Engelliler Meclisi Başkanı olarak ülkemizde ve özellikle de Yalova’da engelliler ile ailelerinin yaşadıkları sıkıntılar ile engelli bireylerin eğitiminde gelişmelere yol açacak, aynı zamanda yaşadıkları problemlerin çözülmesi yönündeki projeler hakkında bize bilgi veren Hüseyin Özdemir ile olan röportajımıza, linki verilen videoya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

“Politikaların Değişmesi Lazım” “Politikaların Değişmesi Lazım”

Meclisler Konuşuyor: “Aileler eğitim konusunda muzdarip” Video: Meclisler Konuşuyor: “Aileler eğitim konusunda muzdarip”

H.Ö: Merhabalar, ben Hüseyin Özdemir. Yalova Kent Konseyi Engelli Meclisi Başkanı’yım. Bugün engelliler ve eğitim üzerine konuşmak istiyorum.

Bilindiği üzere engelliler kanunu 15. maddede hiçbir şekilde engellilerin eğitimi engellenemez ve normal bireylerle aynı şekilde eğitim alması sağlanmalıdır. Buradan yola çıkarsak ve belli gruplara ayırmamız gerekirse, okul öncesi çağından ilköğretim çağına ve yetişkinlerdeki eğitim süreçlerinde engellilerin karşılaştığı bazı sorunlar vardır. Okul öncesi dönemde özellikle ailelerimizin en çok muzdarip olduğu konu, çocuklarını gönderebilecekleri düzgün kreş ya da anaokulu bulamamaları. Yani, burada değişik etkenler vardır. En başta şöyle, okulların özel gereksinimli çocukları kabulüyle alakalı çok istekli olmamaları. Bu noktada aileler ciddi manada muzdariptir. Bu konuda hassasiyet gösteren okullarımız da vardır ama birçok aile bu konuda hafif düzeyde otizmli bir çocuğu varsa eğer ya da zihinsel engeli olan bir çocuğu varsa ya adresine yakın bir okul buluyor, gidiyor başvurusunu yapıyor ve orada yeterli kontenjan olmadığı ya da uygun koşulların olmadığı söyleniyor. Keza ilkokul döneminde de benzer sıkıntıların çekildiği meclisimiz üyeleri tarafından da bizlere bildirilmektedir. Konuyla alakalı Milli Eğitim Bakanlığı’nın belli bir mevzuatı var. Bu konuya hakimiz, biliyoruz. Ama mevzuatın uygulanması ile alakalı bazı sıkıntılar var. Yani şöyle ki, özel gereksinimi olan çocuklarımızda, durumu çok hafif olan çocukları kaynaştırma öğrencisi olarak sayılıyor. Bir kademe daha üstüne çıktığımız zaman orta düzeye yakın olan çocuklarımızda özel eğitim sınıfları ya da devletin özel eğitim okulları devreye giriyor. Özellikle kaynaştırma öğrencisi olan hafif düzeyde çocuklarımızda ailelerimiz çok sıkıntı çekmektedir. Şöyle ki, birçok okul normal sınıflarda aldığı için kaynaştırma öğrencileri, birçok okul bu çocuklarımızı kabul etmek istememektedir. Burada toplumsal farkındalığımızda da bazı eksikliklerimiz vardır. Çünkü burada sadece okulları töhmet altında bırakmak istemeyiz. Sınıfta okuyan diğer çocukların aileleri de özel gereksinimli çocukların sınıflarında olmalarıyla alakalı bir ön yargıları mevcut. Burada da kendimize bir özeleştiri yapmamız gerekiyor aslında. Biz neden böyle yapıyoruz ve bu algıyı düzeltmemiz için neler yapabiliriz? Burada toplumun bilinçlendirilmesi, bilgilendirilmesi çok önem arz etmektedir. Bu konuda, gerek aile bilgilendirmeleri, gerekse okul çağındaki diğer çocukların, normal çocukların bu çocukların varlığıyla alakalı, hayatlarıyla alakalı, gereksinimleri ile alakalı, bilgilendirmeleri ile alakalı bir plan program çizilmesi gerekmektedir. Bu konuda başka bir sıkıntı da, kaynaştırma öğrencisi haricindeki özel eğitim sınıfı ve özel eğitim okuluna giden çocuklarımızla alakalıdır. Burada parça parça ele almak gerekirse, özel eğitim sınıfına giden çocuklarımızın tanıları, seviyeleri, yaşları göz önüne alınarak belli sınıflara kayıtları yapılıyor. Milli Eğitim bunların atamalarını e-okul üzerinden yapıyor ama ailelerimizin en büyük muzdarip olduğu dert şudur. Sınıfta yaşları ortak olsa bile çocukların mental seviyeleri ya da sosyal seviyeleri aynı seviyede olamaz. Orada hafif düzeyde bir otizmli çocuk var. Orta