1-7 Mart Deprem haftası ülkemizin birçok deprem bölgesinde yapılan etkinliklerle farkındalık yaratmak amacıyla kutlanıyor. Bu hafta özelinde ülkemizin ve Yalova’nın deprem gerçeği ile yaşadığını daha da iyi anlıyoruz ve depreme hazırlanma konusunda yetkililere düşen görevlerle birlikte vatandaşların bilinçlenmesi çok önemli. Yalova Gazetesi olarak toplumsal görevimizi yerine getirmek için Türkiye Jeoloji Mühendisleri Odası Yalova İl Temsilcisi Ozan Burak Cangir ile bu hafta özelinde Yalova’daki deprem gerçeğini daha iyi anlamak için görüşme gerçekleştirdik.
“Önümüzdeki yıl çalıştay yapacağız”
Deprem Haftası’nın yerel seçimlerin gölgesinde geçtiğini belirten Cangir, “Deprem Haftası’nın kutlanmasının en büyük amaçlarından birisi halkımızı ve toplumumuzu deprem konusunda bilinçlendirmek. Bununla ilgili seminerler düzenlenerek toplum bilinçlendirilir. Ama bu konuda Yalova’da eksikliklerimiz var. Bunula ilgili oda olarak çalışma başlattık. Önümüzdeki yıl deprem haftasında seminerler düzenlemeyi planlıyoruz. Bu haftada üst perdeden, bilimselliğe dalmadan, halkın anlayabileceği daha somut ve net fikirlerin olduğu seminerler planlıyoruz. Bununla ilgili çalışmalarımız başladı ve tamamen halka açık olacak. Gerekirse belediyelerin ve üniversitenin desteğini de alarak bir çalıştay yapmayı planlıyoruz. Bu konuda Mimarlar Odası ve İnşaat Mühendisleri Odası ile de dirsek teması halindeyiz” dedi.
“Depremin ne zaman olacağını söylemek mümkün değil”
Son dönemlerde odalarına vatandaşlardan sorular geldiğini açıklayan Cangir, “Malum Gemlik’te son dönemlerde sismik aktiviteler mevcut. Bu da doğal olarak insanlarda telaşa sebep oluyor. Bunlar münferit depremler. Kuzey Anadolu Fayı’nın Güney koluyla ilişkili olduğunu düşündüğümüz olağan dediğimiz ve bu büyüklükte olmasını beklediğimiz depremler. Bizim ülkece kaçırdığımız konu şu; Bazı şeyleri unutuyoruz. Hangi fayın nerede olduğunu konuşmayı bilim insanlarına bırakalım, biz depreme hazırlıklı bir kenti nasıl yaratabiliriz konusunu konuşalım” ifadelerini kullandı. Dünya’nın farklı deprem bölgelerinde meydana gelen depremlerin farklı sistemlere ait olduğunu açıklayan Cangir, “Çin’de ve Japonya’da olan depremin bizi etkileme ihtimali çok çok düşük. Hatta imkansız” şeklinde konuştu. Levhaların insan ömrüne kıyasla çok uzun vadede yavaş hareket ettiğini vurgulayan Cangir, “Dünya hareket ediyor ve dünya önüyor. Dünya’daki levhalarda hareket ediyor. Hem kara hem de okyanus levhaları hareket halinde… Bilimsel araştırmalara göre 225 milyon yıl önce dünya tek bir kıtaydı ve günümüze kadar bu şekil değiştirerek şu anki halini aldı. Bizim yaşadığımız zorluk şu; Jeoloji de zaman 1 milyondan başlar. Yani 1 milyon yıldan önce olan bir olay bizim için jeolojik zaman dilimi değil. Ortalama insan ömrüne 100 yıl diye düşünürsek aradaki bu zaman farkı bu bilinmezliği ve karmaşayı doğuruyor. O yüzden bilim insanları, meslek odaları bas bas bağırıp, “deprem geliyor” diyor. İstatistiksel veriler, fayın hareket yönü ve levhaların hareket yönünü bildiğimiz için muhakkak bir senaryo oluşturmak zorunda kalıyoruz. Zaten depremin ne zaman olacağının bilmek ile alakalı durum şuan için mümkün değil. Ama hangi periyotlar halinde olabileceğini, yaklaşıp yaklaşmadığını bilimsel yöntemlerle ve bazı olasılıklarla söyleyebiliyoruz” şeklinde konuştu.
“Depremi korkutucu olmaktan çıkaralım”

Çanakkale’deki ve Gemlik’teki depremlerin birbirinden farklı olduğunu açıklayan Cangir, “Tabii bu depremler çevre illerde de hissedildi. Bu tür depremlerin belli bir etki çapı vardır. Bu etki çapı içerisinde olan bütün kentler ve şehirler bu sarsıntıdan etkilenir. Bu gayet doğaldır. Bizim söylemeye çalıştığımız şey şu; Yalova kenti fayın üzerinde… Dünya’nın en aktif ikinci fayının üzerinde olan bir kent. Kuzey Anadolu Fay Hattı, San Andreas Fay Hattı’ndan sonra en aktif kabul edilen fay hattı. Bu deprem hareketi o kadar büyük ki, ortalama 2 insan ömründe 2 büyük deprem görüyoruz. O yüzden Türkiye’nin deprem bölgesinde olduğunu unutmayalım. Bizim yapmayı planladığımız seminerlerdeki birinci önceliğimiz şu olacak; Depremi korkutucu bir afet olmaktan çıkarmamız lazım. Deprem bir yaşam belirtisidir. Faylar olmasa hayat olmaz, faylar olmasa sıcak su olmaz, ormanlar olmaz, oksijen olmaz. O yüzden depremler dünyanın kalp atışları gibi. Eğer dünyanın kalp atışları durursa, insanlık ve doğa da yok olur” dedi. Depremi korkutucu yapan unsurun insanoğlu olduğunu söyleyen Cangir, “Doğayla uyumlu şekilde yaşamayı öğrenmek zorundayız ve doğaya karşı koyamayız. Doğayı anlayabiliriz. Jeoloji ve jeofizik bilimlerine önem vererek bunu başarabiliriz. Zaten dünyada bunu başaran ülkelerin örnekleri var. Bugün Japonya’da yaşanan çok büyük depremlere bile ya 1-2 vatandaşın can kaybını duyuyoruz ya da can kaybı olmadığı haberlerini alıyoruz. Darısı ülkemizin başına… Biz de bunu başarabilecek güçteyiz ve ben buna çok inanıyorum” ifadelerini kullandı.  
Muhabir-Kameraman/Duygu Saral
Haber/Göktuğ Doğukan Yüksel

Editör: Arda Yavuz