İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 19 Mart Çarşamba günü gözaltına alınıp daha sonra da tutuklanmasıyla devam eden süreçte Türkiye gündemi yeniden değişti. İmamoğlu ve ona yakın isimlerin tutuklu yargılanma kararının verilmesinin ardından ülke geneline sıçrayan sokak protestolarının ardından yüzlerce genç tutuklanmış ve bu durum üzerine muhalefet tarafından büyük tepki gelmişti.

Yaşanan bu gelişmeler Yalova’da da yankı bulurken Cumhuriyet Halk Partisi’nin Yalova Milletvekili Tahsin Becan da CHP Genel Merkezi’nin görevlendirilmesinin ardından Şişli ve Çağlayan Adliyesi arasında mekik dokuyarak çalışmalarını gerçekleştirdi.

Son haftalarda yoğun bir çalışma temposu geçiren Becan, 6 Nisan Pazar günü düzenlenen CHP Olağanüstü Kurultayı’nın ardından Yalova’ya döndü. Biz de son yaşanan gelişmeleri konuşmak üzere Becan’ın ofisine konuk olduk. Becan, 19 Mart tarihinde Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla başlayan olayları, boykot hareketi ve CHP Kurultayı’nın sonuçlarına kadar birçok konuda özel açıklamalarda bulundu.

“Gecenin dördünde evinden polisle almanın ne anlamı var?”

Cumhuriyet Halk Partisi’nin 31 Mart 2024 tarihinde gerçekleştirilen yerel seçimlerde büyük bir başarı elde ettiğini hatırlatarak konuşmasına başlayan Becan, “Bu sonuç, halkın mevcut hükümetin tutumuna bir tepkisiydi. Bunu herkes görüyor, biliyor. Fakat daha sonra, yine hepinizin bildiği üzere, Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanma olayı yaşandı. Biz hiçbir zaman “şu belediye başkanı ya da bu belediye başkanı tutuklanmasın” demiyoruz. Ancak, adaletin hangi siyasi partiden olursa olsun herkese eşit şekilde uygulanmasından yanayız. Zaten kavgamız da, mitinglerimizin nedeni de bu. Eğer soruşturmalar adaletli bir biçimde yürütülse, AK Partili belediye başkanları da soruşturulsa, CHP’liler de aynı şekilde yargılansa ve gerçekten suçu olanlar hak ettikleri cezayı alsalar, buna kimsenin itiraz edeceği yok. Fakat biz tutuklanma şekline de karşıyız. Şimdi düşünün, İmamoğlu gibi bir belediye başkanı, hangi partiden olursa olsun, bir yere kaçmıyor ki. Gecenin dördünde evinden polisle almanın ne anlamı var? Yurt dışı çıkış yasağı koyarsınız, soruşturma sürer, karar verilir. Eğer suçlu bulunursa da kaç yıl ceza alacaksa, oturur cezasını çeker” şeklinde konuştu.

“Yapılanlara bakıldığında bunun siyasi olmadığını söylemek mümkün mü?”

Yargılama sürecinde yaşananlara tepki gösteren Becan, “Hemen tutuklayıp içeri atılıyor, sonra altı ay sonra iddianame yazılıyor. Eğer altı ay sonra suçsuz bulunursa, o geçen zamanın hesabını kim verecek? Altı ay boyunca boşuna hapis yatmış oluyor. İşte biz buna karşıyız. Bunca bağırış çağırışın sebebi bu. Yoksa bir kişi gerçekten suçluysa, belgeliyse, kimsenin onu savunacak hâli yok. Bizim mücadelemiz, yargılamaların adaletli bir biçimde gerçekleşmesi için. Hâlâ da bu mücadelemiz devam ediyor” dedi. Operasyonların siyasi olup olmadığına ilişkin tartışmalara yorum getiren Becan, “Yapılanlara bakıldığında bunun siyasi olmadığını söylemek mümkün mü? Elbette değil. Eğer bunun siyasi olmadığını iddia edecekseniz, her partiden belediye başkanının aynı şekilde denetlenmesi, soruşturulması ve aynı muameleyi görmesi gerekir. Son bir-iki yıldır AK Partili bir belediye başkanının soruşturulup tutuklandığını duydunuz mu? Yok. Eğer bunlar da yapılsaydı, biz bugün bu konuyu konuşmazdık. Bunlar olmadığı için, insanlar da bu olayın siyasi olduğunu düşünüyor. Dediğim gibi, her siyasi partinin belediye başkanı veya başka bir görevlisi aynı şekilde soruşturulsa, bu tepkiler olmazdı” ifadelerini kullandı.