düzeyde bir otizmli çocuk var. Diğerinin davranış problemlerinden hafif düzeyde olan çocuk bu sefer hafiften ortaya doğru yaklaşmaktadır. Bu da şunu getiriyor. Bir şeyi yapalım, düzeltelim derken aslında bozmaya başlıyoruz. Mevzuatta her şeyin güzel yazması, doğru yazması uygulamada da doğru uygulandığını göstermiyor bize. Bu noktada, ilgili karar alıcılar tarafından da Yalova nezdinde Milli Eğitim Müdürlüğümüz ciddi rol oynuyor burada. Bu konuda hassasiyete davet ediyoruz. Bu konuda aile isteklerine yönelik değil, daha profesyonel olarak çocukların kişisel gelişimini, sosyal gelişimini destekleyici ve normal hayata hazırlayıcı bir şekilde uygun sınıfların oluşturulması ile alakalı daha çok hassasiyet gösterilmesini talep ediyoruz. Bu noktada da bir farkındalık oluşturmak istiyoruz çünkü çok fazla dönüş alıyoruz bu noktada. Özel eğitim okullarına gelecek olursak da burada, aslında Yalova’da örnek olacak bir yapı var yani özel eğitim kampüsü ilk yapıldığı dönemde de ciddi manada ses de getirdi. Türkiye’de fiziki şartlar olarak da örnektir belli bir yerde ama işleyişiyle alakalı, mevcut öğrenci sayısı ile alakalı bizim meclisimizden, üyelerimizden aldığımız dönüşler biraz daha kararsız durumdadır. Yani, şöyle ki evet okul çok güzel fiziki imkanları çok güzel ama %100 kapasite ile kullanamıyoruz. Salonu var, %100 kapasite ile kullanamıyoruz. Başka imkanları var kullanamıyoruz. Ya da işte personel sayısı ile alakalı bazen şikayetler geliyor. Bu konuyla alakalı da ailelerimiz ciddi anlamda muzdariptir. Diğer bir konu da, genel bu engellilerin eğitimi ile alakalı sistemin içerisinde şöyle bir konuya değineceğim. Milli Eğitim Bakanlığı’nın aşağı yukarı %60’a yakın bir yükünü ücretli öğretmenler üstlenmektedir. Buraya kadar problem yoktur ama biz engellilerin eğitime girdiğimiz zaman orada oran %75’lere kadar çıkmaktadır. Ama buradaki sıkıntı şudur: Engellilerin eğitimi ile ilgili noktada bu alanda bilgili belli branşların, belli akademik eğitim almış branşların görevlendirilmesi esastır. Örnek vermek gerekirse, bir eğitim merkezinde iktisat mezunu bir arkadaşın ücretli öğretmenlik yapması çok doğru bir şey değil. Ya da farklı bir bölümden eğitim fakültesiyle, pedagojik formasyonla ilgisi olmayan bir bölümdeki arkadaşın ücretli öğretmenlik yapması çokta bizim tasvip ettiğimiz ve etik de olan bir durum değildir. Bu konuda ailelerin de şikayetleri vardır. Bu konuda görevlendirme yapılırken ilimizdeki karar alıcı mekanizmalarda da bazı branşların daha ön planda tutulmasını ve bu branşlardaki arkadaşların teşvik edilmesi ile alakalı çalışmalar yapılmasını rica ediyoruz, tavsiye ediyoruz. Çünkü bu konuda ciddi eksiklik vardır. Bunların kayıtları da bellidir. Özellikle de özel eğitim üzerine konuşacak olursak, özel gereksinimli bireylerde bu farklı bir alandır. Normal bir ilkokul eğitimi ya da ortaokul eğitimi gibi düşünemeyiz. Bu alanda tecrübesi ve eğitimi olan ya da donanımlaştırılmış yani hizmet içi donanım kurslarıyla belli bir orana getirilmiş donanım sağlamış arkadaşların görevlendirilmesi esastır. Son olarak da şuna değinmek istiyorum. Okul öncesine değindik, ilkokul ve ortaokul – lise dönemine değindik. Çocuklarımız yetişkin çağa geldiği zaman eğitimleri ne olacak? Buradaki durumda meslek edindirme ile alakalı bir eksiğimiz var. Bakanlık düzeyinde Halk Eğitim’de bazı kurslar vs. açılmaktadır ama tabii yeterli midir? Bu noktada tabii ki yeterli değildir. Bunların arttırılması ve sonrasında da sürdürülebilirliğinin olması lazım. Hem kursların sürdürülebilirliği hem de hem de özel gereksinimli kursiyerlerin daha sonrasında aldıkları sertifikalarla da iş hayatına atılmalarının sağlanması gerekmektedir. Genel manada, bugün için anlatacaklarım bu kadardır.

Konuşmacı/Hüseyin ÖZDEMİR

Kameraman/Duygu SARAL

Editör: Rümeysa Şahin