Geçtiğimiz hafta Suriye için hareketli saatlerin yaşandığı bir hafta oldu. Esad daha fazla direnemeyerek ülke yönetimini devretme kararı aldı. Sürecin başlamasıyla birlikte Suriye dışında yaşayan ve büyük çoğunluğu ülkemizde olan mülteci sıfatındakiler yaşananları büyük bir sevinçle karşılayarak meydanlara döküldüler.
Esad rejiminin yıkılması, Suriye’nin geleceği için kritik bir dönüm noktası. Yıllardır süren baskı, insan hakları ihlalleri ve milyonlarca insanın yerinden edilmesi, rejimin meşruiyetini ulusal ve uluslararası düzeyde sorgulatıyordu. Ancak, rejimin yıkılması kadar, yerine kurulacak yönetimin nasıl olacağı da önemli. Rejimin ani bir şekilde devrilmesi, ülkede daha büyük bir kaosa yol açabilir. Bu nedenle, geçiş sürecinin planlı ve kapsayıcı bir şekilde yürütülmesi gerekli. Halkın iradesine dayalı demokratik bir sistem, barış ve istikrar için en iyi çözüm olacaktır. Ancak, uluslararası aktörlerin uzlaşması ve destek sağlaması bu sürecin başarısı için hayati önem taşıyor. Bu göz ardı etmek daha büyük bir kaos yaratır.
Başlıkta da belirttiğim gibi rejim değişikliği mülteci sorununu çözecek mi? Bana göre bir nebze belki azaltabilir ama kesin bir çözüm olacağı inancında değilim. Neden çünkü ülkemizde bugün mülteci denildiğinde sadece Suriyeliler yok.
Yaklaşık 1 yıl önce hepimizin bildiği bir araştırma şirketine Yalova özelinde bir anket çalışması yaptırmıştım. Ankette halkımıza yönelttiğimiz sorulardan bir tanesi “Sizce Yalova’nın en büyük sorunu nedir?” idi. Bu sorunun 1. sıradaki cevabı mültecilerdi. O dönem araştırdığımda Yalova’nın nüfus oranına göre yabancı sınırının üst limite dayandığını görmüştüm. Bu konu hakkında hatta bir de köşe yazısı kaleme almıştım.
Yalova’nın Türkiye’nin birebir projeksiyonu olduğunu düşündüğümüzde mülteci sorunu ülkemizin de önemli sorunlarından biri olduğu aşikar. Bunun yansımalarını da zaten medyada çıkan haberlerle görüyoruz. Suriyelilerin ülkelerine dönmesi, mülteci sorununu tamamen çözmekten uzak, ancak önemli bir adım olabilir. Türkiye’nin mülteci sorununun çözümü, kapsamlı ve uzun vadeli bir strateji gerektirir. İlk adım, mültecilerin insan haklarına uygun şekilde yaşama koşullarını iyileştirmek ve entegrasyon süreçlerini desteklemektir.
Suriye’de barış ve istikrar tam olarak sağlandığında gönüllü geri dönüşler teşvik edilebilir, ancak bu süreç, uluslararası standartlara uygun şekilde yürütülmelidir. Ayrıca, sınır güvenliğinin artırılması ve düzensiz göçü önleyecek mekanizmaların geliştirilmesi de önemlidir. Ancak temel çözüm, Suriye’de kalıcı barışın sağlanması ve mültecilerin güvenli bir şekilde ülkelerine dönebileceği koşulların oluşturulmasıdır.
Türkiye’deki mülteci sorunu, yalnızca Suriyelilerle sınırlı değildir. Afganistan, Irak, İran ve çeşitli Afrika ülkelerinden gelen mülteciler de bu sorunun önemli bir parçasıdır. Özellikle Afgan mülteciler, ülkelerindeki siyasi istikrarsızlık, ekonomik çöküş ve Taliban rejiminden kaçarak Türkiye’ye sığınmaktadır.
Bu gruplar genellikle düzensiz göç yollarıyla Türkiye’ye giriş yapıyor ve kayıt dışı şekilde yaşamlarını sürdürüyor. Bu durum, devam ettiği sürece ülkemizde mülteci sorunu kolay kolay bitmez.
Hükümet olarak bu konuda kararlı olunmalı ve konunun üzerine gidilmeli. Ama en başta sınır güvenliği en ufak zafiyete yer verilmeksizin sağlanmalı.