Eğitim sistemini sil baştan değiştiren kesintili 4+4+4 tasarısı geçtiğimiz hafta MHP'nin desteği ve AKP'nin oylarıyla yasalaştı.
Cumhuriyet tarihimizde herhalde hiçbir yasa tasarısı meclis içinde ve dışında bununki kadar tepki çekmemiş ve eleştirilmemiştir. Yine hiçbir yasa bu kadar kavga ve şiddete mecliste ve sokaklarda neden olmamıştır.
Başbakan bunlara statükonun direnişi ve tahriki dese de olayları provokasyon olarak nitelese de kendi dayatmasını, 28 Şubat öç alma hırsını kamufle edemez.
Her yanından garabet akan ucube yasaya bir de reform demezler mi? Bunlar ya reformun ne olduğunu bilmiyorlar ya biliyorlar da halka böyle yutturmaya kalkıyorlar.
Reformun sözcük anlamı yeniden biçimlendirme, şekillendirmedir. Reform daha iyi duruma getirmek için yapılır. Yapılan değişiklik yeniliğe yöneliktir. Oysa yasa da kesinlikle böyle bir şey yok. İleriye değil tamamen geriye doğru bir şekil değişikliği. Onun için kontrform (karşıform) diyorum.
Siz, Milli güvenlik derslerine girenleri "okullarda apoletlerin ne işi var?" diye geri gönderip, felsefe derslerinin ardından bu dersi de kaldırmaya kalkışacaksınız. Onların yerine seçmeli "Kuran ve Hazreti Muhammedin Hayatı" dersini koyacaksınız. Buna da reform diyeceksiniz.
Apoletten niye korkuyorsunuz? Gençlerimiz ülke güvenliğini bu işin uzmanlarından öğrense ne sakınca var? Felsefe, ayrıntılı bir biçimde düşünmeyi amaçlar. İnsanoğlunun düşünmeye başladığı günden günümüze kadar oluşmuş dönemlerdeki düşün akımlarını konu edinir. Ama size düşünen ve sorgulayan değil kabullenen teslimiyetçi bireyler gerekli.
Kuran dersinin seçmeli oluşunun yaratacağı ayrımcılığı ilk günden Başbakan yaptı. Kılıçdaroğlu'na "sen istersen torununu gönderme" dedi.
Sayın Başbakan, ne senin ne benim ne de Kılıçdaroğlu'nun torunlarımızın eğitimine doğrudan yönlendirme yapma hakkımız var. Bizden önce kendi anne babaları var. Belli bir olgunluğa erişince de kendi özgür iradeleri olacak.
İleri günlerde bir sınıf düşünün ki, öğrencilerin bir bölümü kuran derslerine giriliyor, diğeri girmiyor. Bir toplum düşünün ki, çocukları kuran dersi alan ve almayan insanlardan oluşmuş. Bu ayrımcılığa yol açan bir sonuç olarak mutlaka karşımıza çıkacak. Dersi alanlar dindar, almayanlar dinsiz veya karşı inançtan. Al sana mahalle baskısı. Kur'anı-Kerim dersi ile öğreticilik olan Arap alfabesi ve Arapça kuran okumak. Bu yıllardan beri sayıları on binleri geçmiş kuran kurslarında kuran öğreniyoruz, kuran öğretiyoruz diye yapıla gelmekte. Yeterli değil mi? Kuranı Arap harfleriyle Arapça okumakla öğrenilmiş mi oluyor? Anlamını bilmeden gece gündüz oku.
Kuranın ne dediğini öğrenmek için ana dilinde anlayabileceğin şekilde, çeviri sözcüğünü kabullenmiyorsunuz, haydi sizin dilinizden söyleyelim birçok mealler var. Bunların ötesinde daha geniş anlamlı yine Türkçe yorumlar var. 12 ciltlik Ömer Nasuhi Bilmen, 6 ciltlik Prf. Süleyman Ateş'in eserlerini öneririm.
Amaç o değil, Arap harflerini okullara sokmak. Osmanlıca kursları adı altında aynı şeyi pek çok yerde yapıyorlar. Böylece Harf Devrimine karşı çıkmak. Diyanet İşleri Başkanı, " 88 yıldır zaten bir takım vehimler, korkular, endişeler sebebiyle toplum olarak birbirimizi üzdük" derken acaba neyi kastediyor? 88 yıl neyin ölçütü?
Söz konusu olan dersin ikinci bölümü "Hz. Muhammed'i Hayatı" Halen okutulmakta olan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi " derslerinde peygamberin hayatı işlenmiyor mu? Sünnet adı altında empoze edilen 1400 yıl öncesi peygamberin şekilsel yaşantısı mı öğretilecek? Örneğin misvakın yararları ve nasıl kullanılacağı gibi çağın gerisinde kalmış yaşam biçimlerine özendirmek reformist bir davranış mıdır?
On yıldan beri alıştıra alıştıra adım adım bu noktaya getirdikleri toplum ne yazık ki, hala uykuda. Bakalım %18'lik Doğalgaz, %9'luk elektrik zammı uyandırabilecek mi?