“1950 Diyarbakır doğumluyum” diyen Uluğ, kendisini şöyle tanıttı:
“1 yaşında İstanbul’a taşındık. İlkokul sonuna kadar İstanbul’da yaşadım. Daha sonra ilkokul 5. sınıfta Diyarbakır’a döndük ve ortaokulu burada okudum. Liseyi ise İstanbul Pertevniyal Lisesi’nde tamamladım. 1973 yılında eczacılık fakültesinden mezun oldum. Mezuniyetin ardından yaklaşık 1,5 yıl Manavgat’ta askere giden bir arkadaşımın yerine çalıştım. 1973 yılının Aralık ayında ise Yalova’ya yerleştim. 20 Ocak itibarıyla burada tam 50 yılımı doldurdum.”
Aile hayatından da bahseden Uluğ, “Evliyim, eşim kimya mühendisi. İki kızım var. Büyük kızım iş hekimi ve Almanya’da yaşıyor. Küçük kızım ise mimar. Şu anda Türk Hava Yolları’nda kaptan pilot olarak görev yapıyor. Yalova’ya alıştık ve burada hayatımızı sürdürüyoruz” dedi.
Uluğ, yalnızca mesleğinde değil, sivil toplum kuruluşlarında da aktif bir rol üstlenmiş bir isim. Bu konuyu ise şöyle aktardı:
“Uzun yıllar İstanbul Eczacı Odası’nın Yalova temsilciliğini yaptım. Ayrıca Sağlık Spor Kulübü’nde ikinci başkanlık, Bisiklet Kulübü’nde asbaşkanlık, Atatürkçü Düşünce Derneği’nde yönetim kurulu üyeliği, Derman Lions Kulübü’nde başkanlık ve Yalova Rotary Kulübü’nde başkanlık gibi görevlerde bulundum. Ancak artık tüm bu görevlerden emekliye ayrıldım ve hayatı daha sakin bir şekilde sürdürüyorum.”
50 Yıllık Meslek Anıları
Osman Turgut Uluğ, 50 yıllık meslek hayatında başından geçen trajikomik olayları anlatırken, bunları bir kitapta toplamayı düşündüğünü ifade etti:
“Geçenlerde sabah erkenden tanıdığım bir vatandaş geldi ve ‘Çabuk bana bir hap ver’ dedi. Neyin var, diye sordum. ‘İdrar yollarında enflasyon varmış,’ dedi. Şaşırdım, ‘Kim söyledi?’ dedim. ‘Doktor söyledi,’ dedi. Peki reçeteniz var mı, diye sordum. ‘Var ama kaybettim,’ dedi. Zor durumda kaldık, kendisini sağlık ocağına yönlendirdik.”
Bir başka anısını da şöyle aktardı:
“Bir hastaya öksürük şurubu verdik. Sabah ve akşam tok karnına kullanmasını söyledik. Şurubu aldı ve gitti. Ancak 100 metre yürüdükten sonra geri dönüp, ‘Günde kaç kez alacaktım?’ diye sordu.”
Uluğ, bu tür olayların meslek hayatını renklendirdiğini belirterek, “Fırsat olursa bu anıları bir kitapta toplamayı çok isterim” dedi.
“50 Yıl Önce Daha Farklıydı”
Mesleğin geçmişten bugüne nasıl değiştiğini değerlendiren Uluğ, şöyle konuştu:
“50 yıl önce ilaç çeşitliliği bu kadar fazla değildi. Doktor sayısı da çok azdı. Bilgisayar diye bir şey yoktu; her şeyi el yazısıyla not alıyorduk. O dönemde Yalova’da yalnızca 7 eczane vardı, şimdi ise bu sayı 110’u geçmiş durumda. Eskiden eczacıya olan saygı çok daha fazlaydı. Örneğin, köyden gelen biri eczaneye girerken şapkasını çıkarırdı. Ancak zamanla bu saygı kayboldu. Günümüzde teknoloji sayesinde işler kolaylaşsa da mesleğin eskiye kıyasla manevi değeri azaldı.”
Genç Eczacılara Tavsiyeler
Eczacılık mesleğini seçmek isteyen gençlere seslenen Uluğ, şunları söyledi:
“Eğer bu işi gerçekten severek yapacak ve eczanelerinde sürekli bulunacaklarsa bu mesleği tercih etsinler. Ancak bu işi teknik bir iş olarak görüp eczanelerinde fazla bulunmayacaklarsa başlamamaları daha iyi olur. Eczacılık, özveri ve sabır gerektiren bir meslek. İnsanlarla iletişimde olmak, onların sağlık sorunlarına çözüm bulmak işin en önemli kısmı. Bu yüzden bu mesleği tercih etmeden önce bunu gerçekten isteyip istemediklerini sorgulasınlar.”
Osman Turgut Uluğ, mesleğindeki 50. yılını tamamlarken, bir yandan tecrübelerini genç nesillere aktarıyor, bir yandan da bu özel sürecin keyfini çıkarıyor. Uluğ’un azmi ve çalışkanlığı, eczacılık mesleğine gönül vermek isteyenler için ilham verici bir örnek oluşturuyor.