“Herkes elini taşın altına koymak zorunda”

Muhalif çevrelerde başlayan boykota ve CHP Genel Merkezi tarafından 2 Nisan’ı kapsayacak şekilde genel boykot etme çağrısına yönelik getirilen eleştirilere cevap veren Becan, “Ticaret yapan biri ve yıllarca Ticaret ve Sanayi Odası Başkanlığı yapmış biri olarak konuşuyorum. Bir günlük boykotla hiçbir işletme veya çalışan yıkılmaz. Elbette zarar olabilir. Ama demokrasinin, adaletin gelmesini istiyorsak herkes bu yükü bir şekilde paylaşmak zorunda. Herkes elini taşın altına koymak zorunda. Bu bir günlük olay, büyük bir ekonomik zarar yaratmaz. Geçen gün de söyledim, bunu laf olsun diye değil, somut verilerle ifade ediyorum. Cumhuriyet Halk Partisi'nin ekonomistleri tarafından belgeleriyle hesaplandı. İmamoğlu’nun gözaltına alındığı gün, Türkiye’deki hisse senetlerinin düşmesi ve dövizin yükselmesi sebebiyle, Türkiye Cumhuriyeti’nin zararı yaklaşık olarak üç Osman Gazi Köprüsü yapacak seviyedeydi” dedi. Boykot hareketinin çıkış noktasının öğrencilerle birlikte olduğuna dikkat çeken Becan, “Bu boykot genel olarak üniversite öğrencilerinin, gençlerin başlattığı bir hareketti. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak onların bu kararına o gün destek verdik. Ama bu karar CHP’nin kararı değildi, gençlerin iradesiydi. Dert iş yerlerini batırmak değil. Amaç, hükümete sesimizi duyurmak. Demokrasi ve adalet sağlansın diye yapılan bir eylemdi bu. O gün çalışan kuryeler, getir götür hizmetlerinde görev yapan çocuklar da o gün bir kuruş kazanamadı. Ama onlar da bu mücadeleye destek verdiler. Kimse onları zorlamadı. Onlar da “bugün bir günlük zarara katlanıyoruz” dediler. Bazı iş yerleri o gün kendi rızalarıyla kepenk kapattılar” şeklinde konuştu.

Müdür Alğan; Gece Avcılığı Kesinlikle Yasak Müdür Alğan; Gece Avcılığı Kesinlikle Yasak

“Bir günlük alışveriş sepetiyle fotoğraf vermek esnafın yanında olmak değildir”

AK Parti çevrelerinden boykot hareketine yönelik tepkileri değerlendiren Becan, “Bakıyorsunuz bazı bakanlar, vekiller o gün alışveriş yapıp poz veriyorlar. Siz bir günlük alışverişle esnafı kalkındıramazsınız. Gerçekten esnafı düşünüyorsanız, SGK primini bir gün geciktiren esnafa indirim uygulanmıyor, üstüne faiz biniyor. O faiz, tefeci faizinden bile fazla. Bugün iş dünyası entübe durumda. Sanayici, üretici kan ağlıyor. Özellikle ihracat yapanlar döviz kurundan dolayı zor durumda. Üreticiye destek verilmesi gerekirken, hükümet dövizi baskılıyor, sanayici ne yapacağını bilemiyor. Marketlerdeki fiyatları sorumlu tutuyorsunuz ama sorunu üreticide aramıyorsunuz. Tarladaki gübre pahalı, ilaç pahalı, elektrik-doğalgaz pahalı. Üretici malı pahalıya üretince markete de pahalıya geliyor. Bu işin çözümü stokçuları suçlamak değil. Gerçek destek üreticiye, esnafa yapılmalıdır. Bir günlük alışveriş sepetiyle fotoğraf vermek esnafın yanında olmak değildir. Keşke AVM’lerde değil, mahalle bakkallarından alışveriş yapsalardı. Onlara destek olsalardı. İşin gerçeği bu. Ekonomi bir zincirdir. Çalışan maaş alırsa, tatil yapar, turizme destek olur. Para kazanırsa daire alır, inşaat sektörü canlanır. Ama bugün çalışanların daire alması mümkün değil. İnşaatçı üretim yapamıyor, satamıyor. Sorunlar burada” ifadelerini kullandı.  Yeni bir boykot çağrısının yapılıp yapılmayacağına ilişkin soruya cevap veren Becan, “Şu an için yeni bir genel boykot çağrısı planlanmıyor. Ancak Sayın Özgür Özel’in özellikle medya konusunda sık sık dile getirdiği bir konu var: CHP’nin mitinglerini, açıklamalarını yayınlayan yalnızca birkaç kanal var. Diğerleri tamamen görmezden geliyor. Bu sebeple gençler, bu medya kuruluşlarına bağlı firmaları boykot etmek istiyor. Bizim de talebimiz adaletli davranmaları. Herkesin haberini eşit yayınlasınlar. TRT’de yaşananları gördünüz. Bir sanatçının boykot çağrısında bulunduğu için işine son verildi. Böyle şeyler kabul edilemez” dedi.

