Dün akşam komşumuz Ahmet beyler bizde misafirdi. Yemek masasında günün sıkıcı haberlerinden uzak olmak için TV’de TRT Müzik kanalını açmıştık.
Sunuculuğunu Halit Kıvanç’ın yaptığı1982 yılı yapımı müzik-eğlence programını hem yemek yiyor hem de göz ucuyla programı izliyorduk. Komşu Zehra Hanım birden:
Aaa… şu salona bakın. İzleyici beylerin hepsi kravatlı ve traşlı. Sakallı hiçbir erkek yok. Hele hanımlar, ne kadar şık ve güzeller. İçlerinde bir tane bile sıkma baş yok. Hele şu sanatçılar… hepsi özel sahne kıyafetli. Şimdiki sanatçılar spor kıyafet, spor ayakkabıyla sahneye çıkıyor.
Hepimiz ekrana kilitlendik. Salon kadınlı erkekli, sanki şıklık yarışı var gibiydi. Yüzler güleç ve mutluluk ifade ediyordu. Ahmet Bey:
Hanım unuttun mu? O zamanlar öyleydi ve biz daha ötesini ve hatta daha çok özgürlük istiyor, onun için eylemler, yürüyüşler yapıyorduk.
Ev sahibi konumunda olduğumuz için eşim ve ben konuşmaya katılma konusunda temkinliydik ama eşim:
Herkes istediğini giysin. Kadınlar kızlar saçını ister açsın isterse kapatsın, erkekler saçını sakalını istediği biçimde kestirsin veya uzatsın da, bunu siyasi yan tutma veya dini inanç amacının dayatılması olarak yapmasın.
Ben suskun kalmak itemiyordum ama önce herkes düşündüğünü söylesin diye bekliyordum. Ahmet Bey:
Hanımefendiler bu akşam nasıl olduysa 1982 yapımı müzik eğlence programı bizlere dünleri hatırlattı. Nereden nereye taşındığımızın farkında olalım. Bugün ülkemizi yöneten Cumhur koalisyonun hedefi adım adım, alıştıra alıştıra islami rejime doğru bizleri taşımak… Adamlar rejimle, Atatürkle, bağımsız yargıyla ve cumhuriyetin tüm kurumlarıyla kavgalı. Varsa yoksa Diyanet İşleri Başkanlığı… İmamlar Milli Eğitimde görevlendiriliyor. Okullarda çocuklarımıza sanal kabe ziyareti ve şeytan taşlama tatbikatı yaptırılıyor. Dur bakalım daha…
Zehra hanımın kaş, göz işaretleri işe yaramayınca:
Ahmet Bey yemekler soğuyor. Komşularımıza daha fazla rahatsızlık vermeyelim.
Yok canım rahatsızlık ne demek… Hanım sen bize rakı getirebilir misin?
İyi düşündün komşum. Ben de isteyecektim zaten. Adamın alkole de alerjisi var ama en çok sevdiği de o. Zam üstüne zam yapıyor. Halk bu durumu alaya alıyor “imamların maaşı içkiden alınan vergilerle ödeniyor” deniliyor.
Eşim rakı şişesini masaya koyarken:
Buyurun afiyet olsun da bizler eskiden haftada bir dışarda yemek yerdik. Ya şimdi; yemekte bir kadeh rakı alınsa dünya para, hadi ondan da geçtim, alkollü içecek veren restoran bile kalmadı. Ben en son ne zaman dışarda yemek yediğimizi bile unuttum.
Hanıma teşekkür edip kadehten ilk yudumu aldım:
İstanbul belediye seçimlerini kaybetmiş olmaları iktidarda şok etkisi yarattı. Bu yenilgiyi bir türlü içlerine sindiremediler ve giderek hırçınlaştılar ve saldırganlaştılar. Atacakları adımlardan ertelenenler ve dolayısıyla rejim konusunda hedeflerinde gecikmeler yaşandı. Bu durum özellikle Cumhur İttifakının tepesinde sert bir tutum yarattı ve tehdit boyuna ulaştı. Hedef; tek adam rejiminin de epeyce ötesi. Sn. Cumhurbaşkanı “bu meselenin halli için ilgili bakanıma ‘BUYURDUM’ diyor. Hatay’da halka; “merkezle yani benimle uyumlu çalışacak belediye başkanına oy vermezseniz bunun bedelini ödersiniz, nitekim bunu gördünüz. Afet yaşayan diğer iller bol bol yardım alırken, siz mahrum kaldınız.” Diyen Cumhurbaşkanının tavrı açık ve net olarak buyurgan ve tehditkar değil de nedir…
Bey, komşularımızı fazla sıkmayalım.
Güzel bacım biz siz komşularımızdan değil, bizi yönetenlerden, hayat pahalılığı ve geçim sıkıntısından, hem çalışanların ve hem de emeklilerin ücretlerinin yeterli olmamasından rahatsızlık duyuyoruz. Halk hayat pahalılığı altında eziliyor, yönetenler bunu elbette biliyor, görüyor. Ama onların önceliği başka. Önümüzdeki yerel seçimleri ve özellikle de İstanbul’u kazanmak. Sonrasında… sonrasını düşünmek istemiyorum.
Ahmet Bey çok haklısınız; eğer İstanbul’u kaybedersek tüm tarikat ve cemaatler belediyeden beslenecek, orada yuvalanacak. Sonrasında “halk bunu istiyor” diye rejim değişikliği adımı atılacak.
Zehra Hanım bu konuşmalardan biraz rahatsız olmuş gibi…
Beyler şimdi yemeğimizi yesek, şu güzel müzik programının keyfini yaşasak…
Haklısın Zehra Hanım kardeşim “deyip, rakı kadehimi kaldırarak” Ahmet Bey hadi hanımefendilerin sağlığına olsun.
Komşum hadi öyle olsun da; ya İstanbul kaybedilirse… Bu günleri de çok ararız.