanlarının görevden alınması ve yerlerine kayyum atanması yaygın bir uygulama haline gelmiştir. Bu durum, her seçim dönemi sonrasında iktidarın kazanamadığı belediyelerde sıkça görülür olmaya başlandı. Bu belediyelere yapılan kayyum atamaları, terörle mücadele gerekçesiyle haklı gösterilmeye çalışılmakta olmasına karşın asıl nedeni seçim sonuçlarının hazmedilemeyişidir.
Hükümet ise bu atamaları genellikle “kamu güvenliği” veya “yolsuzlukla mücadele” gerekçesiyle savunmaktadır. Terör örgütleriyle bağlantılı belediyelerin halka zarar verebileceği ve bu nedenle devletin müdahale hakkının olduğu öne sürülmektedir. Yolsuzluk iddialarıyla görevden alınan belediye başkanlarının da hukuki süreçler sonuçlanana kadar görevden uzaklaştırılması gerektiği savunulmaktadır. Ancak, muhalefet partileri ve bazı sivil toplum kuruluşları, yargı sürecinin tarafsızlık ve adalet ilkeleri doğrultusunda ilerlemediğini düşünmektedir. Bu nedenle görevden almalar, “siyasi darbe” olarak nitelendirilmektedir.
“Siyasi darbe” olarak adlandırılan bu görevden almaların, yerel demokrasiyi baltaladığı ve halkın iradesine müdahale ettiği açıktır. Yalova örneğinde olduğu gibi, yolsuzluk suçlamaları gerekçesiyle görevden alınan bir belediye başkanının yerine atanan geçici yönetici, o şehrin halkını doğrudan temsil etmeyen bir figür olarak görülmektedir. Nitekim ilk seçimde de bu net bir şekilde görülmüş halk sandıkta kendi adaletini sağlamıştır. Halkın seçtiği bir başkanın yargı kararı olmadan görevden alınması, demokrasinin temel prensipleriyle çelişen bir duruma işaret etmektedir.
Sonuç olarak, ülkemizde belediye başkanlarının görevden alınması ve yerlerine kayyum atanması, yerel yönetimlerin özerkliği ve halkın iradesi konusunda derin bir tartışmaya sebep olmakta ve gündemi meşgul etmekte. Bu uygulamalar, iktidar mensupları dışında kalan herkes tarafından demokratik sürece müdahale ve “siyasi darbe” olarak tanımlanmaktadır. Halk yapılan bu siyasi darbelerin hesabını her seçimde sormasına rağmen iktidar gerekli dersi almayarak aynı hatayı tekrar tekrar yapmaktadır. 
Unutulmamalı ki; halkın iradesine doğrudan müdahaleler, demokrasinin zedelenmesine yol açar ve toplumda kutuplaşmayı artırır.