“Her çarşamba günü İstanbul’un bir ilçesinde, her hafta sonu da Türkiye’nin herhangi bir ilinde miting yapılacak”

Son olarak CHP’nin gerçekleştirdiği Olağanüstü Kurultay üzerine konuşan Becan, “Bildiğiniz gibi bu, olağanüstü bir kurultaydı; yani normal bir kurultay değildi. Bu kurultayın yapılma sebebi, daha önceki kurultayda ortaya atılan "rüşvet verildi", "para trafiği oldu" gibi söylentiler, dedikodular ve kirli bilgilerdi. Ayrıca, bu söylentilerle bağlantılı olarak partimize kayyum atanacağı yönünde iddialar ortaya atılınca, biz de bu şaibeleri ortadan kaldırmak adına yeniden olağanüstü kurultay yapma kararı aldık. Amacımız tertemiz bir listeyle, şeffaf bir süreçle çıkmaktı ve öyle de oldu. Sayın Özgür Özel, tek listeyle ve tek başına kurultaya girdi. Sunmuş olduğu anahtar liste, hiç fire vermeden tamamıyla seçildi. Bu da gösteriyor ki Türkiye'deki delegelerin yaklaşık %90'ı Özgür Başkanımızı destekliyor. Bu da bizim açımızdan oldukça olumlu bir tablo. Sorunsuz şekilde bir kurultay gerçekleştirildi. Şimdi, bu cumartesi günü yeniden Parti Meclisi'nde kimlerin hangi görevleri alacağı belirlenecek. Kurultaydan sonra şu karar alındı: Her çarşamba günü İstanbul’un bir ilçesinde, her hafta sonu da Türkiye’nin herhangi bir ilinde miting yapılacak. Yani her hafta sonu Türkiye genelinde bir şehirde, her çarşamba da İstanbul’un bir ilçesinde mitingimiz olacak. Sayın Ekrem İmamoğlu serbest kalana kadar bu mitingler devam edecek. Herkes bilgilendirilecek; Türkiye’de neler oluyor, neler bitiyor, halkla paylaşılacak. Artık sahaya indik, erken seçim istiyoruz. Çünkü geldiğimiz nokta bunu gerektiriyor. Bu adaletsizlikleri durdurmanın tek yolu, gerçekten erken seçim. Cumhuriyet Halk Partisi olarak mücadelemize devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

“Bu mesele artık sadece CHP'nin meselesi olmaktan çıktı”

CHP’nin 2025 yılının Nisan Ayı itibariyle seçim sürecini başlattığının bilgisini veren Becan, “Seçimlerin ne zaman yapılacağı henüz belli olmasa da ister bir yıl sonra, ister altı ay sonra, ister iki yıl sonra olsun, seçimler gerçekleşene kadar Cumhuriyet Halk Partisi olarak örgütümüzle, milletvekillerimizle, grubumuzla birlikte sahalarda, sokaklarda, mitinglerde olacağız. Bu kararı aldık ve mücadeleye kararlılıkla devam edeceğiz. Kaldı ki bu mesele artık sadece CHP'nin meselesi olmaktan çıktı; halkın meselesi haline geldi. Meydanlara çıkanlara bakarsanız, belki dörtte biri CHP’li, ancak dörtte üçü farklı partilerden insanlar. İçlerinde AK Partili, MHP’li, diğer partilerden vatandaşlar ve hatta hiçbir partiye mensup olmayanlar var. Gençlik özellikle bu sürecin çok içinde. Zaten gençlik, CHP’li ya da AK Partili gibi siyasi kimlikler istemiyor. Gençliğin talebi çok net: Gerçekten özgür bir ortamda, adaletli bir ülkede yaşamak. Hepsi bu. Siyasetle doğrudan ilgileri yok. Yazık, günah… O kadar genç şu anda, hepimizin bildiği gibi, hapishanede. Az önce alınan bir kararı duydum: Hapisteki gençlere siyasi yasak getirilmiş. Yani, serbest kalsalar bile ne milletvekili olabilirler ne de herhangi bir kamu kurumunda çalışabilecekler. Parti Meclisi’ne seçilen 23 yaşındaki gençler dahi kamu görevlerinden men edilmiş durumda. Tamamı bu yasaktan etkileniyor. Bu çok yanlış bir karar. Siyasi yasak getirilebilir; buna itiraz etmiyoruz. Ancak çocukların gelecekte, üniversitede hangi bölümü okuyorsa, o mesleği kamuda yapamama gibi bir cezayı doğru bulmuyoruz” diyerek sözlerine son verdi.

Muhabir: Göktuğ Doğukan Yüksel - Sezgin Altınel