Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda çeşitli etkenlerin tesiri ile Türk Müziğimiz arzu edilen gelişmeleri gösterememiştir. Türk müziğinin tek sesli yapısı, batının çok sesli müzik yapısı ile kıyaslanarak (alaturka müzik) tabiri ile adeta küçümsenerek gözden düşürülmeye çalışılmıştır. Cumhuriyetin ilanından kısa bir süre sonra uygulanan kültür politikalarında batı müziği öne çıkarılmış ve devlet politikaları ile desteklenmiştir. Türkiye’nin yeni yüzünü batıya açma gayretleri ile oluşturulan kültür politikaları müziğimiz üzerinde etkili olmuş ve Meşrutiyet döneminde Türk Müziği konservatuarı olarak açılmış olan Darülelhan, batı müziği eğitimi veren Belediye Konservatuarına dönüştürülmüştür. 1924 yılında çıkarılan Tevhid-i Tedrisat (Eğitim ) Yasası ile birlikte ilk müzik öğretmen okulu açıldı. Bu okullarda ve Milli Eğitim sistemi içinde verilen eğitimlerde batı müziği daima ön planda olmuştur. Maalesef üzülerek söylüyorum aradan geçen bunca yıla rağmen Türk Müziğimiz halen gerektiği ikbali görmemektedir. Milli müziğimizin diğer dünya müziklerine karşı önemi ve üstünlükleri Müzikolog Hüseyin Sadettin AREL tarafından kanıtlanmıştır. Fakat ne acıdır ki bu bilimsel ispatlara rağmen dönemin kültür politikalarını oluşturan yetkililer bilinçli olarak bu gerçeklere duyarsız kalmıştır.
Türk Musıkisinde klasik dönemin son bestecisi sayılan Hamamizade Dede Efendiden sonra şarkı formunun önemli bestecisi Hacı Arif Bey’in öncülüğünde süren bu akım cumhuriyet sonrasında yerini Fantezi denilen serbest ve daha hafif bir tarza bırakmıştır. Batılılaşma politikalarının hakim olduğu bu günlerde Türk Müziğinin bestecileri de bu modanın tesirinde kalmışlardır. Büyük formlarda beste çalışmaları tercih edilmez olmuştur. Kısa bir dönem bile olsa, Türk Müziği neşriyatları TRT radyolarında yasaklı muamelesi görmüştür.
Yüzlerce yıllık birikime sahip Türk Müziğimiz bunca engellemelere rağmen günümüze kadar bütün haşmetiyle ulaşabilme becerisini göstermiştir. Bu başarının mimarları, dönemin büyük bestecileri, Sadettin Kaynak, Selahattin Pınar, Mesud Cemil, Münir Nurettin Selçuk, Vecihe Daryal, Refik Fersan, Sadi Işılay, Cevdet Kozanoğlu , Lemi Adlı, Emin Ongan, Zeki Arif Ataergin, Yesarı Asım Arsoy, Muzaffer İlkar, Sabri Suha Ansen, Hüseyin Erbay, Şükrü Tunar, Cevdet Çağla , Kadri Şençalar, Sadi Hoşses , Zeki Müren, Avni Anıl gibi daha adını yazmamız gereken onlarca bestekarımızdır. Bu bestekarlarımızın yanında Türk Müziğine kazandırdıkları eşsiz eserleri ile adını altın harflerle kazıyan gayri müslim bestekarlarımızı da rahmetle hatırlamak gerekir. Leon Hancıyan, Yorgo Bacanos, Aleko Bacanos, Kemani Tatyos Efendi , Bimen Şen, İsak Varon, Nikoos Ağa, Zaharya gibi adını anmamız gereken daha birçok bestekarımız Türk Musikisine eşsiz eserler bırakmıştır.
Bugünden sonra yazacağım yazılarda adını saydığımız cumhuriyet dönemimizin önemli bestekarlarının yaşamlarından küçük kesitleri paylaşmaya başlayacağım. Bizlere emanet edilmiş bu kültürün temel taşlarını oluşturan bestekarlarımızı rahmetle yâd etmek gerekir diye düşünmekteyim.