Bir 1 Mayıs’I daha geride bıraktık, akıllarda gaz kapsülünün isabet ettiği gencecik Dilan’ın kaldırıma boylu boyunca serildiği görüntüler, akıllarda kendi arkadaşlarının attığı taşla yere yığılan göstericiyi polislerin önünden arkadaşlarının sürükleyerek kaçırması, akıllarda Taksim inadı, akıllarda İstanbul Valisi’nin ‘fevkalade orantılı güç kullandık’ beyanı…
Yine de önceki nesillerimiz, büyüklerimiz şükrediyordur, ‘kırmızı pantolonlu kız’ hastanede yaşam savaşı verirken, o ‘kanlı 1 mayıs’lara ne kadar uzakta olduğumuz için…Acaba ne kadar uzaktayız gerçekten?
Ne sendikaların Taksim inadı, ne Valinin orantılı gazları, ne Şam’ın şekeri ne de arabın yüzü. Kadim topraklarımızda once mantalite ileri demokrasiye geçmedikçe fiiliyatta ne yapsan boş sanki.
Tüm memleketin eski Bizans başkentine odaklandığı 1 Mayıs’ta başka kentlerde de etkinlikler vardı şüphesiz. Benim gibi pek çok Yalovalı da sormuştur içten içe, geçen sene neydi ki yüzlerce insanı Gazipaşa sahiline döken 1 Mayıs’ta. Ve bu sene ne olmuştu ki esamesinden eser yoktu Yalova’nın sivil sesinin…
Belki Taksim’e odaklanmıştı bazıları, belki de giderek artan bir ayrışmanın ‘çözüm süreci’ zeminine güvenmemişti sivil cenahımız…Sessizce geçti gitti Yalova’dan 1 Mayıs.
Antalyalılar da meydanlardaydı 1 Mayıs uğruna. Turizmin başkentinde Kaş’lıların sesi de duyuldu. Kaş Çevre Platformu Üyesi Can Kahvecioğlu, Yalovalıların henüz ayırdına çok varamadığı bir gerçeği, dalış, yamaç paraşütü, trekking turizminin önemli bir noktası olan Kaş’ta turizmcilere uyarıda bulunurken söylemiş.
Kahvecioğlu, “Etliye sütlüye dokunmaktan imtina eden çoğunluğa söylüyorum; kardeşim sanmayasın ki sen çok güzel oteller, tesisler yaptın diye turist geliyor. O turistler Kaş'a temiz denizi, doğası ve tarihi için geliyor. Sen bu varlıklara sahip çıkmaz, korunması için mücadele etmezsen bir gün çok güzel olduğunu düşündüğün o granit taşlı otelinde tek başına kalırsın. İş yerinin önündeki otopark ve çöp sorununa gösterdiğin tepkiyi Gömbe'de, Kıbrıs Kanyonu'ndaki HES projelerine, Demre Vadisindeki antik su kanallarına da göstermelisin. İşçisiyle, köylüsüyle esnafıyla, kurduyla kuzusuyla akan deresi, kokan çiçeğiyle dünyada tek bir sınıf olsun, o da bizim sınıf olsun. Kaş'tan Taksim'e selam olsun" demiş.
Bizim de burada patlamakta olduğunu düşündüğümüz bir turizm potansiyelimiz var. İşte şimdilerde Termal çevresi, pek yakında Delmece, sonrasında Allah biliyor ya, Erikli Şelalesi, pek tabi Karlık Yaylası, antik su kemerlerimiz, definecilerin talan etmekten bıkmadığı Sarıkaya dolaylarımız, saklı şelalelerimiz, gizli cennetlerimiz…Sıra hepsine gelir. Gelir elbette ama, Kahvecioğlu’nun da taaa Kaş’lardan vurguladığı gibi, bu turistler beton yığınlarına, dekore ve ‘modernize’ edilmiş, ahşap görünümlü betonarme sahte yayla evlerine gelmiyor. Sanmayalım ki 5 yıldızlı otellerle donatırsak Termal’I, daha fazla para kazanırız, çok daha fazla turist çekeriz. Yeşil doğa ve tarihi değerlerimiz, işte korunması ve öne çıkarılması gereken bunlar.
Demem o ki, hadi şehir merkezine 5 yıldızlı oteli yapmak iyidir, hoştur, ama yaylaların ve şifalı su kaynaklarımızın göbeğinde yapılması gerekenler daha farklı olsa gerek. Bu bölgede yürütülen planların detaylarını henüz bilmiyoruz ancak, Delmece’de şak diye kanallar açılıp bir anda bütün dokunun alaşağı edilmesini, Çaldere’de şelalenin başına gelenleri ve Termal çevresinde mütemadiyen bitmeyeceğine herhalde güvenilerek yapılan devasa yapıları görünce, endişe etmemek elde değil.
İşte 1 Mayıs, Taksim, Kaş ve otelin birbiriyle böylesine garip, ‘endişe’ kelime kökünde birleşen ortak yönleri, bağlantıları var…