GÜNAYDIN Değerli Okurlar,
Sporu seviyorum. Gençliğimde pek çok spor dalında faaliyetim oldu.
Kayak yaptım, dağ tırmanışında bulundum, yüzdüm, atletizm yaptım. Atletizmde okulun kros takımındaydım; baharda pist sezonunda ise 400 m. Engelli ve 800 m. koştum. Beşiktaş’ ın düzenlediği Sümeralp Kır Koşu’ nda bir madalya ve diploma bile kazandım. Madalya depremde enkazda kaldı ama diploma duruyor. Ankara’ da iki kez Üniversiteler arası Atatürk Koşusu’ na katılan takımda yer aldım.
Lisede öğrenciyken Dolmabahçe Stadyumu’ nda lig maçlarının devre aralarında atletizm müsabakaları yapılırdı. Türkiye rekortmeni Mehmet Geşaş ile koştuğum bir yarışı unutamam, 4 ya da 5’ inci olmuştum. Aklımda yanlış kalmadıysa 800 m. de en iyi derecem 2.02 idi.
Pek çok dalda spor yaptım ama biri içimde uhde kaldı. Dağcılık Okulu’ nda kursu dereceyle bitirince, 10 kişilik zirve tırmanış ekibine seçilmiştim; 1968 yılı Ağustos ayında Ağrı Dağı’ na zirve tırmanışı gerçekleştirecektik. Tüm hazırlıklar ve ekipman/donanım neredeyse tamamlanmıştı ki, benim hiç beklemediğim anda çok kritik ve önemli bir yurt dışı göreve tayinim çıktı. Apar topar yeni göreve katıldım. Dolayısıyla zirve yapan ekipte olamadım.
Bu saatten sonra artık böyle bir imkânım da yok. Uzun yürüyüşlerde bile yoruluyorum.
Basketbolu seyretmeyi sevmiyorum. Takımlarımızın oyuncuların neredeyse hepsi yabancı... Bir iki yerli ya var ya yok. Şampiyon bile olsalar doğrusu hiç önemsemiyorum.
Kadın Millî Voleybol takımımızın uluslararası maçlarını seyrederken duyduğum heyecan ve coşkuyu futbol maçlarında bulamıyorum. Buna Erkek Millî Futbol takımının maçları dâhil.
Futbol değil de kendime göre top oynadım. Futbol da takım çalıştırdığım bile oldu. (Bir takımı çalıştırdım, tek maça çıktım, sakın gülmeyin, sonuçta 5- 0 yenildik.) Artık seyirciyim. Oyuncuların yeteneklerinin ön plâna çıktığı oyunlar bana göre değil. Bizim takımlar içinde takım oyununu beğendiğim tek takım yok. İngiltere liglerine bayılıyorum; takip edeceğim derken nefesim tükeniyor. İtalya liginde takımların taktik düzenlemelerine hayranım, asla belirli taktik dışına çıkmıyorlar. Bir de Norveç futboluna hayranım; oyun disiplini ve kazanma arzuları hiçbir zaman azalmıyor, tüm hırslarıyla ve büyük bir disiplin içinde oynuyorlar.
Övünmek gibi olmasın ama ben de çok yakın zamana kadar Galatasaray taraftarıydım; ama öyle hasta dedikleri gibi değildim. Pek çok kez, takım oyununu beğenmediğim için daha birinci devrede stattan çıktığım olmuştur.
Bu sene takım oyunu olarak Fenerbahçe sanki bir tık daha iyi. Şampiyon olduğu sene Trabzonspor’ u çok beğeniyordum ama o da bir daha o tempo ve düzeni yakalayamadı.
Şimdi, bütün bunları neden anlatıyorsun, diyebilirsiniz.
Şu satırları kaleme aldığım sırada, ulusal basında yer alan haberlere göre, Fenerbahçe ile Galatasaray arasındaki Süper Kupa finali, kulüplerimizin bilgisi ve onayı dâhilinde 30 Aralık 2023 Cumartesi günü saat 20.00'de Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da bulunan Al-Awwal Park Stadyumu'nda oynanacakmış.
Gazete yayıma girdiği sırada haberde bir değişiklik olur mu, olmaz mı bilmiyorum ama benim şimdiden bu iki kulübe küçük bir önerim var.
Gitmişken mutlaka önce Mekke’ ye, sonra da Cidde’ ye uğrasınlar.
Riyad ile Mekke arası uçakla taş çatlasa bir saat sürer.
Mekke’ de Mescid-i Haram’ ın merkezinde Kâbe-i Şerif yer alır.
Ecyad Kalesi, 1781 tarihinde, Kâbe’ yi korumak için Osmanlı tarafından yapılmış kaledir. Baksınlar bakalım, kalenin yerinde izler kalmış mı? 2002 yılında Suudi yönetimi tüm itirazlara rağmen kaleyi yıktırıp yerine gökdelenler diktirdi diye haberler var.
Mekke’ den de çok yakındaki Cidde’ ye uğrarlarsa iyi olur.
Cidde’ de iki katlı güzel bir ev var. Bu ev, ünlü İngiliz casusu Thomas Edward Lawrence’ e ait. Suudi yönetimi, Kral Fahd'ın emriyle müzeye dönüştürdüğü evin kapısına, ‘‘Bu ev, Osmanlı'ya karşı bağımsızlık savaşı veren Suudilere yardımcı olan Thomas Edward Lawrence tarafından karargâh olarak kullanılmıştır’’ diye yazmış.(Hürriyet, 9 Ocak 2022)
Hani gitmişken, yetkililerden Suudi Arabistan'daki Osmanlı eserleri hakkında detaylı bilgi istemelerinde de yarar var, bakalım kalan olmuş mu?
Cidde’ den daha kuzeyde Kızıldeniz kıyısındaki yerleşim yeri Yenbu’ ya uğramadan da olmaz.
2020 yılında, Yenbu’da, yaz ayları boyunca süren hummalı bir çalışma neticesinde, dikkat çekici bir restorasyon/yenileme gerçekleştirildi. Şehrin tarihî kısmında yer alan ve on yıllardır metruk durumda bulunan üç katlı bir konak, baştanbaşa yenilendi.
Meselenin esas vurucu noktası ise, müze şeklinde ziyarete açılacak olan konağın, 1916’da bölgeyi ziyaret eden İngiliz ajan Thomas Edward Lawrence tarafından ikametgâh olarak kullanılmış olması… Arabistan’a gelen T. E. Lawrence, önce Yenbu Valisi Abdulkadir Abdu’nun evinde 3-4 gün misafir olmuş, ardından bu konak kendisinin kullanımına tahsis edilmişti.
Şerif Hüseyin’in oğullarından bilhassa Emir Faysal’la yakınlık kuran ve ona rehberlik eden Lawrence, Arabistan’da kaldığı süre boyunca Yenbu’daki konutunu aktif biçimde kullanmıştı. Amacına ulaştıktan sonra, Lawrence’ın bölgeden ayrılıp nihayet ülkesine dönmesiyle birlikte, Yenbu’daki ev de kaderine terk edilmişti. (Yeni Şafak, 26 Eylül 2020)
Böyle gezilerde tarihî önemi olan yerleri görmekte yarar var, hani bir hatırlatayım dedim.
Görmeden gelmeyin!
Sağlık ve esenlik dolu günler dilerim.