Saygıdeğer okurlarım,
Bu haftaki yazımı değerli arkadaşım R.D’ye ayırdım. Kendisi inanılmaz ama bir o kadar da gerçek maceraları olan bir arkadaşımız.
Hani güler misin ağlar mısın misali. Kendi anlatımlarını sırdaşı ve akrabası olan yine değerli bir arkadaşım olan M.K’den teyit ettirdikten sonra hayali bir yazı yazmadığıma da kanaat getirince sizlerle de paylaşmayı uygun gördüm.
Arkadaşım R.D çocuk yaşlarda kendi evlerinin bahçesinde kulpu gözüken sürahi büyüklüğünde toprak yapımı içi altın dolu ufak bir küp görmüş.
Altının ne olduğunu bilmediğinden hemen aklına haftada bir gelen, çocukların sevdiği leblebi çeşitleri satan seyyar satıcıyla alışveriş yapabilmek için bir küp dolusu altınları evlerinin yanındaki samanlığa saklamış.
Birkaç gün sonra bir sabah leblebicinin bağırışına uyanınca hemen altın dolusu küple leblebicinin yanına giderek, bana şekerli ve şekersiz şu kadar leblebi verirsen bende sana bu küp dolusu demir parçalarını veririm teklifine rıza gösteren leblebici, tezgahını olduğu gibi R.D arkadaşıma bırakarak, ortadan kaybolmuş.
Bunu duyan köylü ve bilhassa dedesi, leblebici gelecek mi diye hala beklerlermiş.
Saygılarımla.