Geçen haftaki yazımın konusuna devamla müziğimizin evrensel olduğunu neşeye, kedere, karamsarlığa dahi iyi geldiğini çoğumuz biliriz.

Ancak bu özelliğimizi yine de bilmeyen bilip de işine gelmeyen insanlarımızın da olduğu maalesef bir gerçek. Geçen haftaki yazımda belirttiğim gibi evrensel, yöresel tüm müzik dallarından 3 eserin sözlerini bilen insanımızla, 3 eseri sonuna kadar dinleyebilen insanlarımızı ayırmak lazım.

Çünkü bu insanlarımızın dünyaya bakış açılarının ortama ayak uydurmalarının söz konusu olmadığı araştırmalar sonucu tespit edilmiştir.

Toplumdaki bu tür insanların tavrı, arkadaşım olabilir, yakınım olabilir hiç fark etmez, yapıları gereği bazıları para verirler ama huzur vermezler, bazıları da huzur verirler para vermezler.

Bizzat yaşadıklarımdan yola çıkarsak, bahse konu kişiler herhangi bir müzik dalından bir eseri dinlemezler daha doğrusu dinleyemezler, dinleyenlere de saygılı olamazlar.

Radyodan olsun televizyon kanallarından olsun, müzikhollerden olsun, dostlarla bir arada olsun, onlar için fark etmez. Nazarı dikkat çekme hastalıkları daha doğrusu (egoları) ağır basar ve derler ki; hareketli bir parça dinleyelim, ruhumuz karardı, hem de ‘Dönülmez Akşamın Ufkundayız’ adlı parça icra edilirken.

Sevgili okurlarım haftaya benzer konularla tekrar buluşmak üzere.

Saygılarımla..