Her ikisi de Köy Enstitüleri Kuşağının son halkalarındandı. Binlerce öğrenci yetiştirmiş idealist öğretmenlerden. Gerek görevli oldukları sürece ve gerekse emeklilik sonrası yaşamlarında hep örnek olmuş ve öğretmeye devam etmiş eğitim gönüllüleri.
Hele Nemci TEZCAN, yurt dışında, Almanya’daki Türk çocuklarının eğitiminde görev aldığında, orada bu görevi en üst düzeyde yapmanın yanı sıra Alman meslekdaşlarına aydın, çalışkan Türk Öğretmen tipini tanıtmıştır.
Onu, onbeş yıl kadar önce tanıdıktan kısa süre sonra birbirimizin pekçok müşterek yanlarımızın olduğunu gördük ve dost olduk. Sohbetlerimiz sırasında bir gün “bu konuştuklarını niye yazmıyorsun?” diye sordu. Onun bu öneri ve desteği ile bu köşedeki yazma yolculuğum başladı.
Kendisi hep hoşgörülü ve bardağı daima dolu kısmına bakanlardandı. Olaylara iyimser ve umutvar yaklaşır, en zor durumlarda bile bir çıkış yolu arar bulurdu.
Karşısındakini incitmemek için olduğunca dikkatli ve kibar davranır, gönül kırmazdı. Eleştiri dozunu kaçırdığım yazılarıma tepkisi bu ölçülerde olurdu. Düşüncelerime katılmadığını yüz ifadeleriyle belirtir, polemik yaratacak tartışmalara girmezdi. Bu yüzden dostluğumuz hiç bozulmadan, eksilmeyip artarak son güne kadar sürdü.
Yaptığı ve yaptırdığı her işin en iyisi olmasına özen gösterirdi. Araç ve gereçlerin kalitesini, ustaların ehliyetlisini seçmede titiz davranırdı. En son yaptırdığı köydeki bahçe evi buna örnek gösterilebilir. Sınırlarının belirlenmesinden çatısının kaplamasına kadar her detayı en ince noktasına kadar düşünüp hesaplamıştı.
Daima üretken olmuş, emekli olduktan sonra bir kenara çekilip yaşamdan kopmamıştır. Bahçesi, ailesi ve özellikle torunları onu mutlu eden en büyük uğraşlarıydı.
Yetiştirdiği sebze ve meyveler, herhangi bir ticari getiri gözetmeksizin aile içinde tüketiliyor ve yakın çevresinde paylaşılıyor bu da onu mutlu etmeye yetiyordu. Bu yıl bahçe çalışmalarını yeterince yapamamaktan yakınmaya başlamış, bizler de kendisini fazla zorlamaması ve yormaması gerektiği yönünde önerilerde bulunuyorduk.
Tüm torunlar sevilir. Necmi Bey de torunlarını çok çok seviyordu. Ayrıca onlarla övünç duyuyordu. Alçak gönüllü oluşu, övünmeyi sevmemesine karşın sırası geldiğinde, torunların başarıları söz konusu olduğunda gözlerinin içi güler, mutluluk tüm yüz çizgilerinden okunurdu.
Kitap okumanın angarya sayıldığını, kitap okuyanların gittikçe azaldığını günümüzde torunların kitaba düşkünlüğü ve çok kitap okumaları onun guru kaynağı idi.
Üniversiteye hazırlanmasında ve girişinde her türlü desteği esirgemediği büyük torununun iyi bir hukukcu olacağından kuşkusu yoktu. O günü özlemle bekliyordu. Dede-torun sohbetlerinin bir bölümünü bizlerle paylaşır, gençlerin ileri görüşlerinden, teknolojik gelişmeleri kullanmadaki becerilerinden göğsümüz kabarır hayranlık duyardık.
Geride bıraktıklarıyla unutulmayacak olan aziz dostum ışıklar içinde yatsın.